- 874 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Çürük Yağmur Kokusu
Sabahın erken saatlerinde perde de henüz açılmadığı için evin içi loşluktan çok karanlığa çekiyor, yağmurun bitmek tükenmek bilmeyen sesi adeta evi eritmeye çalışıyordu. Tekerlekli sandalyemi kollarımla iterek mutfağa geldim. Kare bir masa, tahta sandalyeler... iki tane. Dizlerimdeki battaniyeyi göğsüme doğru çektim. Çişim pijamamda soğudukça üşüyordum. Ekseriyetle üstümde kuruyor, evin rutubetli havasında, üstümdeki koku yalnızca beni rahatsız ediyordu.
Yatak odasının kabarmış kahverengi kapısının arasından annemle babamı izliyorum. Babam çıplak. Kaslı fakat yaşlı ve bakımsız vücudunun rengi sarı, dar kalçası, geniş omuzları ve sırt kasları... Annemin üstünü güçlü parmaklarıyla yırtarcasına çıkartıyor. Örtüyü kaldırıp yatağın altından çıkardığı kutudan iki gümüş bıçak çıkartıyor. Bıçakların her iki ucu da sivri ve keskin. Heyecanlanıyorum. Annem boynunu eğip bacaklarını açmış bekliyor. Babam bıçakları karşılıklı meme uçlarına gelecek şekilde yerleştirip kollarını yatağa destekliyor. Aralarında yaklaşık yirmi beş santimlik mesafe ne kadar kapanırsa o kadar kanayacaklar.
Babamın kamburu çıkıyor kalçası öne doğru giderken bir köpeğe benziyor. Babam hep köpeğe benziyor. Annemin içine organı girmiyor. Bir türlü tutturamıyor.
“Yardım et be kadın...”
Ediyor.
On dokuz saniye sonra hiç kimse kanamadan babam kendini yana atıyor. Bıçaklar rastgele annemin üzerine düşüyor. Gözgöze geliyoruz. Ben değil o kaçırıyor gözlerini.
Tekerleklere yüklendim. Odanın kapısından uzaklaştım. Babam pantolonunu giyerken annem üzerine sadece maviye benzeyen sabahlığını giydi.
“Teodora , kemerim nerede?” Gömleğini içine sokarken buruşturmaya özen gösteriyordu ki ütüsü yüzünden annemi dövebilsin.
“Hangi kemerin?”
“Kaç kemerim ver gerizekalı, yağmurdan önce aldığım deri kemerim.”
Bizim evde her şeyin başlangıcı ya da bitişi yağmurun başladığı günden ölçülüyordu. On beş yaşındaydım ve yağmur sesinin olmadığı bir an hatırlamıyorum.
“Fabien’nin odasına baktın mı? En son onda kullandın.” dedi annem nefretle.
Kabarmış kapıyı odadan çıkarken çarptı. Annem sabahlığı ve dağınık uzun saçlarının arkasından kinle bakarken yüzü bembeyazdı.
Babam odaların arasında dört dönerken annem çaydanlığı ocağın üzerine koydu. Kemerini siyah pantolonunun kemer köprülerinden geçirdi. Çaydanlık öterek buhar çıkartmaya başladı.
“Ne cehennemde kahvem?”
Metal maşrapanın içine doldurduğu kahveyi ve akşamdan kalan kızarmış yumurtalı ekmeği babamın önüne koydu.
Yavrularını yiyen timsaha benziyordu. Yan dişleriyle çiğnerken ağzı açık, gözleri tek bir noktaya sabitlenmiş ve donuk.
Annemin sert adımları evde bir tanrıçanın olduğunu düşündürüyor. Babam sıklıkla annemi dövse de annemin varlığı yine de her şeyi dengeliyor.
Kahvesini bir yudum daha höpürdetip evden çıkmak üzere kapıya yürüdü. Dış kapının ardında duran yağmurluğunu giymek için elini askıya attığında diğer eliyle birden sıkışan göğsünü tuttu.
Her gece ölmesi için dua ettiğim bu adamın yokluğu bir an korkuttu. Nedense yaşaması için dua ettim.
“Neyin var Diego?”
“Bir şeyim yok. Geçer.” dedi. Derin derin solurken yüzü kireçti. Yağmurluğunu giydi. Evden çıktı.
Biraz sonra onu fabrikaya götürecek servis kapının önünden homurdanarak kalktı. Yağmur yüzünden çatısı paslanmış otobüsün herhangi bir koltuğunda ölebilirdi. Onun ölüsünden bile korkuyordum. O yokken kendimi güçlü hissediyordum, annemin tek sahibi... varkense...
“Gel bakalım Fabien ...”
Tekerleklere yüklendim. Annemin cam kenarına yerleştirdiği tekli koltuğun yanına gittim. Bana da kahve hazırlamıştı. Aramıza bir sehpa, üstüne de kültablası koydu. Siyah, dağınık saçlarımı yüzümden çekti. Siyah kalın çerçeveli gözlüğümü etajerin üstünden alıp gözüme taktı.
“Hah... böyle daha iyi.” dedi, sesi müşfikti. Hep müşfikti.
Sigarasını yaktı. Bana da yaktı bir tane. Şaşırdım. Gözlerine dolan dumanla buruşmuş bir yüzle “Al hadi.” dedi, “İç, korkma...”
Aldım. Derin bir nefes çektim, öksürmeye başladım, ikincisinde başım dönüyordu. Harika bir duyguydu.
“Yağmurla geldin Fabien. Bu yüzden sana yağmurun oğlu anlamına gelen Fabien adını koyduk.”
“Anne, rahip Rodrigez adımın anlamının yağmurun oğluyla ilgisi olmadığını söyledi.”
“Sus.” dedi sertçe “O ne bilir. O aziz Domingez için de domuz Domingez, demişti.”
Rahip böyle bir şey söylememişti. Söyleyecek biri değildi. Annemi kıracak değildim. Onun için rahibi öldürüp cehennemde yanabilirdim. Onun için bir tek bu yağmuru durduramazdım, ama ayaklarım çalışsaydı belki bunu da başarabilirdim.
“Seni kucağıma verdiklerinde şimşek çaktı. Hem de hastanenin çok yakınında. Herkes göğün gürlemesini bekledi. Gürlemedi Fabien.”
Bunu biliyordum. Binlerce kez dinlemiştim.
“Sonra ilk damlalar düşmeye başladı. İşte, dedik, bereket yağıyor. Bereket seninle geldi Fabien.” dedi yüzüme sevgiyle bakıp.
Aniden durdu, “Bir daha da gitmedi.” dedi. Gözleri, fakir evimizin rutubetli duvarları ve eski eşyalarının arasında dolaştıktan sonra benim gözlerimde durdu.
Sigaranın dağılan dumanını duvarlar çekiyor gibiydi. Annemle babamın fotoğrafının üzerindeki camda yıpranan bir saydamlık.
Kollarını boynuma doladı. Ağzımda acemice tuttuğum sigaraya aldırış etmeden başımı göğsüne dayadı. Benim çenem onunsa göğsü sigaranın ateşiyle yandı. Bu onu bana sarılmaktan vazgeçirmedi. Onun canı yanmıyorsa da benimki yanıyordu. Yine de bu sıcaklığa ihtiyacım vardı.
Başımı ellerinin arasına aldı ve yüzüme baktı.
“Ah... senin çenen yanmış.”
“Sorun değil anne... sen sarıl, ben yanarım.”
Annemin gözleri dolmuştu.
“Bekle.” dedi. “Şimdi yarana iyi gelecek bir şey yapacağım.”
Sabahlığından memesini çıkartıp beni altına yatırdı. Memesini sıktı. Bir şey gelmedi. Daha çok sıktı. Gelmedi. Daha da sıktı. Kopartacaktı.
“Anne tamam geldi bir damla.” dedim.
“Anne sütü her yarayı iyileştirir.”
“Annelerin kendi yaralarını da iyileştirir mi?”
“Onu evlatları iyileştirir.” dediğinde annem ağlıyordu. Yeni bir sigara yaktı.
.
.
.
lacivertiğnedenlik / chaotica
YORUMLAR
Hopp dedik Nanim, bu ne iş böyle....
Bu memlekette herkesin bir işi var. Mesela ben sular idaresinin başına gelsem memlekette su kalmaz, ama bu memlekette başqan olsam, off nanim off başka söze ne hacet...
Sen şiir yaz nanim kızmaya başladım, öyküsatıcıları aç kalmasın :(
Kocaman sevgimlerim (ikinizede).
lacivertiğnedenlik
Çok teşekkürler arkadaşım..
ikili güzel öyküler üretiyor..
devam arkadaşlar..
takipteyim..,sevgilerimle..