- 1478 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Tacizle Gelen Şüphe
On dört yaşımı doldurmama tam tamına bir ay kalmıştı, bir akşamüstü babam eve gelince annemle beni çağırdı. Annem, inekleri sağmak için ahıra girmişti, bense akşam yemeğini hazırlamış sobayı yakmak için uğraşıyordum. Babamın Davudi sesini duyan annem, elinde süt kovası aceleyle ahırdan çıkmıştı. Ben, hâlâ sobayı yakmak için uğraşıyordum. Babam; “Zeynep!” diye bir kez daha bağırınca, bir elimde kibrit, diğer elimde çıra koşup babamın huzuruna varmıştım. Annemle ben babamın ne diyeceğini merakla beklemeye başlamıştık ki, merakımız uzun sürmemişti. Babam;
—Hanım, ne işiniz varsa akşamdan görün, yarın Zeynep’e yüzük almaya gideceğiz.
—Ne yüzüğü Bey?
—Elinin körü yüzüğü! Ne yüzüğü olacak, nişan yüzüğü. Zeynep’i bugün verdim.
Annem, elindeki süt kovasını yere koymuş, iki elini önünde kavuşturmuş, çaresizce ellerini ovalamaya başlamıştı. Benin şaşkınlığım anneminkinden de çoktu. Ne yapacağımı nasıl davranacağımı bir an şaşırmıştım. Babamın yüzüne baktım;
—Ama ama ben evlenmek istemiyorum baba. Diyebilmiştim kekeleyerek. Babam;
—Ne demek evlenmek istemiyorsun? Sana soran mı var ki, fikir beyan ediyorsun! Kız kısmı evlenmek istemiyorsa, altında bi çapanoğlu mutlaka vardır; sevdiğin falan mı var yoksa?
İşte şimdi hapı yutmuştum. Ben sadece daha küçüğüm, evlenmek istemiyorum, ev bark idare edecek yaşta değilim demek istemiştim ama babamın gözünde şüpheli durumuna düşmüştüm. Şimdi bir sevgilimin olmadığını babama nasıl anlatacaktım. Dünkü yediğim iki kırbaç, sırtıma karayılan gibi iz yapmıştı zaten.
…/…
Aslında hiç suçum yoktu; evin önündeki çeşmeden testiyi doldurmak için yanaşmıştım ki, çeşmenin ahırına babaç ördek girmiş tıslaya tıslaya yüzüyordu. Ayağımın ucuyla onu itip, “Biraz çekil bakalım yeşilbaş da şu testiyi doldurayım” demiştim. Yeşilbaş, ahırdan çıkmadığı gibi daha da fazla tıslamaya başlamıştı. Ben testimi doldurup sırtıma alarak arabaya doğru yürümeye başlamıştım. Arabaya varmama birkaç adım kalmıştı ki, arkamdan, ince şalvarımla birlikte bacağıma bir şey yapışıp tutuğu gibi çekmeye başlamıştı. Tabii tuttuğu sadece şalvarım değil, bacağımdan hatırı sayılır bir parça etimi de tutmuştu. Ne köpeğe benziyordu, ne de kediye. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Korkuyla bir çığlık atıp sırtımdaki testiyi bırakıvermiştim. Ah! Neler olduysa ondan sonra olmuştu. Atı arabaya koşmaya uğraşan babam, atın kırbacını kaptığı gibi sırtıma, şakşak! Diye iki kez vurdu. Biri, ördekten bile korkacak kadar ödlek olduğum için, diğeri ise testiyi atıp kırdığım içinmiş. Aslında bacağımdan kopan etten haberi bile yoktu babamın. Azgın ördek! Anaç ördeklerin yanında kendisine söylenmeme çok içerlemiş olmalı ki, beni bu şekilde cezalandırmıştı.
…/…
Şimdi babamı bir sevdiğim olmadığına inandırmam gerekiyordu, yoksa yine dayak yiyecektim(!)
—Yok, baba, ne sevdiği, tarla beni bilir ben tarlayı. Evde kaldığım zamanlarda da annemin dizinin dibinden ayrıldığım mı var benim. Bir yandan da çaresizce, yardım isteyen gözlerle anneme bakıyordum. Annem;
—Kız doğru der Bey, bir yere gitti yok vallah, hep evde. Tarlada da senin yanında, gördün mü bi yanlışını?
—Ben şimdi sizin ağzınızı burnunuzu Çarşamba çanağına çevirmesini bilirdim ya, hadi dua edin yarın yüzük almaya gideceğiz. Ele çıkacak yüzünüz olsun! Şimdi işinize gücünüze bakın, diyeceğim bundan ibaretti!
Ah! Ne akşamdı ama… Elimde çıra, sobayı yakmaya koştum. Ağlamakla ağlamamak arasında gidip geldim, dudaklarımı ısırdım ama neye yarar? Ertesi gün yüzükleri aldık, bir ay sonra da davullu zurnalı bir düğünle evlenmiş oldum. Evlendim evlenmesine de, eşim babamdan farklı değildi ki, “Sokağa çıkma! Konu komşuya gitme, adını çıkarırlar. Resimli mecmua okuma, terbiyen bozulur. İllaki sokağa çıkman icap ederse, başını sıkıca bağla, mantonu da giy!” diye sıkı sıkı tembih ederdi.
Hele şu manto… Biz kışın ortasında evlenmiştik ya, doğal olarak da kışlık manto alınmıştı bana. Hem de ne manto; içine benimle birlikte üç kişi daha girecek kadar büyüktü. Kayınvalidem, üzerime göre almama izin vermemişti; “Babanın evinde ekmek yememişsin ki, bir deri bir kemiksin, ben seni bi beslerim bi beslerim bir sene sonra bu manto bile dar gelir.” Demiş ve bana üç kişilik, yakası kürklü kışlık bir manto almıştı.
…/…
Evleneli yedi ay olmuştu ve ben altı aylık hamileydim. O gün eşim şehre alış-verişe gidecekti. Ne yapıp edip onunla birlikte bende şehre gitmek istiyordum. Birkaç kez gördüğüm şehrin güzelliğini aklımdan çıkaramıyordum. Hele şehirdeki kadınları; nasıl da incecikti hepsinin kaşları. Öyle çok yalvarmıştım ki, sonunda kabul etmişti ama bir şartla, mantomu giyecek, başımı sıkıca kapatacak, kimselere kendimi göstermeyecektim. Çaresiz kabul ettim. Aslında manto giymek zor gelmiyordu da ağustos ayında yakası kürklü kışlık manto giymeye hem utanıyordum, hem de terliyordum. Yine de giymek zorunda kalmıştım çünkü eşim öyle istiyordu.
Şehre geldiğimizde, eşime,
—Buraya kadar gelmişken, yengeme de gitsem, onu da görsem, hem bebek için battaniye işleyeceğim onda örnek varsa alayım.
—İki tarafına bakmadan doğruca git, benim çarşıda az işim var, işimi bitirince gelir seni alırım.
Zaten çarşı ile yengemin evinin arası çok değildi ama bana zor gelen şu sırtımdaki manto idi. Öğlenin sıcağı bastırdıkça kan ter içinde kalmıştım. Eşarbımı sıkıca bağladım. Yengemin sokağına hızlı adımlarla girdim. Yengemin evine varmama az kalmıştı ki, arkamdan bir adamın adım adım beni takip ettiğini fark ettim. Etrafıma bakındım, öğle sıcağında bütün insanlar uykuya mı yatmıştı acaba, sokakta kimsecikler yoktu. Adımlarımı hızlandırdım ama adam bana yetişti. Korkuyla önüme çıkan ilk evin merdivenine tırmanmaya başladım. Sanki kendi evimmiş gibi yaparsam adamın bana yaklaşmayacağını umuyordum ama ne mümkün, ben iki basamak çıkmıştım ki, adam ardımdan yetişip o kalın mantomdan popomu çimdiklemeyi başarmıştı. Şok geçiriyordum. Bağırsam belki insanlar evlerinden çıkıp neler olduğuna bakacaktı. Belki adamı yakalayıp karakola götüreceklerdi. Sonra ne olacaktı? Babama anlatamadığım lafı kocama nasıl anlatacaktım. Yaygın olan kalıplaşmış deyimi nasıl yıkacaktım(!)
(Kancık köpek kuyruk sallamayınca erkek köpek yaklaşmaz(!))
Bu söz ne kadar doğruydu şimdi? Benim sırtımda manto, başımda eşarp, iki tarafıma bakmadan yoluma devam ediyorken bu adam beni çimdiklediyse, erkekler sapık mı? Madem sapık değiller, bu sıcakta ben niye o kışlık mantoyu giyiyorum? Acaba benim kocam ve babam da başka kadınları çimdiklediği için mi beni dışarıya salmıyor ve kış bohçası gibi sarıp sarmalıyor?
Kim bana bu soruların cevabını verecekti? Yoksa içimde hep bir şüphe mi taşıyacaktım?
03.02.2012 /Emin UYSAL
YORUMLAR
aslında brda suç görecelidir suçluda tabiiki kocana çimdik atana ve babanın zihniyetine göre sen uçlusun kim bilir kışlık mantonun eşarpın altından neer yaptın yada kaş gözoynattın ama edepli ahlalı namslu sıradan insanlarabakarsa çimdiği atan suçlu bence çimdiği atan kocan bütün erkekleri kendi gibi gördüğü için seni denemek için takip ediyor ve çimdik atıyor ne tepki vericeksin diye
Yazıdaki örnekler olagelmiş, gerçek hayatta görünmüş örnekler. Buna bir şey demiyorum, yazar hakkıyla en güzel şekilde ifade etmiş bunu.
Benim temennim kadın-erkek ayrımlarına yol açmadan insan olabilmek erdemlerine kavuşturucu çözümlerin bulunabilmesi. Kadınların da ailede mutluluğu sağlayıcı faktörleri daha iyi öğrenmesi.
Kutluyorum emeğini, sevgilerle
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle.
İyi Geceler Emine Hanım,
Öykünüzü öğleye yakın okumuş, akşama doğru bir daha okur öyle yorum yaparım demiştim.
Maç, şu bu derken bu vakte kaldım. Güzel ve olabildiğince hatasız yazıyorsunuz. Kutluyorum.
Öykünüzü her iki okuyuşta da bir ayrıştırma sezdim. Sonuçta öyküdür ama, her öykü içinde de yazandan mutlaka minnacık da olsa bir parça vardır. Üç erkek. Her biri farklı canavarlıkta.
Sesini hiç çıkaramayan bir kız-kadın.
Geçen günü algılaması biraz kıt bir adam bir yazısında kadınları,yılanlardan daha aşağı mahluk görüyor. Demek istediğim şu. Toplum, siyasi, dini, etnik, ekonomik v.s. ayrışmalar gibi kadınlar şöyle erkekler böyle şeklinde de bir ayrışmaya gidiliyor. Olup bitenleri genele şamil ediyoruz gibi geliyor bana. Yazınızda bunun biraz etkisi var gibi geldi bana. Yanılıyor olabilirim.
Sağlık ve başarılar diliyorum.
Saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bunu okuyanlar karar verecek. Asla, kadın ve erkek ayrıştırma yoluna gitmedim. Gitmek de istemem. Kısaca, "gözlemlerim" diyebiliriz.
Zaten kadınla erkek bir bütündür. Birbirinin eksiklerini tamamlayan taraflardır. El ele verip daha güzele doğru gidilecek yerde, biri diğerine üstünlük sağlamaya, baskı kurmaya çalışırsa ortaya hoş olmayan durumlar çıkıyor. bizim de, o hoşnutsuz durumları gözlemleyip yazmak kalıyor, hatayı fark edip doğruya yönelmek için. Tam tersi de olabilir; bazen mutluluğu da yazdığımız oluyor elbet.
Selam ve saygılarımla.
Veysel Başer
Sizin için öyle demedim. Olup bitenlerden dolayı, toplumda öyle bir ayrışma var. Mahkeme kararları bile ayrışmaya yönelik. Ben bunu demek istedim.
Selam ve saygılar.
Ne kadar haklılığı yerli yerinde bir yazı diyorum, şöyle bir geçmişe dalıp gittim okurken 14 yaşında okulundan alınıp evlendirilen kız çocuklarını mı yoksa 18..20 yaşına gelen kızları evde kaldınız diyerek ya eşi ölmüşe ya da kuma üzerine vererek diğer kız çocuklarına örnek olarak gösterip erken evliliği teşvik etmek mi... ne diyeceğimi bilmiyorum aslında işte burada yazının anlattığı erkek egoizminin ta kendisi.. ve hala bir çok bölgemizde aşılamayan banazlık, cahillik diyorum ve bu tür hazin ama gerçek bir öyküyü kaleme aldığınız için sizi canı gönülden kutlarım arkadaşım sevgiler..
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgilerimle.
Sabah okudum..yorum yazma zamanım olamdı..
Toplumun gerçeklerini yaşar gibi anlatma özelliğini kutluyorum..
Güzel ders alınacak bir yazı....Selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygılarımla.
Emr-i İlahinin yanlış bir uygulaması ve bir yanlış üzerinden örtünmenin kinayedar reddini şuur altına işleyen bir çalışma sezinledim..Hoş, günümüzdeki örtünmeler açıklıktan beter olsa da bilgi ve mantık eksikliğimizi başka açıdan yüzümüze çarpan çalışmanız için şeklen kutlarım yanlız emirle uygulama birbirine karıştırılmış zannımca..
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygılarımla.
(Kancık köpek kuyruk sallamayınca erkek köpek yaklaşmaz(!))
???
çok güzeldi..
sevgili arkadaşım tebrik ederim..
sevgilerimle..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
selamlar.
kadını hep cinsel bir öge olarak gören toplumlarda bu tür sarkıntılar kaçınılmazdır. anlayış erkeğe hak kadına müstehak dersek..yaralarımız dahada derinleşecektir. çocuğunu satan baba kızını taciz eden ebeveyn...kuzu postuna bürünmüş kurtlar her gün çoğalmaktadır..bu durumda susmamak gerekir. kişiyi kişinin silahıyla vurmazsan ses çıkarmazsan tacizin dozajı gün begün artacaktır. nerde olursa olsun yapanı sana neye mal olacağını düşünmeden rezil edeceksin...yine bam telindeydin usta....tebrikler saygılar
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler komutanım, selam ve saygılarımla.
Ah Zeynep, ah! Kocan yanından ayrılır ayrılmaz, "yengeme varıncaya kadar şöööle bi kıvırtıımm," diyerekten kimbilir nasıl yürümeğe başladın ki, zavallı adamcağız tahrik olup çimdiği bastı... Erkekler, avratlar kıvırtmasa yollarında namusuyla yürürler, kardeşim; Zeynep'te suç. HEM SİZ DİNİ BÜTÜN ULEMAMIZDAN VE DE EMEKLİ EMNİYET MÜDÜRÜMÜZDEN DAHA İYİ Mİ BİLECEKSİNİZ? A-aaaaa!!!!!!!!.....susun! KONUŞMAYIN! YAZMAYIN!
EK: BU YAZIYI NEDEN FAVORİ YAZILARIMIN ARASINA KATTIYSAM...ANLAMADIM BİŞİ...:) GENE DE KUTLARIM EMİNE KARDEŞİMİ...
.
kemnur tarafından 2/5/2012 5:58:05 AM zamanında düzenlenmiştir.
Emine UYSAL (EMİNE45)
bu anlayış devam ettiği sürece daha çok kadın çimdiklenecek gibi görünüyor maalesef.
Belki içinizden bir çığlık duymuşsunuzdur derinden, yazıyı favoriye almak için. Belki de Zeynep'in çığlığıydı...
Teşekkürler, selam ve saygılar.
Kemnur
Emine UYSAL (EMİNE45)
Hemfikiriz.
Günümüzde de hâlâ kanayan bir yaraya parmak başmışsınız... Çok akıcı ve sürükleyici bir yazı olmuş, bir solukta okudum. Kutluyoru sizi... Saygılar, selamlar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Böyle taciz olayları ben de dahil pek çok kadının başına gelmiştir. Hadi açık giyinen kadınlar tacize
davetiye çıkarıyor, ya kapalı kadınlarda mı çıkarıyor.Ne böyle küçük yaşta çocuklarını evlendiren aileleri ne de tacizcileri anlıyorum..
Güzel bir anlatımdı,kendi hayatımdan da kesitler gördüm..
Tebrikler,
Selâm ve sevgiler..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkür ederim, selam ve saygılarımla.
Değerli arkadaşım.
Güncel bir sorunu ustaca dile getirmiş ve sonunda da verilmek istenen mesajı soru olarak sormuşsunuz.
''Acaba benim kocam ve babam da başka kadınları çimdiklediği için mi beni dışarıya salmıyor ve kış bohçası gibi sarıp sarmalıyor?''
Başka kadınları çimdiklemiş olmaları şart değil. Pek çok kez kadınlar ( Tabii ki kocalarıyla konuşabilen, nispeten daha kültürlü ve daha özgür olanlar ) sorarlar kocalarına? '' Senin baba güvenin yok mu'' diye...Alınan cevap da aşağı yukarı aynıdır '' Ben sana güveniyorum ama dışarıdaki insanlara güvenmiyorum''
Kısacası sorun dışımızdaki insanlara güvenememekten kaynaklanıyor. 12 yşındaki bir kızın 26 kişinin birden tecavüzüne uğradığı bir ülkede yaşıyorsanız onlara '' Haksızsınız'' da diyemiyorsunuz maalesef.
Çare kış bohçası gibi sarp sarmalak mıdır? O da değil elbette. Ama başka çare bilmiyor ve öyle yetiştirilmişse?
Selam ve saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler Sami Bey, sorunun cevabı yok ama bulunacak gibi de değil, değil mi?
selam ve saygılarımla.
Evet sevgili Emine hanım,insanlık adına yaşanan,hemde pek çok yaşanan bir dramı konu etmişsiniz.Harika kalemden harika bir anlatım çıkmış ortaya.sizi kutluyor saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Emine UYSAL (EMİNE45)
selam ve saygılarımla.
Güzel ve heyecenlı bir anlatımla yazılan öyküyü bende aynı heyecanla okudum...
Ama nasıl bir yorum yapmalıyım diye çok düşündüm...kendimi genç kadının yerine
koyunca çıldırdım ....nasıl dayanılması güç bir durumdu...ve toplumun çoğu bölgesinin
kanayan yarası idi baba ve koca baskısı...sonrada başa gelen ahlaksız insanların yaptıkları
yazık dedim yazık ...nasıl düzelir ,nasıl düze çıkar insanlık...tebriklerim anlamlı paylaşıma..
sevgilerimle....
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Sevgilerimle can.