- 1143 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
KENDİLİĞİNİ UNUTMUŞ İNSANLAR
Sığ ve Sefil bir hayatın içinden ancak “kendiliğini Unutmuş” insanlar çıkar. İnsani ilişkiler ahlaki düzlemden çıkmış ve hakkaniyet unutulmuştur. İnsanlar diğer insanlarla ancak para,mal,mevki,çıkar ilişkileri velhasıl maddi olan nesnelerde buluşur hale gelir. Ve böyle bir durumda insan insanı kolayca satabilir ve kandırabilir. Yalan ve ikiyüzlülük doğallaşır.
İnsanlar erdem,fazilet,bilgelik,ahlak,bilgi,hakikat ve doğruluk düzleminde bir araya gelip hayatı bu anlamda imar ettikleri zaman hayat,anlamlı ve değerli olur. Bilginin bir meta olduğu,tefekkür edip sorgulamanın delilik olduğu “kendiliğin farkında yaşamaya çalışmanın” enayilik olduğu bir insanlık tablosu acı bir şekilde karşımızda duruyor.
Hayatı ne ile imar ve inşa etmeliyiz? Sorusuna iyi bir iş,iyi bir eş ve iyi ortamlar diye cevap veren basit,sınırlı,yoz,tükenmiş ve sıkıcı insanlar. Bu iyilerden amaçlarının da paralı bir iş,güzel bir eş ve eğlenceli ortamlar diye açıklayabiliriz.
İnsanların asıl varlıklarını yani asıl tepkilerini,asıl duygularını,asıl ruhlarını yani asıllıklarını kaybettikleri,sakladıkları ve yok ettikleri bir ahlak tablosunda asaleti: ne isen o olmayı,cesareti: içindeki ile dışındakinin aynı olmasını kısacası insanlığımızın uyumunu aramak,istemek ve temenni etmek oldukça zor.
Niyetlerin içine bozuk hissiyat ve amaçların girdiği bir zamanda Allah Rızası için yapılan bir çok şeyin asıl itibarıyla “nefsin rızası için” yapıldığını bir zamanda aslolana yakın olmak ne kadarda zor.
Sevgiler,Dostluklar,inançlar ve yakın bir takım insani ilişkiler öyle bir hale gelmiş ki neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin iyi neyin kötü olduğunu ,neyin hak neyin batıl olduğunu ifade etmek ve açıklamak dışlanmak ve zarara görmek için yeterli hale gelmişler.
Her şeyin tüketildiği ve pazarlandığı bir dünyada insanlığımızı hakiki anlamda muhafaza etmek ancak ihlasla olabilecek bir şey.
Bir bütün içindeyiz ve fakat bütün içindeki yerimizi göremiyoruz. Daha da önemlisi bütünü bütün olarak değil parça nokta-i nazarından görüyoruz.Yaşarken hayatımızı unutuyoruz. Hayattayken yaşamayı unutuyoruz. Unuttuklarımız hatırladıklarımızdan fazla.Yaşadıkça eriyen ve yok olan bir yerlerimiz var.
Ağrılarımızla,sevgilerimizle,ölümlerimizle,acılarımızla ve çelişkilerimizle unutuyoruz kendimizi.Her zaman dilimi bir önceki zaman dilimini yok ediyor.Yok edilenler birikiyor ve yok edilenlerde varoluyoruz. Unuttukça hatırlıyoruz ve Hatırladıkça unutuyoruz. Sessizce ve çaresizce boğuluyoruz şu yaman ve yamalı hayatta...
Ne kadar da çok sınır var hayatlarımızda ve biz insanlar bu sınırları ne kadar da olağan ve normal kabul ediyoruz. Hatta bu sınırlar olmadan yaşayamayacağımızı bile iddia edebiliyoruz.Sınırlarımız kalktıkça kendimizi anlamsız ve çırılçıplak hissediyoruz. Sınırsızlığımız boşluğa düşüşümüz oluyor.
YORUMLAR
Unuttuklarımız hatırladıklarımızdan fazla.
Kaleminiz doğruyu söylüyor.
Hakikaten de ne kadar çok unutkanız değil mi?
Fakat siz bu tür yeni yazılar yazmayı unutmayın mümkünse.
Selamlar.