- 838 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GEÇMİŞE BİR BAKIŞ.
1.bölüm: Aslında uzun mesele, ama ana tema artık dünyadaki gidişe, 15 yıl önceki düşünce ve fikirlerle bakamadığımdır. O yıllarda bu kadar donanımlı değildim galiba, ruh sağlığım bozuktu. Olayları kafama çok takmıştım içinden çıkamadım. Kendime aşırı yüklendim. Sinir sistemim çöktü. Çocuklar, küçüktü. İntiharın eşiğinde gittim geldim. Akıl gücü galip geldi ve kendimi kurtarma yolunu aradım! Tek çıkış yolum okuyarak yazarak, kurtuluş oldu.
Okuduklarım beni başka bir boyuta taşıdı. “Evrendeki sırrın” bana hiçbir şeyin adil olamayacağını anlattı. Adil olmayan sadece insan değildi, hayatın olduğu her yerde adaletsizlik vardı. Kendi adaletimi kendim keşfetmeliydim, mutluluğu yakalamak kendi elimdeydi, düşüncelerime hükmedip zihnime yeni bir yön çizmem gerekiyordu.
Beynimin derinliklerine gizlenmişti. Çok azımız “o” ilahi sırra ulaşa biliyordu çoğunluk kara cahildi. Yani bu cehalet okul okumakla yenilmezdi, sadece fikir farklılıkları yaratıyordu. Aklın yolu sadece birdi, tüm canlı varlıklar aynı vardan var olmuştu. İnsanlık amansız bir ego geliştirmişti ve kendini kutuplara ayırmıştı. Korku’yu, Kıskanç’lığı, Öfke’yi, ben düşüncesini geliştirmişti. İnsanlığı, karanlık çağa ulaştırmıştı ve insanlık kendi sonunu hazırlamıştı, ne doğa yasası kalmıştı, ne de insan… Ama şuna çok inandım, Doğa asla affetmiyor.
Herkes bir şekilde yaptığı yanlışın bedelini ödüyordu. Bu bedel birilerine değil di, kendi vicdan ve bedenine... Evrende o kadar güçlü bir sır var ki, hiçbir canlı “o”güce sahip değildi, bizim gücümüz ancak kendi bedenimizi ve ruhumuzu koruyup, yaşamı devam ettirmek görevimizi yerine getirmekle mükellefti.
2.bölüm…. İnsanın, en iyi dostu kendisidir, aynı zamanda en kötü düşmanıdır.
Egomuz, bizi kör ediyordu, kendimizi mantıklı düşünüyor sanarak hata üstüne hata yapıyorduk ve bedelini ödeyen hep zavallı bedenlerimiz oluyordu.
Ben bunun acısına fazlasıyla yaşadım.
Kime ne faydası oldu ki, neredeyse 3 çocuk annesiz kalıyordu.
Benim gücüm ne kadardı ki nasıl bir çare bula bilirdim, dünyadaki adaletsiz gidişe, ne yapabilirdim. Oysa benim görevim çocuklarımı en iyi şekilde donanımlı yetiştirmek olmalıydı. Kendimi öylesine kaptırdım ki kendi fakirliğimi çaresizliğimi görmüyor da başkalarına haksızlık yapılıyor suçsuz insanlara kıyılıyor insanlar neden bu kadar boş işlerle uğraşır neden haksızlık var. Neden ailem bana haksızlık yaptı neden baban annemi haksız yere dövdü. Neden kadın insan yerine konmuyor neden beni reşit olmadan evlendirdiler. Neden nefret ettiğim bu hayatı yaşıyorum. Neden ben evliyim. Bu işkence gibi evlilik hayatını yaşamak zorun damıyım neden kaynanam haksız yere bana eziyet etti neden bunlara izin verdim, gibi geçmişi ve o günü sorgulamaya başladım ve bedenimi ve ruhumu hasta ettim.
Neye yaradı kime ne faydası var ki nedenlerin niçinlerin, en büyük haksızlığı kendime kendim yapmıştım ve bunu temizlemek de bana düştü.
Şimdi diyeceksiniz ki başkalarının hiç mi suçu yoktu. Elbette vardı ama başkalarından önce kendimizi ıslah etmeliyiz ki sıra onlara gelsin.
DEVAMEDECEK.
YORUMLAR
![yeter karaer](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/75714.gif)
yeter karaer
![girenmile](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/63426.gif)
girenmile
Merhaba Zeynep Hanım,
Dile getirilenleri ancak yaşayanlar yazabilir. Tüm olanların üstesinden gelmek, bana göre takdirlerin en yücesi.
Benim asıl değinmek istediğim konu ise, sizin yazma başarınız. Hiç okula gitmediğinizi,
yazma ve okumayı kendi başınıza öğrendiğinizi bir yerde okumuştum. Bırakın ortaöğretimi, üniversite eğitimi almış nice kişilerin, yazım konusunda sizi örnek almaları gerekir. Hele hele,
noktaları unuttuğunu söyleyen bir edebiyat öğretmeni, görsün, okusun yazınızı. Sizin, bu azim gücünüzle yazım hatalarınızı gidereceğinize de yürekten inanıyorum. Uğraş vermeyin. Sizi bundan böyle; "Kendi kendinin öğretmeni" bir kalem bileceğim ve yazılarınızı takip edip okuyacağım.
Sizi, en üst takdir duygularımla kutluyor, başarılarınızın devamını diliyorum. Saygılarımla.
![yeter karaer](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/75714.gif)
yeter karaer
![yeter karaer](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/75714.gif)
yeter karaer
Sayın arkadaş; aşağıda ki yazımı, tekrar gözden geçirdim ve sizin yazınıza dayanarak öğrendiklerimi uyguladım, lütfen inceler misiniz? Yanlış yapılan noktalama ve virgül vs varsa doğruyu yazar mısınız ve yanlışları bana bildirirseniz sevinirim. Yardımınıza şimdiden teşekkür ederim.
1.bölüm: Aslında uzun mesele, ama ana tema artık dünyadaki gidişe, 15 yıl önceki düşünce ve fikirlerle bakamadığımdır. O yıllarda bu kadar donanımlı değildim galiba, ruh sağlığım bozuktu. Olayları kafama çok takmıştım içinden çıkamadım. Kendime aşırı yüklendim. Sinir sistemim çöktü. Çocuklar, küçüktü. İntiharın eşiğinde gittim geldim. Akıl gücü galip geldi ve kendimi kurtarma yolunu aradım! Tek çıkış yolum okuyarak yazarak, kurtuluş oldu.
Okuduklarım beni başka bir boyuta taşıdı. “Evrendeki sırrın” bana hiçbir şeyin adil olamayacağını anlattı. Adil olmayan sadece insan değildi, hayatın olduğu her yerde adaletsizlik vardı. Kendi adaletimi kendim keşfetmeliydim, mutluluğu yakalamak kendi elimdeydi, düşüncelerime hükmedip zihnime yeni bir yön çizmem gerekiyordu.
Beynimin derinliklerine gizlenmişti. Çok azımız “o” ilahi sırra ulaşa biliyordu çoğunluk kara cahildi. Yani bu cehalet okul okumakla yenilmezdi, sadece fikir farklılıkları yaratıyordu. Aklın yolu sadece birdi, tüm canlı varlıklar aynı vardan var olmuştu. İnsanlık amansız bir ego geliştirmişti ve kendini kutuplara ayırmıştı. Korku’yu, Kıskanç’lığı, Öfke’yi, ben düşüncesini geliştirmişti. İnsanlığı, karanlık çağa ulaştırmıştı ve insanlık kendi sonunu hazırlamıştı, ne doğa yasası kalmıştı, ne de insan… Ama şuna çok inandım, Doğa asla affetmiyor.
Herkes bir şekilde yaptığı yanlışın bedelini ödüyordu. Bu bedel birilerine değil di, kendi vicdan ve bedenine... Evrende o kadar güçlü bir sır var ki, hiçbir canlı “o”güce sahip değildi, bizim gücümüz ancak kendi bedenimizi ve ruhumuzu koruyup, yaşamı devam ettirmek görevimizi yerine getirmekle mükellefti.