- 954 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kar Tatili
Kar yolları kapadı. Birileri gitmeleri gereken yerlere ulaşamıyor şimdi. Çaresiz bir bekleyişte saatin tiktaklarına veriyorlar kulaklarını… Yelkovanın kadranda ilerlediği her saniye, o kardan dünya bir parça daha eriyor çünkü… Neyse ki yarım saattir tek bir tane bile yağmadı. Ve bu da demektir ki o kör edici beyazdan kurtulmaya çok da kalmadı.
Ne kadar utansam da bu mahsur kalma halinden hiç de şikayetçi değilim ben. Dışarıyı aramıza sokup duran hayattan bir parça uzaklaşıp evlerimize çekilmek bana çocukluğumdaki kar tatillerini hatırlatıyor. Bu beklenmedik molalar ne kadar da sevindirirdi bizi. Adeta çılgına dönerdik.
Şimdi de bir çeşit kar tatilindeyiz işte! Haftasonu olmasa kar mar dinlemez, aynı tempoda devam ederdi yaşam. Okullardaki şefkat büyüklerin dünyasında çokça hüküm sürmez çünkü. Yeterince büyüdüğümüz düşünülür. Biz okul sıralarında ders dinleyenlerden başka bir boyuttayızdır sanki. Üşümeyiz… Bindiğimiz taşıtlar buz tutan yollarda kaymaz… Beklenmedik tatiller verip dost gülüşler göndermez bize hayat.
Neyse ki haftasonu… Mahsur kalan arabaları, gitmeleri gereken yerlere gidemeyenleri düşünmek istemiyorum. Biliyorum çok bencilim, bir ben varım sanki bu koca dünyada. Ama içime girip benim gibi düşünüp hissetmeye bir başlasan, kaçırdığın bakışlarının yerini bir baba bakışı alırdı hemen. Seni ne kadar özlediğimi görürdün çünkü. Yüzünde suçlu bir çocuk, gözlerini apar topar bana yöneltirdin.
Çocuklar odalarında… Şu bilgisayar denen alet olmasa onları da doya doya seyredebileceğim senin gibi. Ama başbaşa kalmamıza imkan veren bu duruma bir yandan da seviniyorum. Sanırım bir şeyler sezdin bakışlarımda. Çünkü artık hiç bakmıyorsun saate. Oraya her bakışında benden ne kadar uzaklaşmak istediğini söylüyorsun bana. Ben yanında ufalıyorum gitgide… Seninle yaşam arasına giren kara bir gölge olmamak için yok ediyorum kendimi. Hiç konuşmuyorum bu yüzden. Az önce kahve yapmak için kalkarken “sen de ister misin” diye bile sormadım. Saatin sesi bölüyordu sessizliği… Dışarıyla arana dikilen o yığından bir parçayı daha götürerek… Seni çağıran o sesleri gitgide güçlendirerek içinde…
Konuşuyorsun artık benle. Tam özlediğim gibi yanıbaşımda atıyor kalbin… Dışarısı gerçekten dışarıda kaldı artık. Seni benden uzaklaştıran her şeyi o beyaz örtünün altına saklayarak… Her an kalkıp gidiverecekmişsin gibi, kalbim hop ede ede gözlerinin içine bakmıyorum dışarıyı özlediğine dair küçücük de olsa bir işaret arayarak… Çünkü biliyorum, istesen de gidemeyeceksin. Tıpkı bir mahkum gibi oturmaya devam edeceksin yanımda. Oradakinden onlarca kat fazla karı yığarak aramıza… Zoraki ısıtmaya çalıştığın sesinle daha da beter yükselterek o duvarı…
“Nereye?” diyorsun ani bir hamleyle koltuktan kalktığımı görünce…
“Mutfağa…” diyorum, küçücük bir bakışta ısınmaya hazır, az önceki o aciz kadını çok uzaklara gönderen buz gibi bir sesle… “Dolapları temizlemedim ne zamandır. Onları halledeyim. Börek de yapacağım… Çocuklar sever.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.