- 1034 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sen Hiç Bilmedin Sevgilim
Sevgilim ,
Gözlerinde büyüttüğüm hüzündü aşk.Kendimi aradığım yıllarda seninle göz göze gelmekten kaçınmamamın sebebi de buydu aslında. Sen, hiç farketmedin, sana şiirler yazıyordum temmuz akşamlarında.Çıkıp sokaklara sonra nereye gittiğimi önemsemeden geziyordum.Öyle çok bendeydi ki gözlerin çıkarıp atamıyordum içimden.Sokağının başında durup, pencerene bakmaya utanan bir adam geziyordu mahallende.Sen gündelik telaşlar içerisinde hayata tutunmaya çalışıyor, bense yaralı kalbimin sızısını dindirmek için bir çıkış yolu arıyordum.
Sevgilim,
Üşümek mevsimiydi, günlerden acı.Tersten okumaya başladım hikayemizi.Hangi tesadüf bu kadar mutlu ederdi adamı.Bir kış günü okulun koridorlarında başlayan tanışmamızdan sonra geldiğimiz bu nokta, ne kadar ilginçti.Sana sırıl sıklam aşık olan adam, ne kadar uzaktı senden.Paylaştığımız zamandan başka bir şey değildi oysa.Kalbime kapattığım sevgi o kadar büyümüştü ki durduğu yerde, beni de ezip geçmesinden korkuyordum.Bütün duyguları alaşağı edecek kadar kuvvetli olan bu sevginin gün gelip derin bir acıya koşağını bilmem gerekirdi.Kimse bilmiyordu,kendimden kaçıyor, başka sebeblerin arkasına saklanıyordum.Diyordum ki kendime, hayır, yapamazsın, kendi hırsların için başka hayatların akışına dahil olma.Sonucunu hiçbir zaman bilemeyeceğin öykülerde dolaşma.Güvenli limanların olsun ve merhametin herkesten önce kendine.
Kentimizi adımladığım günlerin birinde, birden bire çıkıveriyordun karşıma.Bakışlarımız bir merhabadan çok ötedeydi.Durup saçmalamamak için kaçırıyordum sözlerimi.Sen gidince konuşmaya başlıyordu kalbim, kızıyordu haklı bir masumiyetle.Mantığıma yer etmeyen bu konuşmaya sesli düşünmek diyordu herkes.Ben sesleri satırlarıma saklıyordum.Benim sırdaşım şiirlerimdi.Yaşamın ibresinin iyice sana dönmeye başladığı zamanlarda başka iklimlere çeviriyordum kalbimin kıblesini.Her kaçışımda sana bir adım daha yaklaşmanın kendimce yasak sevincini tadıyordum belki de.Bir çılgınlık olurdu birlikteliğimiz, dünyanın akışı, dengesi bozulurdu.İç içe girerdi farklı çevreler.Yeni sorunlar ve yeni çözüm yolları üretmeye çalışan sosyal farkındalık yüklerimiz olurdu.Ekmek kavgası içerisinde kaybolup gidecek kadar ağırdı aşk.Aşk, tek kişilikti, Aşk...
Ve sen gittin günlerden bir gün , bilmeden içimdekileri, kimse bilmedi gerçi, kaybeden yoktu benden başka.Ben seni umutsuz bir iklime yolcu ettim, istemedim ardına bakmayı,mutlu olman için mutsuzluk bedelini peşin ödedim.Bıraktım kendimi ondan sonra, hayat dedim, ey hayat hadi nereye dersen gidelim, o önde ben arkada türlü türlü memleket gezdim.Kalbimin bütün yaralarını tedavi edeceğini sandığım doktora bıraktım herşeyi.Yalnızlığımın o müthiş sevinci (!) içerisinde iklimler,insanlar tanıdım umarsız.
Yıllar sonra bir dağ başında, yani tahmin bile edemeyeceğin, ülkemin terör gezen dağlarında elimde bir ölüm makinası varken dikiliverdi gözlerin karşıma.Gencecik yaşlarında ana kuzusu askerlerimin namlularını çevirdiği karanlıkta ağlıyordun.Tutulup kaldım,kımıldayamadım.Sabah olup aydınlandığında dağlar geçen zamanın izleri vardı bedenimde.Dün gece ayakta gördüğüm hayalinin kokusu vardı bahar çiçeklerinde.
Sevgilim,
İnsanlar ve zamanlar girdi aramıza.Farklı boyutları yaşıyor işte şimdi tutkularımız.Kabına sığmayan hırslarımız var, bu dünyayı aşan ve gönlümüz çok uzak sevda ülkesinden.
2002/Trabzon
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.