- 539 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Toplum Ve Halk 14
14-Sosyal komündü yapı içindeki insanlığın eğer varsa; kolaylıkla bulacağı bir çanak ayranı, kimsenin; o insana özel biçimde (kölece ilişkilerle) sunmasını, akıl dahi edemiyordu. Şimdiki ittifakı yapı içinde halk sal soyutlukları; toplumsal yaşayıştaki, anlayışın bir folklorik yansır olma biçimiyle birlikte, yan yana ve bir çeşit, özel gelişme alanı olurlarla sürüyordu.
Tabiri caizse, insanların inançları, sanı ve kanıları; komünce ilişkiler içinde, insanın uykuda oluşuyla; tam uyanamamış insanın; uyku mahmurluğu dâhilinde sürüp gidiyordu. Süreç, güç birlikçi, topluluklar süreciydi. Alet kullanımlı oluşun ürünün tüketimi, ortaklaşa idi. Ama uzmanlığın ayırt edici özelliği de başlamıştı. Ta ki özel mülkiyetçi tutumlar ve yarılmalar, kendisini apaçık ortaya koyana dek, bu sürdü.
İlk özelleşme yarılmalı ve özel mülkiyetti çelişmeler; hem komün sel, hem halka dek üretim sürecinde yükümlesin görev alamamakla yaşayış birliği, kendi komünleri içinde, kendi insanları arasında, iyice ve üretimsek oluşlarla, ayrıştırıldı. Buradaki halk, sadece üretim yapamayan kesimi anlatan kavramdır.
İnsanların ittifakı düzenle, toplum sal yaşama geçmeleri; sosyal yaşam içinde yarılmaların tetiklendiği, insanlık tarihindeki ilk fay depremleriydi. Faylaşma olan, uzman olmanın (alet kullanma ve bir alet sahip olamamanın) ilk yarılmalarından sonraki ikinci yarılma ise, özel mülkiyete giden; emeğe sahip çıkmalarla ayrışan eviriliş adımlarıydı.
Burada ürünün depolanması, ürünün takas edilmesi oluşmuş; üründen yoksun kişilerin, ürünü elinde tutan insanlara boyun eğer olmalarıyla kazanılan muktedirlikleri anlaşılmaya başlanmış olmalıdır. Ki bu adımların süren ve biçimden biçime uğrayan her bir biçimlerin kendisine özgü şokları, günümüze değin uzayan depremlerle, artçı gelişme ve uygarlaşmalarını da, sürdürecek olanlardılar.
Tarihin bu depremdi adımları, hem kendi nesneldi isteklerini ortaya koydu. Hem, toplumun üretim ilişkisine dek düzenletilmesinden kaynaklı; öznel nesnel oluşun, mülklü-mülksüz ayrışmalarını yarattı. Bu kabil ayrışmalı oluşla biçimlenen mülklü-mülksüz yaratım tedirginlikleri ortaya çıktı. Bu üretimsek düzenlenişlerin kendilerine özgü oluşlarla, her bir farklı tarzdı toplumlar ahlakını da, ortaya koydu.
Artık insan seçici eşmişti. İnsanın sosyal hayatına ve üretim yapan toplum hayatına dek yarattığı kendi tedirginliklerini; anlamsal olarak, hem totemi varlıklara izafe etmiştiler. Hem de bu tedirginliklere dek anlatım dilinin bu tedirginliklere denk düşer olan sözcükleriyle, yeni durumları kişilerine sindirtmeğe başlamışlardı. Ayrımcı yeni durumu, bir türlü hazmedemeyen ve anlayamayan totem kardeşlerine semboller üzerinden anlatmalıydılar.
Bu izah, hali hazırdaki nesnel ayrımcı yarılmanın yanına; öznel bazda da yarılma ve kabul edilişin sanal (gerçekte var olmayıp akılda var olan) totemi izahlarla betimlenmesini ortaya koyacaktı. Emekleri olup ta mülksüz olan insanları ram etmeye yönelik razı kılıştı ilk adımlarını atmağa başlamıştılar! Bu; anlatımdan kaynaklı yeni anlamlılıklar içinde olunmanın semboller üzerinde geçişlerine itaat, olacaktı.
Toplumsa tedirginlikleri totemi tarzla izafe etme, zaten sosyal birlikti komün düzenlerden beri ola gelen bir meşruti buyurmanın ve sembolize etmenin kaynağıydı. Totemi var bulunuş, totemin zaten meşruti otorite olmasıyla; yapıyı düzenler bir yönetim olmasına ilişkin, bir seyredişi vardı. Bu seyrediş şimdiki aşaması içinde, düşüncenin evrimi açılımlarıyla, öznel düşüncenin totemi zemini kendisine bir dayanak yapma meşrulaşmasıdır.
Öznel düşünce totemi olanın, tahakküm ve otorite kılıcı yönetmesini; nesnel olanın anlaşılması yerine totemi olanı koyuşla, böylelikle sanal ( totemi) olanın konuşturulmasıyla meşrulaşıyordular! Elbette ki insan praxisinin, soyut (mana oluşla) bir anlama davranış öznelliği de mutlaka olacaktı.
Bu uygulamaların beyne konu olur yansıma zorunluluklarının yanına, uygulamanın dallanıp, yarılma ve çatallanmasından kaynaklı sırf fraktalleri değil de öznel çıkarlardan mülhem anlamaları da bu paralelde kodlayıp, yorumlayıp verirseniz, ilk totemi oluşla aldatılmanın da yolu ortaya çıkacaktı.
Bu tür ortaya konuşlar dahi, toplumun zorunlu yapısı gibiydi. Toplumun ezen-ezilen ikili yapısının görünümü böylesi ilahtı (totemi) anlayışlara da yansımıştı. İlahlar da ikili karakter görünümündeydi. İlahlar bu ikili karaktere uygun uzlukta, özelleşen ve öznelleşen bir yapı şeklini aldı. Bazen, merhamet nedir bilmeyen bir Amoni görünüşlü, ezen sınıfın Yehova’sıydı. Kimi kez oldukça merhametli, kimsesiz yetim, dul ve ezilen sınıfın tanrısı, Aton’cu görünüşlü Elohim’di bir yapıyla Yehova’ydı.
Bu dönemlerde inançlar da hızla dönüşen bir yapı idi. Elohim’ci yapıyla önce kendi aralarındaki fakir insanları, dul ve yetimleri, sahiplenmiştiler. Aton (Elohim), fakir halkı korur ve gözetirdi. Dönem ’güç toplumları’ dönemi olduğu için bu, bu dönem Amon’cu (Yehova’cı) gücünü ise dış toplumlara doğru çevirmişti. Bu Yehovacı anlayış, kendi millet toplumları yararına, başka millet toplumları ezerekten Yehova’laşmaktı. Bu dönem inancı ve yaratıcı tanrıları, bir toplumdan yana ırkçı ve öç alıcı oluyordu.
Sürecek
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.