HASRETLİK
Hasretlik.."adını ayrılık koydum senin ey yar" gibi bir şey olsa gerek hasretlik.Özlemle beklenen günlerin ardından kavuşamamak.Pencerenin önüne oturup saatlerce beklemek,belkide yıllarca yorgunluk duymadan,bıkmadan.Seni ona bağlayan şeyin önemine göre bir beklemektir bu.
Beklenen bazan sevgilidir,bazan paradır,bazen maktulün gelmesidir,bazen şifadır,bazen evladının üniversiteyi bitirmesidir,bazen bahardır.O kadar çok beklediğimiz şey vardır ki şu alemde.saymakla tükenmez sanırım.
Önceliklerinizi sıraladığınızda neye daha çok hasret duyuyorsanız onun rüyasını görürsünüz uykularınızda.Düşün,düşün,düşün...Düşünmek şüphesiz gereklidir ama,sorunları çözmeye yetmez düşünmek.Düşünmek sadece tefekkür babından olursa daha çok önem kazanır.İyiliği düşünmek,kötülüğü engellemeyi düşünmek,eşini,aşını,işini,evladını düşünmek..şüphesiz bunlarda elzem olanlarındandır.
Baharın gelmesiyle birlikte yeşil elbiselerini giyen ağaçların dallarına kuşlar,çiçeklerin özlerine arılar,kelebekler konuşur.Şakırlar neşe içerisinde vuslata ermiş bir sevgili güzelliğinde.
Yıllardır aynı yastığa baş koyduğunuz eşiniz,aynı sofraya kaşık salladığınız kardeşiniz,üzerine şefkatle örttüğünüz evladınız bir anda yok oluverse ortalıklardan karabasanlar hücum eder ağırlaşan bedenlerinize.Eşiniz yoksa,yatağınız boştur.Teninin kokusunu duyduğunuz eşinizin bir daha dönmeme duygusu her gece hırpalar sizi.İç dünyanızda fırtınalar koparır.evladınızı bağrınıza basamamak,annenizin,babanızın ellerine sarılıp bayramlarda öpememek hasretliğin daha da depreştiği anlardır.Yıllar geçer aradan da ne bir sesini duyabilirsiniz,ne de bir nefesini.Hatıralar yoklar sizi sadece,gönülgahınızı sık sık ziyaret ederler.Bazen memnun kalırsınız bu ziyaretlerden bazen üzgün.Hatırların sizi ne maksatla ziayarete geldiğine bağlıdır bu durum.
Hasretlik üzerine bu zamana kadar nice şiirler yazılmıştır yorgunca,nice türküler söylenmiş,nice romanlar kaleme alınmıştır.Kimisi hikayeden eserlerken,kimileri hayatın taaa göbeğinden çekilip alınmıştır o satır aralarına..Üstad Necip Fazıl da sevdiğim bir şiirinde şöyle ifade buyurmuştur :
Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar
Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar.
Bazen arkadaşlara espri yaparım.Şöyle ki:"Allah seni sevdiklerine kavuştursun" dendiğinde hemen üzülmüş olurum."Öyle demeyin ya" derim.Şaşırırlar."Bundan güzel dua mı olur" derler.Bende derim ki ."Tüm sevdiklerim şu an mezarlıklarda yatıyor,yoksa siz benim de ölmemi mi isiyorsunuz"derim.Bu bir espri olduğu kadar bir gerçekliğide yansıtmaktadır aslında.Ya sevdiklerimiz gerçekten öbür alemlere gitmişse,ya dönüşleri bir daha mümkün değilse,ne çare gelebilir elden.Ümit ancak bir sesini duymakla,bir kaç satır yazısını almakla,ya da güvenli bir kaynaktan yaşadığını öğrenmekle olabilir.Böyle durumlarda hasretliğin adı beklentiye,beklemeye dönüşür...
Hasretlik içerisinde özlemi barındırırken,beklemek ondan daha ağır gelir insana.hasretlik ve sevgiliyi bekleme bütünleşir,sonra da buna kalbin ne kadar dayanabileceği test edilir.
Hasretliğin sonunda kavuşmak elbetteki en çok umulan şeydir.Hasretle bekleyen gönüllere,bir an önce kavuşmalar temenni ederim.Bu bekleyişler ayları,yılları kovalarsa yıpranmış bir bedenle hayata tutunmak ta zorlaşır.O zaman sabır ilacını çokça içmek gerekir.Günde beş öğün ilaç sizin dayanma kabiliyetinizi artırabilir ama sonuca da götürmeyebilir.Sonuç cevapları daha geç açıklanacak bir imtihan sonrasına da dönüşebilir.
Hele de bakmakla mükellef olduğunuz kişiler varsa hayata tutunma katsayınızı artırmak zorundasınız.Yeni hal çareleri,yeni imtihan vesileleri ve hasreti içinize gömüp derin bir nefes alarak o denizin diplerinden yukarı fırlamak,havaya,suya,güneşe,çiçeğe tekrar kaldığınız yerden bakmaya devam etmek zorunda kalabilirsiniz.
Hasretlik bir bitişin değil,onunla birlikte yaşamayı öğrenmiş kabiliyetli insanların hayata tutunuş şeklidir.Hasrete düçar kalanların kavuşması temennisi ile diyorum.(Talipname’den)
Talip KAZGI
03.02.2012 CUMA
KÜTAHYA