Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI
@dilekyildizi

AĞ-II

2 Şubat 2012 Perşembe
Yorum

AĞ-II

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

685

Okunma

AĞ-II

AĞ-II

Tahir kulübesine girmesiyle birlikte içerdeki tahtalar sinen denizi kokulu rutubetle çam tahtalarının mahhoş buruk kokusunun bir kısmı kapı aralığından dışarı çıkarken bir kısmı Tahirin çiğerlerine piposundaki dumanla birlikte giriyordu. İçerideki karanlığa alışan Tahir gözleri alışınca o her zaman ki yerinde sadık bekleyen emektar gaz lambasına doğru ilerledi.

Bir kaç adım kala nasırlı elleriyle elini sağ cebine sokarak çakmağı çıkarmağını çıkardı. Birinci çakışta yanmadı ikinci çakışta yanan çakmağın ateşiyle lambaya uzanarak nasırlı kalın parmakları bir kuşu tıtar gibi bir hafiflikte gaz lambasının camını çıkararak hafifce yere koydu.

Gaz lambasının fitilini yakınca içten içe lambanın alevi büyüdü. Lambanın camını biraz önceki hafiflikle tutup yerine yerleştirdi.Yaktığı lambadan yayılanlar şimdi kulübenin içinde gölge oyunları oynamaya çalışırken, fitildeki alevde dışardaki denizdeki dalgaların kıyıya vuruşu gibi bir vuruyordu bir çekiliyordu.

Oda git gide aydınlanırken tahir gaz lambasını tekrar yerine koydu. Serinliğin verdiği üşümeden mi yoksa onun bu kulübedeki anılarından mıdır bilinmez yorgun zayıf bedeni titrer gibi oldu.

İki koluyla kendini sarmalayıp kendi kendini teselli edercesine nasırlı avuçlarıyla kolllarının üzerinde bir ileri bir geri sürterek kendini ısıtmaya çalışsada aslında bu üşüme kendinden bile sakladığı iç üşümeleriydi yoksa açık denizde azmı ayaza karışmış o soğuk rüzgarlardan yememişti.

O soğukların karşısında buradaki hava onun için ağustos sıcağı sayılırdı. Ama aynı ağustos içinde yoktu bunu oda biliyor ve üşümemek için kendinden saklamaya çalışıyordu. Ama bunu o sarı köpek fazlasıyla iyi biliyordu bu kulübedeki hüznü ve Tahir’in neden bu kadar üşüdüğünü.

IŞIK önce kulübe yayılmaya başlamış sonrada tahta kulübenin bu duvarlarına çivilerle asılı duran fotoğraflara vuruken içindeki siyah beyaz fotoğraflar hareketlenir gibi bir parlayıp bir soluyordu siyah beyazlığa inat. Tahir kulübenin içinde kendi gölgesinin bulunduğu tarafa doğru ağır adımlarla ilerledi.

Kulübenin gıçırdayan seslerini dışardaki hafif rüzgara kapılmış yağmur taneleri şimdilik bastıramasada Tahir yalaın ayak taban tahtalarına basarak tahtalardan gelen gıçırtıları umursamadan saç sobanın yanına gelip dizlerinin üzerine çöktü.

Üstündeki kot pantolon balıkların ve yosunların lekesine ve kokusuna ev sahipliği yaparken; denizin tuzlu suyu bu pantolonun liflerini Tahir’in kendi içi gibi çürütmeye başladığı ortadaydı. Birde soba ortadaydı kulbenin.

Gündüz sahilin içi kısımlarından topladığı kuru maki kırıntılarını çakmağıyla yaktı. Saç sobanın kapağını kaparken sarı köpek ısınmak içinmidir yakınlık hissetmek içinmidir bilinmez Tahir’in ayaklarının dibine sokuldu. Hala dizleri üzerinde duran Tahir sarı köpekle gölgeli yüzlerle burun buruna helirken ellerini sarı köpeğin başına koyup sevmeye başladı.


İçinde konuşma isteği uyanınca, kendi tükürüğüyle kuruyan boğazını ıslatıp, bir insanla konuşur gibi onunla konuştu. Bu konuşmaya bir tahta kulübe, bir dubara çivilenmiş çerceveli siyah beyaz fotoğraflar, bir yanan saç soba bir de odayı aydınlatan o gaz lambası şahitti bir de o AĞ larını örmüş bekleyen örümcek...

Soba içten içe iyice yanmaya gövdesi kor olmaya, kulübenin üstündeki damllar artmaya,denizin dalgaları çoşkuyla kıyıya vurmaya, çatının aşık kısımlarından damlalar tahta kulübenin taban tahtalarına akın etmeye, Tahir çivilerle çaktığı çerçeveli siyah beyaz fotoğraflara dalmaya başlamıştı.

Dışarda mavi yazılarla beşik gibi sallanan o teknenin içindeki AĞ da ıslanmaya başlamıştı her ne kadar tuzlu deniz uyunda defalarca ıslansada bu ıslanmalar bambaşkaydı.

Tahir sönen piposunu ters çerip küçük tahta masanın üstünde duran kül tablasına tıklarak vururken, hafif rüzgar kapının altından, yağan yağmur çatının üstünden, IŞIK sa lambanın içinden odaya doluyordu. Bir de boşalan pipo, Tahir’ in tütün kesedinden çıkan tütünle doluyordu.


Bu kulübede dolan başka şeylerde vardı. Bir yağmur damlalarını biriktiren salça tenekeleri bir de Tahir ’ in kendi içine akıttıkları doluyordu. Boşalmıyordu göten yağmurların inadında doluyordu. Ve o AĞ hep dışarıda duruyordu........

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ağ-ıı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ağ-ıı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AĞ-II yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
nazlıgül
nazlıgül, @nazligul35
4.2.2012 16:03:35
Bu seri harika beğenerek okudum..Tebrik ederim..
Kemnur
Kemnur, @kemnur
3.2.2012 02:32:03
devamı da ço iyiydi, tebrikler...saygıyla
cetrefilressam
cetrefilressam, @cetrefilressam
2.2.2012 23:50:14
Yazı ile resim yapmak budur işte... Kendimi bir an o balıkçı kulübesinin içinde hissettim.
Kutluyorum yazınızı gönülden.
Gün eksilmesin pencerenizden.

Sevgiler, saygılar.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
2.2.2012 21:54:39
güzel anlatımdı yine
saygılarımlasın herdaim
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.