Kardaki kâr
Karın lapa lapa yağdığı bir kış günüydü. Birkaç arkadaş içeride mahsur kalmış, dışarı çıkamamıştık. Çıkmak için fırsat kollarken birkaç cümleyle başlayan sohbetimiz az bir zamanda koyulaşmış, sıcaklığıyla bizi bir tarafa salmaz olmuştu. Sıcak sohbetin üstüne içilen sıcak çaylar bizi iyice sarmış ve artık yerimizden kalmak istemez olmuştuk. Derken içimizde yaşça en küçük olan arkadaşımız aniden yanımızda belirmiş ve “Ağabey dışarıda kar nasıl yağıyor!” deyivermişti. Herkes bu cümledeki mesajı anlamıştı. Ama bir arkadaşımız da sırf muziplik olsun diye “Nasıl?” diye sormuştu. Alınan cevap aslında çok manidardı ama o zamanki atmosferden midir nedir, gülmekten gözlerimiz yaşarmıştı. O genç arkadaşımız gayet sakin bir edayla, “Yukarıdan aşağıya” diye yanıtlamıştı.
Evet. Çünkü kar bir rahmetti. Bir rahmet vesilesiydi... Tıpkı rahmet olarak tesmiye olunan pek çok şey gibi o da “indiriliyordu” tane tane.
Susuzluğu dindirmeye yağmur semboldü ama bütün gıdalara mader olan toprağın su kaynağıydı kar. Kar yılı, var yılıydı. Bereket yılı...
Tıpkı insan buluşlarının iskeleti hükmünde olan demirin indirildiği gibi bir rahmetti kar.
İnsanlar için emre amade kılınmış, her şeyiyle ona bende olmuş enam vardı, rahmet olarak gönderilen. Yalnızlığında ünsiyet ettiği, zorlandığında yükünü taşıyacak binek bulduğu, her türlü halinden istifade ettiği canlılardı bunlar.
Hani Zikri de indirmişti O, bir rahmet eseri olarak. Hani yollar çokken ve yönünü gösterecek sağlam bir tabela yokken gelen Zikir. Karanlıkları yaran bir kandil gibi, gidilmesi gereken yolu gösteren bir rehber gibi, okudukça terütaze soluk olan bir rahmet gibiydi o.
Yukarıdan aşağıya...
Gülmüştük... Bizim için latif bir hatıra olarak kalacağını hiç düşünmemiştik.
Yukarıdan aşağıya...
Elbette rahmeti böyle tarif etmek güçtür. Lakin bize “indirmeyi” hatırlatmıştı.
Rahmet sadece “indirmek” de değildir elbet. Lakin küçük bir kıvılcımın koca koca yangından haber vermesi gibi, rahmet de Rahman’dan ve Rahman’ın rahmet eserlerinden haber vermişti.
O, bir bahar günü, bir rahmetle yeryüzünü dirilttiği gibi, üzerimize atılan toprak karını da bir rahmetle kaldırıp bizi ebedî merhametgâhında ağırlayacaktır inşaallah. Takatimiz ermese, amelimiz yetmese, nefesimiz kalmasa da umutlarımız hiç bitmeyecek. Sonsuz merhamet var olduğu sürece umudumuz var olacaktır. Ebedînin sadık dostu ebede namzettir ve ebedî olacaktır.
Dışarıda kar var, yani rahmet.
Kimi üşür, kimi çeker zahmet.
Dinecektir bir zaman sonra elbet.
Tulu edince şark-i rahmetten bir şems-i sermet.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.