ÖLÜLER KONSERİ- BÜTÜN UÇURTMALARIN SON DURAĞI TELLERDİR
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
ÖLÜLER KONSERİ- BÜTÜN UÇURTMALARIN SON DURAĞI TELLERDİR
Zaman çok şeye musallat olabilir; üstesinden gelemedikçe kambur bir yol olup üzerinde tepinebildiğimiz kadar tepinsek bile enerjimizi atmayı başaramaz, koşamaz, yerimizde öylece bekleme ihtimalini de görmememizi sağlayabilirdi.
Sırtı patlıcan moru içi nikotinsiz bir uyuz ağaç etrafında coşa gelmiş, sadeliğini yüzüne boca etmiş gene de kirlerini atamamış bir güz sancısı. Gökyüzüne oluk oluk akan pervasız düşünce birliğim özgürlüğüne koşmak isterken tökezleyip bir kez daha ıskalamış olsa gerek ki “ yerler ıslak, rutubet kokusu git gide yayılıyor hala”...
Panzehirini henüz bulabildiğim karmaşık güne, parça parça işleniyor zehir. Gölgemi bırakıyorum her görebildiğim kente. Savunmasız bir köy olmaktansa, savunuşlarını sepetler içine doldurarak yola çıkan küçük bir bayan olmayı yeğledim. Kulak arkasına attığım saçlarımı bir örgüden henüz özgür bırakırken, zaman hala kambur bir yol olmaya devam ediyordu. “ yaşanmamışlıkların da bulabildin beni, sana her unuttuğun güzellik ve gülücükleri verirken, yaşlı haline ben çok büyük kahkahalar atacağım”...
"Yanlış duymuyordu evet. Özümsüyordum".
Bir bukalemunun mamasına dahi kıyamam ki ben. Onu evlatlığımdan söker atarım. Gene kıyamam. Yaşlı ruhuna hükmetmeyi ne denli dilemiştim; aşırı ilgiden öldür beni diyecek kadar. Ucuz değil hiçbir bakışım. Hangi cüretle sana haydi ordan diyebilir bu karşında cüceleşmiş ruhum. Tanrının kanatlarında özgürleşmek senin için. Yaylanmış bir falcıya seni soramayacak kadar değerlendin içimde. Bütün yeşillerimi sende buldum. Ölüler konserine gittiğimiz bir günde güzel düşlere ne kadar ortaktık. “ uçurtmaların son durakları tellere biz takıldıktan sonra uzadı günlerimiz”.
"Şimdi ne zarif akıyorsun içimde; kıvrıla kıvrıla ama acıtmadan, sevimli bir özgürlük gibi".
En güzel köşemde veriyorum bir ölüler konserini tek başıma.. çok şey değildi…ama o kadar güzeldi ki..Sokağın sessizliğine gömülmeyi bırak ve odandaki berraklıkta gözlerime dokunmayı dene dercesine, sustuğun dudaklarında yaşlanmayı istercesine, kana kana sevgime ban.
Gökyüzü şarap renginde uykulara gelmekten kaçınmıyor. Bir yıldız diğerine anlatmak üzere rüyasını. Ben uyuyorum, yıldızlar ve ay yeni uyanıyor. Onları çok sevsem de birkaç saat anca izleyebiliyorum...
"Ve ben rüyamı anlatırken onlar bana uykularında çok büyük gülümsüyorlar"...
YORUMLAR
waratte
Bir ağaç gövdesinde kaç karınca aynı anda aynı hedefe yürüyebilir? Aynı dünyada neden hep denge vardır? Yerimizden durup, öylece bakamaz mıyız yıldızlara?
Simsiyah gök, kızıl kıyamet bir avlu içerisinde yalpalıyorum. Üstesinden gelemiyorum hatalarımın ve acısını çekiyorum. Yedi milyar insan saçlarımdan çekiyor sanki ve ben kanıyorum beynimin en derinlerindeki sinirlere kadar. Zaman mefhum mu; maksat mı; esbab olan aslında yapamadıklarımızın tekrarı mı?
Uyuz bir kelime yığını gözlerimden boşalıyor beyaz kağıtlara. Sanki parmaklarım değil kelimeleri düzmeme yardım olan. Sadeliğin kirlendiği dul sancılar tırnaklarımda ve uyuşuk bir ritim içimde. Aslında bir kadının gözyaşlarında kayıp düşecek erkeklerin az olduğuna dair rivayetlerden dolayı, temizlik görevlileri daha fazla mesai yapıyor. Haklı düşüncelerimi kazanan son belediye!
-''..yerler ıslak, rutubet kokusunu elbiselerden ve tenimden çıkarabilirsiniz; ya hatıralarımdan?''
Bir asla daha yeryüzüne vahyediliyor kutsal korkularımızdan. Severek bölünüyoruz; kimi zaman mitoz, kimi zaman da...
Kentlerin günahı ne? Korucusu kalmamış köylerden kasaba yapıyorum halklarıma. Sosyal bir görev benim artıklığım...
'' Bir bayanın ölümden önce son ricası, son kez ayna da kendini güzel görmesi olabilir mi?'' diye sol kulağıma bir cümle takıveriyorum.
Özümsenen 'little touches on my mind' sendromu. Sizinkiler'in son sayısını almaya giderken, yolda ezik bir limonun kutsal olduğuna inanıp, onu yükse bir duvarın kenarına koymak gibi.
Şimdi kendime sorunca bile inanmıyorum. Bir ekmek parçasını hürmeten daha yüksek yere koyunca, sanki o yüksek bir yerde birisinin onu yiyebileceği ümidini taşıyorum. Ama tellere takılan kaç uçurtma, sarıldığı yerden çözülüp de hiçbir şey olmamış gibi uçmaya ve avuçlarımda onu tekrardan hissetmeme izin verdi ki?
Her şey bir rüyadan ibaret sanki Yazar ve sen küçük kelimelerle büyük balonlarını hayal dünyamıza ilhamların ile çıkarmayı başardın.
Peki bir ilham kaç derecede gözlerden yaş çıkmasını sağlayabilir?
Noktalardan sonra, sorular da bitti! Artık koyun sayamayacak kadar uykuluyum...
Hürmetle/ Tebrikler...