- 770 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Usturalı Adam
Usturalı Adam, viran şehrin yağmurlu bir gecesinde, Arnavut kaldırımlı dar sokaklara yıkılmaya yüz tutmuş kagir evlerden yansıyan fersiz ışıkların altında bir gölge gibi yürüyordu…
Bu soğuk kış gecesi, Usturalı Adam’ın omuzlarının üstüne attığı yadigar ceketi, topuklarına bastığı demir pençeli ayakkabıları ve mangal gibi yüreğinden başka güvenecek pek bir şeyi kalmamış gibiydi..
Karanlık sokaklarda bir bekçinin dahi ürkerek önünden geçmeye çekineceği bu Usturalı Adam’ın önüne hiç beklemediği an bir rakibi ansızın çıkıverdi..
Bu iki rakip, beklenmedik bu karşılaşmadan pek de memnun değil gibiydiler. Fakat yapacak bir şey kalmamıştı. Birbirlerini görmezden gelemezlerdi…
O an, uzaktan bir sokak köpeğinin havlaması havada yankılandı. Ve birkaç sokak aşağıdan, bir sabahçı meyhanesinin taş plağından bir müzik sesi, titrek bir mum ışığı gibi havada sallandı..
İki rakip, yağmurlu bir karanlık gecenin oyuncağıymış gibi kaderlerine razı olmak zorundaydı sanki.. Her ikisi de karşı karşıya durup, birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.. Usturalı Adamın omuzlarındaki ceketin aşağıya düşmesiyle birlikte, havada bir usturanın soluk yansıması hızla karanlıkta savruluverdi…
Sabahçı meyhanesinin taş plağından süzülen kadim ses, şöyle diyordu;
“Bu kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın çıkagelirim;
beni bekliyorsan, uyumamışsan, sevinçten kapında ölebilirim..”
Usturalı adam, yere yığılan rakibini şöyle bir süzdü ve geceyi ikiye bölen bir nara attıktan sonra; hayatın acımasızlığına isyan eden usturuplu bir sözü havaya savuruverdi.. Hala olay yerinden uzaklaşmamıştı.. Sanki donmuş gibiydi…
O an, gecenin bu kör vaktinde rahmetli babasının sözleri aklına geliverdi;
“Asıl zafer, rakibini yenmek değil, kendini yenebilmektir!”
Bu sözün bir anlamı olmalıydı!..
Ve Usturalı Adam, elindeki usturayı bu kez havada ikinci kez, tekrar salladı ve sol kolunun üzerinde bir kesik attı!.. Ve olay yerinden yavaş, fakat üzgün adımlarla uzaklaştı..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.