34
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2285
Okunma


Ama siz koskoca doktorsunuz...
- ne yalan söyleyeyim, sizi kulaklarına kirazdan küpelerle düşünemiyorum.
Sessizlik oldu.
Tekerlekli sandalyesinde oturan bir çocuk vardı. Büyümekle, büyümemek arası mücadele veriyordu. Kazanan ya hayat olacaktı, ya da kendisi. Tuhaf değil mi, burası aslında güzel bir muayenehaneydi, ama dışardan birisi aniden içeri girse inanamazdı. Güler yüzlü bir anne ve bey, Fransızca müzikler çalıyordu. En tuhafı da annenin kulaklarında asılı duran kiraz küpeler ve doktor beyin ara sıra arkasını dönüp sildiği göz yaşlarıydı.
- en çok sevdiğin ne, diyordu çocuğa.
Tekerlekli sandalyesinden ve sırtından tekrar güç alıp, alkış yapmaya başlıyor, kiraz ağacına bakıyordu.
Camı açtı doktor.
Bu kez en büyük kirazı kopardı...
- yoksa en çok sevdiğin bu mu ?
Kulağına takıp küpe yaptı.
- Doktorluğumdan utanmıştım, ne Amerika kaldı ne de Dünyanın başka ucu. Kaderin önüne geçemedim, oğlumu kurtaramadım. Kiraz ağacına bakıp alkış yapardı, tıpkı oğlunuz gibi... Bütün kirazlar bitti, hepsini denedik. Olmadı, hangisini sevdiğini çözemedik. Dünyanın öbür ucundan geldik, o yine pencerenin önündeki kiraz ağacına alkış yapardı. Kısacası, yani nasıl anlatsam... İnşallah sizin oğlunuzu kurtarırız. Elimden gelen ne varsa herşeyi yapacağım inanın.
Müzik öyle güzel çalıyordu ki.
Kadının da, doktorun da, kulaklarında kirazdan küpeler sallanıyor, ama hasta çocuk halâ dışarda bir şey için alkış yapıyordu.
Aradan mevsimler geçti, kar yağdı, güneş açtı.
Bir gün tekerlekli sandalye camın önünde boş kaldı.
Kadın göz yaşları içinde, kirazdan bir küpe yapmak istedi, tam o an rengârenk bir kelebeği fark etti. Kulağındaki küpeği yere fırlattı, doktoru aradı.
- Doktor Bey, biliyor musunuz uçmak istemişler,
- Biliyorum, benimde elimde bir kelebek var.Telefon numaranızı arıyordum.
öyküsatıcısı2012Davidoff