"GÖLGE VE KARARSIZ ADIMLAR SANCISI"
(Gölgen)
O hiç tanışmadığın karanlık değil mi?
Bazı vakitlerde görebildiğin tek şey kendin dışında. Hayatını, köle bedenini, yalın hikayeni her ne kalacaksa asman gerekiyor; bir intihar kuşuna, kanatlarına, gözlerine, ayaklarına asıver gitsin.
Bulamayacaksın bin basamaklı merdiveni, aradığından daha fazla arayacaksın. Kalbinin koylarından oyuncak arabalar geçecek, sular bile sıçratamayacak kadar oyuncak olacaklar.
Bahar sabahlarına uyanamadığın bir gün; pencerene konmaktan vazgeçmiş, belki de artık yorulup göç etmiş, kendin gibi; saçlarını değil tüylerini bir örgüde bırakıp gitmiş kuşların uzaktan aldığı şekli izleyeceksin. Etraf tozların üstüne bırakılan parmak yazılarından geçilmezken, ruhunun yeni savunmasız; küçülüp ezilmiş, bir tarafı yanıklarla dolu, beyaz bir elbise giyip yatak kenarında oturup ağlıyor olduğunu gördüğünde, iskeletine sarılmış sızlayan organlarını biraz mutlu hissetmek için, tırnaklarını kesip parmak uçlarınla onlara dokunmayı deneyeceksin.
Baharat kokularının yittiğini, yağmur sonrası toprak kokularının kalmadığını, nefti bulutların artık ayak uçlarına hiçbir zaman inmeyeceğini bilmeye başladığın vakit bir an duraksamadan, koşup kaldırmaya çalışacaksın yeni savunmasız ruhunu. Yağdırdığın parlak ışıltılar bir çerçeve de unutulmuş, tozu dahi artık alınmayan bir kibrit süslemeli çerçevede camı dahi çatlamış bir halde, onun içine barınmak için yerleşmişler, içine girmeden önce oysa; yeni taze sabahlarımız olacak ve sahibimiz bizi tutup tutam tutam evin her köşesine yayacak, kahkahalar attıracağız gülen gözlere dolup dolup taşacağız, az beklemeli ki sabah olsun, diyerek kıvrıla kıvrıla yerleşmişlerdi…
Şimdi sadece beklediğin buz gibi gölgende yüzünü göremeyeceksin, istesen de yapamayacaksın. O bazı vakitlerde görülür, güneşe ayarlanmış bir çalar saatten farksızdır.
Şehrin, acısından ne yaptığını bilmez bir halde yükseltiyor sesini, çığlıkların içinde şifrelenmiş bir cümle duymanı ister gibi, çözmeni diler gibi son çırpınış çığlıkları. Duyman ve belki de anlaman ümidiyle...
Güneş doğuyor, camına önce kolunu sonra da küçük başını daya yıllar öncesinde olduğu gibi. Henüz güneş gözlerini kapatmaya çalışmıyorken, sol değil sağ elinin badi parmağını hafifçe kaldır ve bekle. Bir intihar kuşu konsun ve kendisiyle birlikte bütün istemediklerini hücrelerinden çekip öldürüversin. Kuşların kararsız adımlarını, bazılarının insana çok yakın oluşlarını bir parmak değdiğinde gözlerinin mutluluktan bembeyaz olduklarında, içinde ki mutluluğun nasıl yükseldiğini çok iyi hissedebiliyorum.
"Gölgen ve kararsız adımların uzun yıllar yaşayacaklar"...