- 1433 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Maviye Boyadım Yüreğimi
Sessiz çığlıklar atarsın yankım ülkene ulaştığında.
Efsane güzelliğinin üzüm bağlarında gülücükler saçarsın.
Anılarını koynuna alıp, dalarsın savaş meydanlarına
Bir liman meyhanesinde zaferine kadeh kaldırır,
Yüreğindeki çözümsüz aşkla hayat oyununu oynarsın.
Binlerce sözcüğün yıldıza dönüştüğü bir gizem gezegeninde, kırık dökük anılara kadeh kaldırmaktır yokluğun. Günler serseri bir mayın gibi dolanır masmavi denizlerinde. Bir yakamoz ışığı yansır arada bir çözümsüz yüreğinden ve yalnızlığının ayak sesleri duyulur derinden. Sesin, gözlerin, saçların ve ellerin tırmalar bedenimi binbir yerinden.
Muammalar gibi sakladığın yüreğini günlerdir aramaktayım. Sözcüklerinden sevgi kuleleri yaparak adını yazdım kapısına. Bir yangın mavisine boyadım yüreğimi ve duvarlarına da gizemli gülüşlerini astım. Hasret gülleri diktim surlarına renk renk. Günler hasreti emzirirken sürmeli gözlü geceler böldü umarsız düşlerimi. Yitirdim sevgiye belediğim tüm çocuksu gülüşlerimi.
Sessiz çığlıklar atarsın yankım ülkene ulaştığında. Efsane güzelliğinin üzüm bağlarında hayata gülücükler saçarsın. Anılarını koynuna alıp, dalarsın savaş meydanlarına. Bir liman meyhanesinde zaferine kadeh kaldırır, yüreğindeki çözümsüz aşkla hayat oyununu oynarsın.
Oysa geceleri gökyüzüne sözcük serpmeyi, halka halka anıları fırlatmayı ben de çok seviyorum. İçimdeki kızıl gezegende, en uç zirvelere tırmanmayı bekleyen bir çocuk yanım var benim de. Ben masalların bilgesi, gecenin atardamarında yontu arayan bir derviş, fukara ve gönlü yakutlarla donatılı bir ressam, kimi de gülüşü dudaklarında sönen bir bezirgânım ben.
Şakaklarımda zonklar arada bir yaşamamışlığım. Sarıkanatlı kuşlar geçer üzerimden, sevdaya tutulduğumda. Bir elimde orak, bir elimde aşkın testisi ve terli alnımla dolanırım ekin tarlalarında. Kimi unuturum ağzımdaki lokmayı çiğnemeyi, kimi de bir ağaç gölgesinde aşkı yazarım sarı topraklara. Bir Anka kuşunun peşine takılır, kanatlarından yeşil sular dökülen metruk bir değirmende soluklanırım.
Kimi zaman yürüdüğü yolların taşlarını sayamaz insan. Hayallerine uzanmak için yürümelidir ve bu zorlu yolda mola verir zaman zaman. İdealler, hayattan beklentiler bazen kısır bir döngünün içinde kaybolur, bazen de bir yıldız gibi yansır gökyüzünde. Uzansan tutacak gibi olursun ve yarınların çile yumakları sardıkça büyüyen bir topaç olur.
Bir terazinin kefesine koyduğun ve tartmayı asla beceremediğin kırmızı domatesler gibidir aslında hayat. Her iki kefede de umut vardır ve sen ikisinin de aynı hizada olmasına dikkat edersin. Sıcacık yüreğine rüzgâr değince umutsuzluğu yaşamak senin işin değil anlayacağın. Bir elinde valiz, bir elinde yaşamak için gereksinim duyduklarını barındıran bir çanta ile yürürsün bu zorlu yolları.
İşte bu zorlu yollarda farzet ki bir mola verdin ve yaşamı solukluyorsun şimdi. Kendinle bir başına kaldığın anlarda gökteki yıldızları seyret, güneş şehrin üzerinden ayrılınca avuçladığın taşları mavi denizlere fırlat. Kolların ve bedenin yorulunca koy yastığa başını ve sürekli güzellikleri düşle. Her sabah yüreğin gibi tertemiz umutlarla tut yaşamın elinden, çünkü yarın mutlaka güzel bir günü hazırlayacaktır sana. Hayatın öte yüzünü hiç düşünme ve sakın ağlama. Gözyaşı zayıfların kullandığı, yaşamasını bilmeyenlerin ilk tercihidir.
Yorgun gecelerin imbik imbik bakışlarında bir şivan türküdür sevdaya küskün bakışın. Sürgün gözlerinde bulutlara bakar ve güneşi özler çocuklar. Aşk gökkuşağına sarılır arada bir ve dolanır başında vakitsiz. Kelebekler gibi özgür uçuşlar yaparsın ve dönersin eylül gelince kabuğuna. Ve ben seni özlediğimde gözlerine şehirler yürür. Ellerin gül açar ve ışıklar yansır saçlarından. Denizler ağlar sessiz ve nazlı bir nilüfer suya düşer kaygısız.
Selahattin Yetgin