- 1761 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Nevrotik Kırıklar
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Zamansız kırılan şeyler iç acıtıyor. Hediye edilecek olan kristal şarap kadehinin, hediye paketi yapılırken kırılması ya da her şeye hazır bir kalbin tuzla buz olması gibi. Yaşam bizi her zaman kırmızı balonlarla sürprizlere maruz bırakmıyor, damağınızda acı tat bırakacak bir aramoyla beklenmedik bir anda tartıyor. Terazinin kefesinde; acının ve zevkin birleşip dudaklarınıza değmesiyle, gözlerinizden yağan yağmurlar bir oluyor.
Lütfen, rica ediyorum tadı damağımda kalan şarabı, parçaları avuç içimi kanatan aramoyla kıyaslamayınız. Çünkü farklı şeylerden bahsediyor, farklı şeyler dile getiriyorum. Hatta gün gelir de dile gelir diye; herkesin sakladığı o baklayı, dilimin üzerine çıkartıyor ve sıcak bir şarap ile içimin derinliklerine gönderiyorum. Bulunmasını istediğimde bile iç kanamalar geçirtecek, nevrotik soluklanmalara neden olacak düşüncelerimin; antidepresanlarla uyuşmasını seyre dalıyorum.
Bir. İki. Üç.
Sus, şimdi.
Ahh, bu bloggerdan bozma yazar bozuntusu, bir gece vakti; iç kanamalarını şarapla deşiyor, sargı bezleriyle hayal kırıklıklarını sarıyor. Küfürbaz serserilerin ağızlarındaki lakırdıları bir prenses edasıyla kibarca tükürüyor yine de öfkesini dindiremiyor. Krizi gelen eroinman sürtükleri gibi nöbet geçiriyor, aklına geleni mürekkebe boyuyordu. Ahh bu yazar bozuntusunun; çehresi bile vücudundan bitap düşmüşken hala seyircilere son kanatlarını çırpıp, gövde gösterisi yapıyor.
Parmaklarının arasında yitirdiği orkideyi, yaşatamayacağını bildiği halde defalarca gözleriyle suluyor. En sevdiği melodiyi kanlı gözlerle mırıldanıp, perdesinin arkasına saklanıyordu. İç kanamalarını durduramıyor, damarlarından fışkıran ızdıraba orkideyle bile son veremiyor. Ahh, ayakta durmaktan bile acizken, kelimeleri yaşama dizerek cümleler kuruyor, son günlerini şuursuzca teslim ediyordu.
Otuz. Otuzbir. Otuziki. Otuzüç.
Konuş, şimdi.
Ve siz bayım!
Karanlık çoktan çökmüşken yüreğime; bir zamanlar irkildiğim maviliğinde arzularımı şehvetle sana sunmak istediğimi düşünüp, başıboş insanların gezdiği tenha sokakların birinde, kokuşmuş pişmanlıklarını yaşamaya mahkum olacaksın. Ben ise, kanayan yaralarıma pansuman yaptırırken, cımbız ile batan kırıkları çekeceğim. İşte o vakit, senin hayatımdan siktir olup gitme vaktinin habercisidir.
YORUMLAR
kırılan kriztal kadehlerimiz kırıklarından göğsümüze saplananlar seen uzak dursan da oturduğum masadan.zamparalığında yakaladığım zifiri gecelere inat seni unutturan beni yarılayan aramak için kayboluşlarımdı antidepresanlarla hayatı uyuşturmam. Şimdi yüreğimin dışında çıplak ayaklarla ezdiğim kristal kırıkları açıtmıyor ne içimden çektiğim nede ayağıma batan kırıklar. Hayal kırıklıklarım uyuşturulmuş beynim geriye saymalarda tek ayak sıçrayan yüreğim senin gidişine küfretmeye hazırlanmakta. Kristal kırıklarıyla kanayan kalplerdeki çiziklerim ve o senin gelmediğin anki krizlerim...de şimdi git nereden geldiysen oraya açıtmıyor artık dişimi sıktığım geçmesini beklediğim diş sancılarım......
KUTLARIM ÇOK GÜZEL YAZMIŞSINIZ...YAZI İYİ OLUNCA ELEŞTİRECEK YERDE BULMAYINCA BENDE BÖYLESİNE YAZAYIM DEDİM....
TEKRAR TEBRİKLER...