YOKLUĞUNDA YAZDIM -V-
Yollara düştüm yokluğuna dayanamayıp. Yüreğimde bir köz yandıkça yandı göremediğim günlerin sayısı artıkça. Düğümlendi kaldı gidişin boğazımda, yutkunsam geçecek. Ayrılmak bile kolaymış, dayanılmaz olanı sensizliğimi beklemekmiş.
Kimseler sorsun istemem sensizliğimle kaç zaman geçirdiğimi. Sabırsızlığım ortaya çıkar diye. Anlatmaya başlarlar ayrılıklarını. Bütünüyle özel olsun, bazen bir akşam üstü ayrı kalışımadır feryadı figanım, bazen sensiz geçen kırk yılımadır. Sevmenin ölçüsü zaman mıdır ki ayrılığın ölçüsü olsun!..
Apansız geliverdi ya ayrılık, fark edemeden sevgiyi gözlerinden inidiriverdi ya yokluğun karanlığı. Alışamadım, koridora fırlıyorum sesini duydum diye başkaları geliyor yokluğunun üstüne. Pencerenin önüne asılıyor sanki gözlerim, gelir geçersin diye. Dayanamayıp sorasım geliyor simitçiye sabahın kör vaktinde. Ne senden bir haber var ne de sevdandan. Oysa ben selam verirken birine bakıyorum senden bahseder mi diye. Çoğu zaman seni tanımayanların sesini duymuyorum, anlattıkları manasız geliyor. Oysa bir dilenci adını bahsetse neyim varsa veresim geliyor.
“Aşkın verebileceği en büyük saadet sevilen kadının ilk defa elini sıkmak. Musikinin verdiği haz gibi bir şey.”
Eksik denmiş bir söz değil mi!... “Bitmeyen Senfoninin” neden yazıldığını şimdi anlıyorum. Öyle bir haz ki hiç bitmesin, başının üstünde dönsün dünya. Ya sen ne istersin, elerime bıraktığın sıcaklıktan gayri. Senden yana anlatılanlar sevdaya dair, ya sevdalının söyleyeceği yok mudur hiç!... Saklanmak aşkın hangi sayfasında yazar!... Neden kalabalıkların içerisinde yok olur ki insan. Aşka dair ne varsa binlerce yıldır dökülmemiş mi ki ortaya, saklayayım. Bütün odalarda izlerin var ve aşka dair bıraktıkların. Neyini sevdim pencere önünde bekleyişimin bilir misin! Her gün güneş doğmadan kalkışımdaki nedenimsin, pencere önünde bekleyişimin de. Sanki karşı köşeden çıkıverecekmişsin gibi gelir. Sonra yorgun düşüp rüyalarda ümidim kalır. Uyanırken akşamı beklemektir diğer pencere önünde gelirsin diye. Bazen güneş saçlarında alev, bazen gözlerinde sevdanın ateşi salınarak çıkar gelirsin umarsız bunca geçen zamana değercesine. Hesabını soramam sensiz geçen zamanın. Varlığının değeri kollarınla ölçülür mü ki sarsan öylesine. Gülüşüne assan aşka dair söylediklerimi ya da fazlası var bilir misin desen. Hep sana gelen oldum ya bir kez olsun sen sensizliğime fısıldamadın ki sevmenin ….
Bu kez de adresini yazmayacağım. Eline geçer mi onu da bilemem. Bunları bilmenin ne faydası var.... Olsun ben yazdım ya yokluğunu, gerisinin ne önemi var!.
YORUMLAR
Bendeki sen ile senin vuslatın mutlak olacak bir gün; belki böyle bir sahilde, bir köy ardındaki korulukta ya da uçsuz bucaksız sarı sıcakların altındaki Anadolu bozkırlarında. Belki de kalabalıkların koşuşturduğu caddelerde. Önemli olan benim o an orada olmam. Ama bana kalsa, ayak seslerimle inleyen yorgun bir şehrin dar bir sokağında, Arnavut taşlı kaldırımlarında (olsun). Vuslat, sıcak yaz günlerinde olacaksa eğer, sarı başaklı Anadolu bozkırlarında bir ahlat ağacının gölgesinde olsun. Eylüle kalmışsa, büyük bir parkta, çöpçülerin yaprakları süpürmediği grup vakti olsun ki gecelerin sessizliğine sarkabilmeli banktaki vuslat. Konuşmak, gecenin sessizliğini bölmek anlamsız. Ellerimde ellerinin sıcaklığı, zaman zaman göz göze gelişlerde akan yaşlar donmalı ve içeriye seni almalı.....
Sizin cümlelerinizle dönmek istedim size. ...
Beklemek duadır ya bazen...Sabah olacağından emin olup gecenin kasvetinin geçmesini beklemektir sabır...
...........
kırk bohça tarafından 2/7/2012 9:32:17 PM zamanında düzenlenmiştir.