Yalnızlık KÖŞKÜ -SON-
V
Yaşlılar, buluşmaları sıklaştırma kararını sanki askıya almışlardı, üç haftadır görüşmediler. Elisa hanım, “yalan söyleyenle dostluğumu sürdüremem” deyip dururken Bahran olanlardan habersizdi. O da kendi kendine “ Elisa hanım, benden sıkıldı sanırım” diye düşünüyordu. Birkaç gün önceydi Bahran, Elisa hanımı balkonda görmüş selam vermişti fakat Elisa hanım onu görmemezlikten gelip içeriye kaçmıştı. İki yalnız yaşlıların yolları ayrılma noktasına gelinmişti. Elisa hanım, pireyi deve yaparak belki hayatında en saf ve en dürüst bir dostunu kaybetmek üzereydi.
Bahran, bir haftalığına Kirazlı köyünde yaşamakta olan kız kardeşi Eslem’e gitmeye karar vermişti. Bavulunu hazırlayıp çıktı. Kendi kendine “Elisa hanımla vedalaşsam mı?” dedi, sonra Vazgeçip doğru ilçe otogarına yol aldı. Otogarda, Kirazlı köyüne gidecek minibüsün bir saat sonra kalkacağını öğrenir öğrenmez kendini garın arkasındaki kır kahvesine attı. Biraz soluklandı önüne bırakılmış tavşankanı çayından bir yudum alırken “Aşk bize ağır gelir, bu yaştan sonra…” düşüncelere dalarken, şoför Abbas’ın gür sesi “Kirazlıya gidecek yolcular… Araba kalkıyor” sesiyle irkildi. Minibüste, köylüler ve muhtarın tarım kredileri, sera ve hayvancılıkla ilgili muhabbeti vardı ve yol boyunca konuşuldu.
Bahran, onları sadece dinliyordu ara sıra Abbas’la göz göze gelip gülümsüyorlardı. Koyu sohbetle beraber Minibüs köyün topraklı yoluna girmiş, araba buradan sonra sarsıla sarsıla bazen yavaşlayarak gidiyordu; yol şiddetli yağmurlardan harabeye dönmüştü. Köyün girişinde göze çarpan genişçesine fakat nerdeyse harabeye dönmüş turuncu boyalı bir evin önünde duran minibüsten Bahran indi.
Turuncu boyalı evin bahçesinde nar, elma ağaçları yanında birkaç tane devasa Çınar ağaçları da vardı. Terk edilmiş evin geniş tarhında bir artezyen kuyusu ve kuyunun ağzını kaplayan yabani otlarla kaplandığı görülüyordu bu hazin bir manzaraydı; Bahran, uzun zaman önce eşiyle burada nişanlıyken evlilik hayallerin konuşulduğu yerdi. Bahran, eski günleri düşünürken gözleri nemlendi. Kayınbabası büyük bir borç takıntısından bu evi satmıştı. Ev satılmış olabilirdi fakat burada yaşanan anılar yaşayanlara aitti, bu aitliği kimse satamazdı tıpkı bir zamanlar faşizan sistemlere karşı devrimcilerin duvarlara yazdıkları sloganların kireç badanayla silinirken hafızalardakinin hiç kimsenin silemediği gerçekler gibiydi. Bahran düş sağanağından uyanırken güneş batmak üzereydi. Az sonra çok sevimli bir çocuğun ona doğru koştuğunu gördü, ona gelen Yağmurdu, yeğeniydi. Bahran onu bağrına basıp uzun süre kokladı, cebinde onun için aldığı bir oyuncak ayı çıkarıp verdi. Yağmur:
-Dayı, seni çok özledim. Neden bizimle burada köyde yaşamıyorsun ki?”
-Ah, canım benim… Yaşamak istersin de bazen hayat fırsat vermiyor istediğimiz yerlerde yaşamaya.
…
Bir süre susmalarına neden olan bu duygusallık anı, ikisini de yalayıp okşayan bir zaman geçmişi içinde kalmıştı. Sonra el ele verip eve doğru gittiler.
Artık boş hayaller boş umutları kurguluyordu Bahran’ın, üstünde silindir geçmiş yüreğinden. Hayatın güneşli yanlarından sevmek ve sevilmek; ona o kadar uzak kalmıştı ki artık hayata ne için yaşadığının farkında bile değildi. Düşmüştü, vurulmuştu hayatla olduğu gibi dostlarıyla da ayrı kalmıştı ve yalnızlık artık kaçınılmaz olarak yakasına yapışmıştı.
Kirazlıda neşeli bir hafta geçirmişti Bahran. Dönüyordu, dönerken yolda billboardlarda gördüğü imza günü ilanı onu şaşırtmıştı. İlanda “Elisa Soylunun ‘Aşk ikimizi de yaralayacak’ ve ‘aşkın sessiz fısıltıları’ adlı kitapların imza günü cumartesi” diye görmüştü. Ertesi gün cumartesiydi, Bahran, “Mutlaka gitmeliyim bu imza gününe”
Cumartesi…
Elisa hanım, öğleden sonra kentin tanınmış bir kitapevinde hayranlarına imza dağıtıyordu. Bu hayran kalabalığın içinde Bahran da yerini almıştı. Yaklaşık bir yarım saat sonra sıra ona gelmişti. Elisa hanım başı önünde imzalarla meşguldü.
Bahran:
-Merhaba Elisa hanım!
-Merhaba… Sevgili okurum, deyip elindeki kitabını aldı ve kitabın bir sayfasına “Yalancı bir okurum veya sahte bir hayranıma, saygılarımla” diye yazıp ona verip
-İlginizden dolayı teşekkür ederim Bahran bey! Dedi.
-Sıradaki… Deyip diğer okurlara imza vermeye koyuldu.
Bahran, kitaptaki notu okurken şaşırdı “Bir oyun mu yoksa bir şaka mı” diye içinden geçirdi. “Yok, konuşmalıyım yoksa patlarım!” diyerek kitapevinin boş bir yerinde beklemeye koyuldu.
Uzun bir beklemede sonra Elisa Hanım işini bitirip kalkıyordu ki Bahran onu kolundan tutu:
-Anlat bakalım neler oluyor?
_Sen bana yalan söyledin! servi mezarlığın bekçisiyim demiştin oysa öyle bir mezarlık yok ayrıca bir kız çocuğun da varmış, hani tüm çocuklar uçup gitmişti!
-Öyle ise gel, sana servi mezarlığımı göstereyim, diyerek kolundan tutup dışarıya çıktılar.
Elisa hanım, korkmuştu ikide bir “Ne yapıyorsunuz?” diyerek kolunu Bahran’ın ellerinden kurtarmak istediyse de başaramamıştı. Yarım saatlik bir yoldan sonra önünde bol servi ağaçları ve bir barakayı andıran bir evin önünde durdular. Şehir mezarlığın hemen bitişiğindeydi bu ev.
Bahran:
-İşte servilikleri bol olan mezarlığım! Ben bu evde eşimi ve iki çocuğumu kaybettim. Ayrıca hayata olan kızım da benden kaçtı!
Elisa hanım, donup kalmıştı, yargısız infaz yapmıştı. Utanıp sıkıldı.
Bahran:
-Bana ne iş yaptığımı da sormadın ki… Ben hayvanları koruma derneğin gönüllü üyesiyim. Ama ne fark eder tavır koymadan bana sorabilirdin, hayatımı öğrenebilirdin!
-Özür dilerim çok ön yargılı davrandım sanırım! Bunları unutabilir miyiz?
-Sanmam… Ben seni kısa bir zaman içinde tanımama rağmen hem dünlerini hem de yarınlarını sevmiş olmaya kendimi hazırlamıştım. Hayal kırıkları beni çok yaralıyor! Dedi Bahran.
-Ben de saray gibi evimi ikimiz için yalnızların köşkü olarak düşünmüştüm ve bu köşkte yalnızlıklarımıza elveda demeyi…
-Bir hayat köşkü, sarayla değil gönül sarayında düşünmek gerek ve önemsenerek…
Aşkın sessiz fısıltıları Sevdalaşmadan ikisini de yaralamıştı. Ve ölüm gibi bir ayrılığı önlerine koyarak bitivermişti.
SON
Herzem R.YAY / Aşkın sessiz fısıltıları
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.