- 857 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
kISKANMAK VE öTESİ
KISKANMAK VE ÖTESİ
Kıskanmak kelimesini kısaca “ başkasına Allah’ın nasip ettiği güzel şeylerin ondan gitmesini veya ona nasip olmasını küçümsemek” olarak algılamaktayım.
İnsanlar neden başkalarının sahip olduğu şeyleri kıskanır anlamak mümkün değil. Çünkü, ona bir şey verilmişse sana da belki de daha güzel bir şey verilmiştir. Belki de sana ilerde daha güzel şeyler verilecektir.
Bir insan zorluklar ile mücadele ederek bir başarı elde etmişse o başarıyı kutlayacak yerde nedense o başarıyı küçümsemek veya başka sebeplere bağlamak bizim toplumsal hastalığımız galiba. Çünkü başarı insana mahsus bir olaydır ve genelde çalışan insan başarıyı yakalar.
Bunu söyle anlatalım. Bir insan dershaneye gitmez ve derste çalışmaz. Çalışsa belki de kazanacak. Dershaneye giden arkadaşı kazanırsa “ o dershaneye gitti de kazandı” diye küçümsemeye kalkar. Halbuki kitaptan çalışsa ve çevresinde Üniversite tamamlayan insanlardan faydalansa belki de kendisi de kazanırdı. Ya da “Onun imkanı vardı, ondaki imkan bende olsa daha güzel yerler kazanırdım” diyerek bunu küçümsemeye kalkar. Halbuki bir imkan verilmişse insana , o imkanı küçümseyene başka imkan verilmiştir insana belki de
Her insanda az da olsa kıskançlık vardır. İnsanda bu var iken, kıskançlığı insanın söz ve fillerinde kıskançlığı gözlerken “ ben kıskanmam kimseyi “ diyerek kendilerini savunmasını da çok komik bulurum.
İnsanların bilgili insanlardan faydalanmak yerine “ O ne biliyormuş ki, ben ondan daha ii bilirim” diyerek kıskançlıkla bilgi ve sevgiden uzak durması da her zaman garibime gider ve “ ilim insanın yitik malıdır. Nerede bulursa onu alır” sözü aklıma gelir. Bilgiyi çok zaman engellilere layık görmeyerek “ o ne bilir engelli” diye bilgiyi küçümseyen insanların kıskançlıkları da benim daha çok garibime gider. Halbuki bilgi nerede ise oradan almak ve bilgimizi çoğaltmak lazım. Bilgili insan açıkça bir kötü alışkanlıkları ve zararı yoksa hangi cins, engelli olmasına bakmadan ondan bilgiyi almaya bakmak lazım. Ama günümüzde insanların çoğunun amacı bilmek, bilgiyi almak değil de eğlenmek olduğundan insanlar daha komik duruma düşmekteler. Halbuki bilgi ve sevgiler paylaşıldıkça çoğalan hazinelerdir.
Bence her türlü cehaletin kökeninde, her türkü sevgisizliğin ve inatçılıkların düşmanlıkların temelinde kıskançlıklar yatar. İlk cinayet bile kıskançlıktan çıkmamış mıdır? Bir insanda hiç kıskançlık olmaz diyemiyorum. Kıskançlık olsa olsa evliyalarda veya peygamberlerde olur. İnsan kıskançlıklarını ne kadar asgari düzeye düşürürse hayatta o kadar rahat eder. Kıskançlıkları asgari seviyeye düşüren insanlar sevgi ve bilgilerini azami seviyeye çıkarırlar bence.
Bazen okullara veya yurtlara güzel konuşan ve iyi hitap eden hatipler gelirler. O yurtta ve okulda hoca olan insanlar o hatibi dinlemeye giderler ve hayran kalırlar. Biz neden bu kadar etki edemiyoruz diye. Halbuki insan isterse hitabetini bolca okuyarak konuşma egzersizleri yaparak geliştirebilir. Bazen ben öğretmen ve yurt yönetimlerine “ sizin orada konuşma yapayım” dediğim zaman “tamam davet ederiz, sana haber veririz” demelerine rağmen bunların yüzde 99 u belki de dönüş yapmaz. Çünkü samimi değillerdir. Buna nazaran bizi davet eden bazı hocaların öğrencileri ile konuşmalardan sonra sık sık görüştüğümüz ve güzel dostluklar kurduğumuz insanlarda olmuştur. “Hocalar beni kıskanıyorlar” demeyeyim de bu konuşmaların önemini ya ben anlatamıyorum ya da onlar anlamak istemiyorlar diyeyim. Fraklı düşüncelerdeki , güzel hitap eden insanları öğrencilerle buluşturmak bence etkili ve verimli eğitimin ana damarlarından biri olmalıdır.
Hayatta gözlemlediğim şeylerin başında kıskançlık hastalığına yakalanmayan insanların hayatta hep mutlu olduklarıydı. Mutluluğu çok insan maddi şeylerde arasa da mutluluk insanın içindedir.
Hayatta öyle insanlara rastladım ki, 2 veya 3 tane evleri olup da bunun yanında hac umre gibi ibadetlerini yaptıkları halde gene de gecekondusunda mutlu yaşayan insanları kıskandıklarından mutlu olamadıklarına şahit oldum. Kıskançlığın ne kadar faydasız şey olduğunu o zaman anladım.
Gene eşi ile çalışarak iyi maaşlar alıp bunun yanında ev ve arabaları güzel olan insanların bunlara şükretmeyi bırakıp da eşi çalışmayan evi ve arabası da olmayan ama Allah’a şükrederek geçinen engelli yakınlarına “ maaşın çok iyi “ diye laf attıklarını ama onun asıl hedefinin maaş değil insanlara daha faydalı olmak olduğunu anlamayan ya da anlamak istemeyen insanlara rastlayınca, anlayışsız ve kıskanç insan olmanın ne kadar iyi bir şey olmadığını da daha iyi anladım. O zaman daha iyi anladım ki para ile saadet olmaz.
Dedim ya kıskanç insan “ ben seni kıskanıyorum” demez. Onunla bir araya geldiği zaman onu küçümseyecek konuşmaları ile onu ziyaret etmeyerek önem vermediğini göstererek ve kendisi gibi onun tek amacının da maddi şeyler olduğunu zannederek bu hal ile devam ederek çocuklarını da farkına varmadan faydalanabilecekleri insanlardan uzak tutmak tek kelime ile kıskançlığın ve cehaletin bir sonucudur.
Bu yaşa gelene kadar bizler bile kıskançlığın ne kadar fena şey olduğunun farkına varamazken insan çok okumaya başladığı ve çok gözlem yaptığı zaman okumayan ve gözlem yapmayana nazaran bir çok şeyin farkına daha erken vararak önlemini alabiliyor. Bu yüzden bilgili olamasak bile bizden daha bilgili olan iş arkadaşlarımız ile veya sosyal hayatımızdaki arkadaşlarımızla ilişkilerimizi daha güçlendirerek buna sahip olabiliriz. Sırf maddi isteklerimize “ hayır” dedi diye insanlardan uzak kalmak bizim zararımıza olabilir. Biraz düşünmek lazım bunun üzerinde.
Dedim ya insan sorsan “ ben kimseyi kıskanmam “ der. Ama kendisinde olan bir şeyin yarısı veya daha azı olan insanın sahip olduklarına laf atmaya onu çok büyük görmeye kalkar. Kendisini büyük yerlere layık görürken küçümsediği veya önemsemediği insanın bir memur olmasına yardım etmediği gibi yardım ediyor görünerek hem kendini hem çevresini aldatmaya kalkar. Yardım görünür, engel görünmez gibi olsa da er ya da geç ortaya çıkar. İnsan “ben yardım ettim” diye senelerce anlatır da kendisine yardım eden bilgi ve sevgi veren insanı görmek istemez nedense? Biraz düşünse gerçekleri daha iyi görür insan.
Burada anlatmak istediğim bu ya da şu insan değil. Genel toplumdaki insanlarımızın tutumu. İnançlarımız kıskançlığı yasakladığı halde en kıskanç insanlarımızın en inançlı geçinen insanlar arasından veya onların çocukları arasından çıkmasın ada hayret etmişimdir. Dindarlığın ibadette mi yoksa insan ahlakında mı olduğunda insan hayatlarına bakarak bir karara varamadım. Halbuki ibadetler Allah ile insan arasında ahlakın insanlar ile insanlar arasında olduğunu bildiğimden insanlar ve insanlar arasında en büyük haksızlıkların kıskançlıkları olduğunu görünce hayretim daha arttı. Biraz düşününce sizlerde bunu görebilirsiniz mesela.
Kıskançlıkların üstünden bilgimizi ve sevgimizi yeniden sorgulayarak neyi sevmemiz gerektiği üzerinde biraz daha düşünerek ve sevdiklerimizi söylediğimiz insanları gerçekten seviyor muyuz yoksa sevgi rolü ile gösteriş mi yapıyoruz? Bunları biraz daha düşünerek hayatımızı biraz sorgulasak da üzdüklerimizi, küçümseyerek ziyaret etmekten kaçındıklarımızı biraz daha gerçekten sevip sevmediğimiz sorgularsak ve gerçekleri bularak hatalarımızı düzeltirsek hayatımızın bu sorgudan öncekinden daha coşkulu ve verimli olduğunu görerek hayattan daha çok zevk alacağımızı söyleyebilirim.
Bunun için de her geçen gün tehir ettiğimiz veya yüzleşmekten kaçındığımız hayatımızı sorgulamalarımızı bir an önce yaparak kıskançlıklarımızın yerini sevgi ile bilgiye bırakmanın zamanının gelip de geçtiğini hayretle göreceğiz. Mutluluğu huzuru ve ibadetleri çok uzaklarda değil de biraz da kafamızda ve kalbimizin derinliklerinde ararsak hayat bize gerçekleri de sunacaktır mutlaka .
Ama biz gerçekleri aramak yerine gerçeklerden kaçmanın ve kıskançlıklarımıza onları hiç sorgulamadan devam etmenin ve onu bunu suçlamanın ve onlara sevgi gösteriyoruz diye hakaret etmenin insanlık olduğunu zannetmeye devam ediyorsak ve edeceksen burası sözün bittiği yerdir ve ben susarım, kalemim susar çünkü bende kalemim de görevini yapmış olmanın mutluluğunu yaşarız sadece biz insanları aydınlatarak görevimizi yapmışız demektir çünkü…
turan yalçın-tokat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.