olmuyor
Yapamıyorum dostum.
Hiç doyuramadığım şeytanlarım hala beni diğerlerinden ayırıyor. Yalnızlık ve açlık en büyük mahkûmiyetim ve içime sığmayan tutkular geliş gidişlerle yolumu fırtınalara çıkarıyor. Sanırım artık kürek çekmeyi de gayet iyi öğrendim. Ruhumda derin kırbaç yaraları var kulaklarımda geceleri duyduğum davul sesleri beni yalnız kabileme çağırıyor. Her gece uyanan yüreğim sabah ölüyor başım dönerek kalkıyorum. Bakıyor ve hep arıyorum nereye? Ne zaman bitecek. Ve biliyorum
Artık bitmeyecek hayat öldüğün yere kadar senin.
Çocukken oynadığım oyunlar geliyor aklıma,
Esen rüzgar, yağmur, ardından parlak sadık yaz güneşi
Gülmek, hiçbiri olmak, özgür olmak
Çocukken ne kadar çok şeymişiz dünya ne kocaman ve sihirliymiş
Ağustos varmış ceviz incir ve üzüm varmış
Ben hiç doymuyor ve hep ağaçların üzerindeymişim
Hayatta edindiğim hiç bir şey o meyve ağacı kadar benim olmadı.
Koşmak ve kendimi o yaz yağmurunda yıkamak hala beni o kadar gülümsetiyor ki
Söyle hangi kadın sana bunu verebilir. Kim sana bu kadar işleyebilir?
Öğrendiğim o kadar mutluluk cebimdeki turbo sakızlar gibi bazen çıkarıp çiğniyorum
Hala bol bol içiyorum aziz dostum. Hep biliyordum rüyalar benim tek gerçekliğim.
Benim terk edildiğim adam
Ve gerçekler o kadar uzak ki ne kadar ufka baksam da görmeyeceğim.
Sıcak kumalara oturmuş güneşin beni dilediği kadar yakmasını seyrediyorum.
Bembeyaz ve safım
Her yaşayan varlığın dokunamayacağın evrende benzersiz bir yanı var
Biraz görebilecek kadar özgürsen önünde kocaman yeni dünyalar var
Türlü acılar ve mutluluklar seni oraya götürmekte yardımcı olabilir ama cesur olmalısın
Sen olmalısın ki kendi adanı bulup onu öldüğün yer yapabil çünkü orası doğduğun yerdi.