- 470 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MAHKUMENİN ANILARI (BÖLÜM 3)
6.GÜN: Hala ondan bir ses yok. Bende de alacak bir nefes…Yalnızca cep telefonu vardı bende. Kendisinden haber alamadığımda merak etmiş aramıştım birkaç kez üst üste doğal olarak. Telefon çaldığı halde açılmamıştı o gün. Daha sonraki günlerde ‘kullanım dışı’ mesajı yanıtlamıştı beni. Merak ve edişe etmekten çıldırmak üzereyim…
Ailece uykumuz çok hafiftir. Bir ara yatağıma birinin girmeye çalıştığını fark ettim. Kızım, “anne korkulu rüya gördüm yanında uyumaya geldim” dedi. Ah! annesinin küçük bebeği. Biz ne zaman büyüyeceğiz canım kızım. Oysa ne kadar kocaman yüreğin, başardığın koskocaman işler var. Aman! sakın o çocuk ruhunu yitirme benim koca bebeğim. Benim de başıma geliyor bazen bu sinir bozucu durum. Bu defa ben gelip giriyorum senin koyununa. Biliyorsun. Evlenmeni biraz da bu nedenle istiyorum. Yanında sevgili eşin olursa kabus bile görmesin gibime geliyor, bilmem ki…Sen benim evlenmemi mutlu olmamı istiyorsun hem de bu yaştan sonra. Oysa sen benim en çok istediğim şeyi yapmıyorsun. Ben de senin evlenmeni, hayatında sevdiğin birinin olmasını ne çok istiyorum. Dualar ediyorum bunun için. Görüyorsun işte bizim dualarımız hiç kabul görmüyor nedense. Sabah erken kalkacaksın. Benim çenem açıldı hiç olmadık zamanda. Affedersin. Hadi bebeğim sırtını annenin göğsüne daya, sarmaş dolaş uyuyalım birlikte. Güzel rüyalar görelim. Bir de mucuk ver anneye bakalım.
Düzenli alıp verdiği nefesini hissediyorum hemen ardından. Uykuya daldı meleğim. Ben de uyku nerde…Canım kızım benim. Sana anlatmak istediklerimi içimden geçirirken bile ne çok utanıyorum bilemezsin. Bana olanları nasıl anlatabilirim ki sana. Ne güzel bir şey söylemiştin bir ara “öğrenciler öncelikle öğretmenlerinin gözüne girmeyi isterler” diye. Desem ki O benim yalnız gözüme girmekle kalmadı. Kalbime de girdi. Biliyorum, göklere uçardın sevinçten. Dilin tutulurdu şaşkınlıktan. Ama söyleyemem. Hiç söyleyemem hem de. Biz niye böyleyiz kızım? Bir gün olsun bu anlamda sen de bana yüreğini hiç açmadın biliyormusun? Kim bilir neler yaşadı, neler hissetti ve kim bilir ne acılar çekti bu çok hassas, soylu ve onurlu genç kız yüreği. Ama annenin hiç haberi olmadı bunlardan. Üzüntülerin olduysa eğer hiç ortak olamadım paylaşamadım onları seninle. Göğsüme bastırıp teselli edemedim canım yavrumu. Hiçbir şey hissettirmedin ki sen de bana bir tanem. Acaba ben yaşamadığım için mi seni de anlayamadım? Ya da fazla otoriter, baskıcı ve katımıydım sana karşı? İstanbul gibi bir canavar şehirde bir kız çocuğuna birlikte onuruyla şerefiyle yaşamak. Evinin hem erkeği hem kadını.Çocuğunun hem annesi hem babası olmak herkesin harcı mı? Üstelik ben de yalnız ve çok gençtim. Ve ne annemiz ne babamız bizi hayatın tatsız sürprizlerine, acılarına hiç hazırlamamışlardı. Şimdi kendime bakıyorum da çok cesur ve atak olduğumu görüyorum. Bir bilsen bu aralar ben neler yaşıyorum. Neler yapıyorum ve neler yazıyorum. Bunları seninle paylaşmak ömrüme ömür katardı bunu biliyorum kızım. Ama yapamam. Çünkü bu garip, farklı bir durum. Çok ümitsiz çok çaresizim. Seni bu üzüntülerime nasıl ortak edebilirim. Bilirim ki o zaman sen benden daha çok üzülürsün. Ne ayıp şeyler söylüyorum ben böyle. Ama sen duymuyorsun nasıl olsa. Kim bilir belki bir gün bizimde hayallerimiz dileklerimiz gerçekleşir..Öff! Şu gece bir bitse. Sabah olsa…
7.GÜN: “Sevgili Tanrı, madem ki öleceğiz niye doğuyoruz? Eğer öldükten sonra yaşayacaksak neden öldürüyorsun? Sen iyi misin yoksa kötü mü? Niye herkese farklı davranıyorsun? Canım Tanrı, kucaklaşmayı sen mi buldun? Çok güzel bir şey.”
Bunlar yabancı ülke çocuklarının Tanrı’ya mesajlarından bir kaçıydı. Doyamıyorum okumaya. Okuduklarımın etkisinden olsa gerek çalan kapıya merakla koşuyorum bu kez. Karşımda o ana kadar hiç görmediğim çok genç ve oldukça güzel bir kadınla, sevimli iki küçük çocuk duruyordu. Üçünün de başlarındaki kalın, koyu renk berelerinin üzerindeki kristal şekerler gibi parlayan kar tanecikleri onları bu yeni yıl arifesinde Noel Babanın torbasından çıkan birer masal kahramanına çevirmişti sanki. Genç kadın, bin bir hüzünle dolup taşan masmavi gözlerini, en az onunki kadar keder yüklü gözlerime kilitledi. Soğuktan kızarmış eldivensiz ellerinden birini taba rengi mantosunun cebine attı. Çıkardığı beyaz kağıtda yazılanları okudu. İnce duru ve dümdüz bir sesle. Adım soyadım ve evimin adresiydi okudukları. Başını kağıttan kaldırdı. Bir kez daha kilitlendi gözlerimiz birbirlerine.
“Doğru gelmişsiniz. İsmim de adreste doğru. Lütfen içeriye buyurun.” dedim. Girdiler. Hemen mutfağa koştum sıcak bir çay yapmak üzere. Çayın yanında ikram edebileceğim ev yapımı birkaç çeşit yiyecek ve çocukların pek sevdikleri makarna ve patates kızartması da sıcaklıklarını koruyorlardı hala. Kızımın’ da bayıldığı şeylerdi bunlar. Çocukları sevip iltifat ettim biraz. Genç kadına hatır sordum bir iki sözcükle usulen. Daha fazlası yersiz olurdu onun onca acılı haline karşılık. Çocukları küçük odaya aldım. Önlerine yiyeceklerini ve birkaç dosya kağıdıyla boyama kalemleri koydum. Şimdi salonda yüreği aynı adam için çarpan ve aynı benimki gibi yandığını düşündüğüm genç güzel kadınla baş başa kalmıştım.
“Ben sevdiğiniz adamın en küçük kardeşiyim. Eşim ve iki çocuğumla birlikte İstanbul’da yaşıyorum. Ağabeyim ve ailemizin diğer kişileri bildiğiniz o şehirde…Ağabeyim hem ailemizin hem kendisini tanıyanların göz bebeğiydi. Biz üç kardeş de evlenip çoluk çocuğa karıştık Ama o ne evlendi ne evlenmeyi düşündü. Ta ki sizi tanıyıncaya kadar. Son telefon görüşmemizde “En yakın zamanda İstanbul’a geleceğim. Seni öyle biriyle tanıştıracağım ki sevinçten uçacaksın!” demişti. Ben telefonun başında daha o anda sevinç çığlıkları atıp onu soru yağmuruna tutarken, o telefonu kapatmıştı usulca. Daha sonra gelen bir telefon onu kaybettiğimizin acı haberini veriyordu bu sefer. Ben de son nefesimi…Ağabeyim kalp hastasıydı. Bu sevinç ve heyecan hastalığını tetiklemiş de olabilir. Ondan geriye kalan en değerli ve en özel hatıra işte bu defterdir. Cenazeye gittiğimde size getirmem için verdiler bana. Odasında bulmuşlar. Defterin üzerinde küçük bir zarf duruyormuş. Onu açmışlar bir tek. İçinde adınız ve adresiniz yazılıymış...
YORUMLAR
TÜLİN ÖZTUNÇ
Sağlıcakla kalın.