- 3745 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Yılan ve Serçeler
Size gerçek bir hikaye anlatacağım, köyde yaşayanlar buna birebir tanıklık etmiş olabilir.
Yılanın serçe avcılığı vardır İlkbaharda.
Şimdilerde biraz biraz özü bozulmaya başlamış bile olsa köyümüzün geçmişi epey eskiye dayanır. Çocukluğumda tüm yapılar kerpiçtendi. Evlerin üzeri kiremit ile örtülür, bina ile çatı arasında mutlak boşluk bırakılırdı, bu boşluğa da en çok itibar serçelerden gelirdi.
Serçelerin genelde ilkbahar günleri yuvalarını buralara yapması ilgi ve dikkatle izlediğim olaylardan biriydi, ama biri vardı ki; bu daha da çok ilginç olanıydı. Bu mevsim yılanın bir de serçe avı olur, sessizce çıkar çatıya, yaklaşır serçenin yuvasına, usulca içeriye girdiğinde yavru serçelerden biri ağzındadır artık. Bunu bilen ya da hisseden onlarca serçe birikir titreşerek yuvanın ağzına, çığlıklar, ciklemeler birbirini kovalar, her zamankinden farklı bir telaş içindedirler. Bir korku sarmıştır benliklerini, hissederler içlerinden birinin av yapıldığını, bir şeyler yapmak, yardımcı olmak ister ama korkarlar. Bağırmaktan, ciklemekten başka bir şey gelmez ellerinden. Oysa o kadar serçenin bir anda bu yılana saldırarak her birinin bir tek gaga darbesi vurması belki yılanı alt etmeye yetecektir. Lakin korkarlar, bunu bir türlü yapamazlar, bağırırlar, çığırırlar, ciklerler hepsi bu, olaya müdahale edemezler. (mi! Yoksa ellerinden gelen bu mudur?)
Yukarıda anlattığım olay gibisini çok seyrettim çocukluğumda köyümde. Bazen sonraları şöyle biterdi... Yılan sevilmez köyde. Serçelerin bağırışlarının üstüne komşunun benden oldukça büyük oğlu gelir elinde tüfekle, yuvadan dışarı çıkması beklenir herkesçe, nihayet yavaş yavaş “yılan gibi” dışarıya çıkan yılana bir sıkı atılır. Derler ya! “yılan kurşunu çeker…” diye, hep de öyle olur, yılan pervasızca süzülerek düşer çatıdan. Ben korkarım… Annem işlemiştir beynime, “ Oğlum, yılanların öcü vardır, sakın zarar verme, bak onlara bir şey yaparsan kardeşleri, ana babaları sonra bize de zarar verebilir.” der, inanırım, belki doğrudur da söyledikleri kim bilir.
Anlattıklarımın elbet bir sebebi var.
Şöyle ki;
Düşünün şimdi, hepimiz sokak olaylarına tanık olmuşuzdur. Bir hırsızlık, yankesicilik, kavga, bıçakla saldırı, hatta belki bir cinayet. Ama seyirden başka yaptığımız ne oluyor, duyarlı insanlara diyeceğim yok. Ben infial yaratalım, bu tür olaylarda toplum olarak suçluyu linç edelim demiyorum. Sadece birbirimize yardımcı olalım, birbirimize sahip çıkalım diyorum. Bu gün karşındakine yapılan haksızlık yarın sana da yapılabilir. Hani bir ara moda idi “Susma! Sustukça sıra sana gelecek.” derlerdi, doğru olabilir, bir gün sıra sana gelebilir.
Evimin önünde bir cinayete tanık oldum, adam boylu boyunca yerde uzanmış yatıyordu, hastaneye götürmek gerekiyordu. Tek başıma adamı yerden alıp arabaya koyamıyordum, yardım istiyordum, “Koşun adam ölüyor, yardım edin!” diyordum. Evlerden aralanan pencere camlarından, perde arkalarından seyredildiğimi görüyordum. Lakin; kimse yardımıma gelmiyordu, sonunda eşim, oğlum ve duyarlı bir tek kişinin yardımı ile adamı arabama alıp güçlükle hastaneye götürdüm. Acil’de doktorlara teslim ederken öldüğünü anlamıştım çoktan. O an’ı hiç unutamıyorum. Titreşen serçeler gelir aklıma, hiç olmazsa cikliyor, bağırıyor, çığırıyorlar. Bu insanlarla kıyaslıyorum, sadece seyrediyorlar hem de sessizce ve gizliden. Sonra da çok üzülüyorlar, muhabbetlerinden biliyorum, timsahların gözyaşları gelir aklıma.
Bu cinayeti ve arkasını izleyenlerin seyredenlerin başına bir gün böyle bir olay gelse. Hiç kimse yardım etmese, yaralı olsalar, hastaneye kaldırılsalar belki kurtulacaklar ama yardım görmeseler. Göz göre göre insanların gözü önünde ölmeyi bekleseler, yardım etmeyenler için ne düşünürler acaba?
Martin Niemöller’den bir alıntı ile yazıyı bitirelim.
“Önce sosyalistler için geldiler, ben sosyalist olmadığım için sesimi çıkarmadım.
Sonra sendikacılar için geldiler, sendikacı olmadığım için sesimi çıkarmadım.
Sonra Yahudiler için geldiler, Yahudi olmadığım için sesimi çıkarmadım.
Sonra benim için geldiklerinde, benim için sesini yükseltecek kimse kalmamıştı.”
YORUMLAR
ÖLEN ADAM GİBİ GÖRÜNSEDE ÖLNE ASLINDA İNSANLIKMIŞ DESEM KOÇ MU KLİŞE BRİ LAF ETMİŞ OLURUM
PEKİ NEDNE YARDIM ETMEZ İNSANLAR
ŞAHİT YAZARLAR DİYE Mİ
ONU VURAN HASIMLARIN KORKUSUNDAN MI SAKLANIRLAR
NEDNE İNSNA OLDUKLARINI UNUTURLAR Kİ
ALLAHTAN İNTERNET VE SOSYAL PAYLAŞIM ŞEYSİLERİ VARDA KAHRAMANLARIMZI ÇOĞALIYOR GÜN BE GÜN ...
sahi kim sindirdi bu milleti
Yazık olmuş Olgun Hocam.
Düşünüyorum da, hani şu perde arkasında seyreden insanları... Acıyorum inanın, tüh diyorum.
Halbuki o zavallı adam yerine, elinde gitarı veya davuluyla müzik çalan biri olduğunu düşünün bakalım. Perdeler ve camlar kapalı kalır mıydı ?
Biz başımızdan aşağı perdeleri kapatmışız Onur Hocam, ama farkında bile değiliz. Ancak işimize gelince ucunu kaldırıp bakıyoruz.
Önce insanlığınız için, sonra paylaşımınız için kutlarım.
Saygıyla.