9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
923
Okunma
Ey dost! Gel, işit intizârımı şimdi!
Mükerreren hüccetler kucağımda ruhumun zerrelerinde sırr-ı kaleme meşhud olacak bir misâl istiyor. Ezelden iktifa ettiğim sair avuntular tel tel dökülürken tasfili olmayan zihin mecramdan, mevcudiyetimin sikkesini icad olunmuş bir tevhid alameti manen yeise ihsas edilmiş vesilelerimin istila edildiği kemalâtımı peyderper inkâr etme inşasında!
Muhtaçlığım recanın muini olma yolunda kavi bir esbap! Yakinen nazarlar dahi bu hengâmede umur-i hasiseler dışına tevcih edip, tesir-i hakikinin cânib olduğu gönlüm, lisan-ı hikmetle haşmetli yaradana muti bir abd olma talebinde. Acze bulaşan ve defaatla aynı mübaşeretin hissiyle zayıflık ittihaz eden hâlât-ı ömrümün dakikaları, sürurun izhar olunacağı anı beklemek de!
Fenalık kokuyor her bir yanım ve şekvâ içinde perdelerim, Cenâb-ı Hak ile müteallik misal-i lâtiflere çekilmiş.
Sabırsız nefsim musibetlerin zahmetinde ölümlerden ölüm beğenme derdinde bitap! Zînur ve pürsevda hâne-i cismime özlemimde havâ-yi nesimeler telezzüz verirken kasâvetlerin ardı sıra, tâat eyleyeceğim zatın kûttlarından firâk olunduğum şu zulümatlı te’dibatımın derdi ne ola ki; hâlâ hasâretlerimin tâzibinde bile şahs-ı mülevvesiyetimdeki şetmimlere karşı beni Kadîr-i Mutlak şu maraz-ı vesveselerin bol olduğu arşın içerisinde beni besliyor ve tazammun ediyor?
Beşere dâll- bi-l iktiza mürted vasıtaları münafî sayıp, kabz-ı ervâh gibi, maddenin temâşâger olduğu cismimin gamperest sefilliğine ve gafilliğine dur demem izzetli bir nükte ve ben nefsime nazir, şerik edilmiş bu kederi yakinen tanıyıp, bertaraf edilmesi için müteaddit çarelerle Sân-i Zülcelâl’ın menşûr turra-yi garrâlarına tevcih edip, destgah-ı dünyada mütenevvi belâhetlerimden yüz çevirmeliyim.
Ama ihyâ zemzeminden içebileceğim bil’asâle eser-i nuranîler nerede?
Şems garip bir vecihin ilk katında nurunu aks ettirirken, tüm in’ikâslar Kudret-i fâtıra ile nur-i vahdâniyetin varlığına iktiza eylettirirken, ruhum natamam bir eser-i sun’ gibi, âdi ve de acz-i mutlaklık dairesinde. Fakat mütenevvi ümitler lisan-ı aczim için zihayat bir şükranlık timsalını bilbedâhe sunarken deverân-ı demime, Ehadiyet taht-ı tedbirinde, nokta-yı mihrakiyem seciyemin mevadd-ı şerirelerine karşı, musahhar bir Hak mümessilleri gibi hüsn-i ifham olunacak fıtrî temâşâlarımda müstetir bir ahenk ile lema dolduruyor.
Fakat lebaleb şehrayinli lahzalardan kalma sürurlar neden bu kadar müstetir?
Hâkim olamayan zulümatlardan fevt olmaya layık gönlüm, yine de füturundan kurtulamıyor.
Ey Dost! Kesîru’l-vukû şu sû-i edeplik, beni halecâna getirip, zihnim ittibas eylettiriyor.Matrud İblis gibi değil halim; zann-ı zararlarım mütedeyyinliğimden sebep! Hem abdim Rezzâk-ı Kerîme, hem de borçlu! Telâş etmem ve müteessif olmam lümme-i şeytâniye ait bir mutazarrır belki de!
Artık füccar sirâyet etmemeli daha fazla sana da! Münâcat eyleycek hâl de kalmadı şu mâlâyâni kulun tablasında. İstiğfârı bile taakkul ile yüsrur olmasını dilerken, hakikat-i hâl müreccâh olunandan çok farklı! Gönlüme müstekar olunmuş imana münâfi ve meşkûk her iltizâm edilmiş tazarruların bile lâyık-ı vecih olmadığını iz’ân-ı kalbî ile biliyorum.
Ruhum tanzimatlara müptela bir âşık, latîf turralar ile oynaşmaktan muhal olana intişarlığı mebzûliyet göstermek de!
Artık gitme vakti dost!
Masnu değil hâtem- yeisim! Helâket vaktidir müterakkî olmuş zevai nukuşlarımın.
Susmalıyım!