1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
769
Okunma
MİLLİ GÜVENLİK DERSLERİNİN GEREĞİ VE ÖNEMİ
Dr. Sadık Özen
Ben Ankara Gazi Lisesi 1951-52 yılı mezunuyum. O dönemde Lise 3 yani son sınıfta "Askerlik" dersi okutulurdu. Haftada bir gün gördüğümüz bu ders, en çok sevdiğimiz ve önemsediğimiz derslerimizden biriydi.
Askerlik Öğretmenimiz Kur. Bnb. Süreyya Irmak’tı. Hem çok yakışıklı, hem de son derecede ciddi, disiplinli ve bir o kadar da sıcak ve sevgi dolu bir askerdi. Bu dersi bize o kadar sevdiren belki de onun müstesna kişiliğiydi. Onun şahsında, bütün askerlerimizi aynı nitelikler içinde görür, onlara büyük hayranlık ve saygı duyardık.
Askerlik dersimizin olduğu günü iple çekerdik. Günün ilk dersi Askerlik’e ayrılırdı. Sınıf mümesilimiz Rahmetli Tevfik Sevim Güneray’ın çektiği "Dikkaaat !.." komutu üzerine bir anda yerlerimizdan fırlayarak hazırol durumuna geçerdik. Öğretmenimizin oldukça sert bir şekildeki "Nasılsın ?" sorusuna, aynı sertlikle "Sağol !.." yanıtını verdikten sonra, yaptığı el işaretiyle yarlerimize otururduk.
Sonra o sert tavrı sona erer, büyük bir sevgi ve şefkatle "Günaydın arkadaşlar" dedikten sonra dersine başlardı. Hareketlerini ilgi ile takibeder, anlattıklarını can kulağıyla dinlerdik. Bize sadece Askerlik dersi vermez. Türklük’ün yüceliği ve Türk olmanın önemini de anlatırdı.
Bu bizim için büyük bir mutluluktu. Sanki "Her Türk asker doğar" sözünün gereğini yerine getiriyor gibiydik. Haftada bir gün gördüğümüz bu derslerde bile birçok şey öğrendik. Öğretmenimiz bize çok değer verir ve bir şeyler öğretebilmek için adeta çırpınırdı. Bir saatlik ders, adeta askeri bir okulun disiplini ve özellikleri içinde geçerdi.
Kurmay Binbaşı Süreyya Irmak öğretmenimiz bizlere o günün modern silahlarını tanımamız için okulumuzun bahçesinde silahlardan oluşan bir sergi açılmasını sağlamış ve hepsini bizlere birer bize tanıtmış ve nasıl kullanılacaklarını da öğretmişti. Öğrendiklerimiz yanında, askeri hiyerarşinin ne olduğunu yaşayarak öğrenme fırsatını da bulduk.
Bizlere öğrettiği en önemli şeylerden biri dürüstlük, cidddyet ve disiplindi. Yazılı yaparken yaptığı uyarı hala belleklerimizdedir. "Türk genci kopya çekmez, bilemediğiniz şeyler olursa gelin bana sorun" derdi. Bu sözleri bizi son derecede gururlandırır, bir taraftan da kendimize güvenimizi artırırdı.
Bize öğrettikleri sadece bunlardan ibaret değildi. Soğuk savaşın ne olduğunu anlatır, istihbarat ve 5.kol faaliyetlernin, gerilla savaşlarının ve bunlarla mücadelenin yollarını öğretirdi. Öğrendiklerimiz, askerlik hizmetleri ve vatan savunmasına hazırlanmamız açışından son derecede önemli şeylerdi.
Zaman içinde "Milli Güvenlik Dersi" olarak adı değiştirilen bu derslerin yürürlükten kaldırılması büyük bir olumsuzluk olmuştur. Nedenini anlamak ise mümkün değildir. Galiba bu da Avrupa Birliği standartlarına uyum sağlanması için yapılan dayatmalardan biridir.
Son yıllarda askerlerimize reva görülen, onları küçültücü mahiyetteki olaylar dikkate alındığında, böyle bir kararın, yaratılan olumsuzlukların bir parçası olabileceği ve bunu yenilerinin izleyebileceği akla gelmektedir. Paralı Askerlik yasasından sonra, şimdi de böyle bir uygulama kararın alınması düşündürücüdür.
Milli Güvenlik Dersleri içinde yer alan hususlara, diğer derslerin içerikleri arasında yer verileceği tarzında açıklamalar yapılmakta olup bunların inandırıcı yanları olamaz. Zira askerliği, sivil hizmelerden tamamen ayıma çabaları sürdürülürken böyle bir yola gidilmesi büyük bir çelişki olur.
TBMM ve Çankaya’da görev yapan askeri birliklerin verdikleri hizmetlerin polis teşkiletına devredilmesi, Milli Bayram kutlamalarını askeri garnizonlardan alınıp Valiliklere, Şehitlik ve Anıtların bakım ve denetimlerinin Kültür Bakanlığı’na verilmesi, TSK’nin görev ve yetkilerine yeni kısıtlamalar getirilerek, alanlarının daraltılacağı zehabını uyandırmaktadır.
Sanki ülkemizde hiçbir güvenlik sorunu kalmadımı ki bu dersler yürürlükten kaldırılıyor. Tam aksine, her gün yaşanan terör olayları ile güvenlik sorunumuz daha da büyük boyutlar kazanmakta ve bu konuda gençlerimizin eğitimleri ve bilinçlendirilmeleri daha da büyük önem kazanmaktadır.
Ben, bütün çabamla, böyle bir uygulama için, bir gerekçe ve neden bulmaya çalışıyorum, ama ne yazık ki bulamıyorum. Şimdi; hangi siyasi görüşten, hangi inançtan ve hangi etnik kökenden gelirlerse gelsinler, bütün vatandaşlarıma soruyorum; sizler vicdanen ve iç rahatlığı içinde bana bu konuda haklı bir gerekçe gösterebilir misiniz ? Eğer yanıtınız evet ise, buyuurun söyleyin.
Dilerim bir gün, böyle bir gidişat, İran ve bazı Arap Ülkeleri’nde güvenliği sağlayan "Devrim Muhafizları" örneği bir uygulama ile karşı karşıya gelmemiz gibi bir durum yaratmaz. Saygılarımla...
26 Ocak 2012
www.sadikozen.com
www.edebiyatdefteri.com
www.antalyabugun.com