8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
894
Okunma
Jack, ağaçların arasından gelen yaprak hışırtısından, birilerinin oraya doğru gelmekte olduğunu anladı. Parmakları cesedin ağzından bir türlü çıkmayınca yaprakların arasında gözüne çarpan bir dal parçasını dişlerini kırarak ağzına yerleştirip sopayı manivela gibi kullandı ve narin parmaklarını kızın ağzından çıkartıp gölgelerden yararlanarak hızlıca oradan uzaklaştı.
Chloe eve girip üstünü başını çıkarmadan kendini yatağa attı. Kulağına bir ses geldiğini farketti.
Chloe yatağından doğruluyor. Sesin geldiği yönü anlamaya çalışıyor. Ses dışardan geliyor. Pencereye yaklaşıyor. Pencerenin kilitlerini açtığında içeri dolan hava saçlarını ve üzerindeki tülsü elbiseyi havalandırıyor. Chloe kendi kıyafetine bir anlam veremiyor. Ay süs havuzundan yansıyor. Ses halâ kulaklarında. Bir kadın kendisine seleniyor. Eğilip yan dairelerin camlarına bakıyor. Süs havuzunun orada beliren suretin saçları, yer çekiminden bağımsız... Her tel Medusa’nın yılanı... Melanie de aynı tülsü elbiseye sahip. Chloe yüzü kireç beyazı olan kızı gözlerinden tanıyor.
“Melanie...” diye fısıldıyor.
“Bul beni Chloe, burası çok karanlık...”
“Bulacağım Melanie...” diyecek gibi oluyor sesi boğazında düğümleniyor.
Melanie parmaklarının ucunu süs havuzundaki suda gezdirirken ayın şavkı kızıla dönüyor. Havuz tutuşmaya başlıyor, alevler Melanie’yi sarıyordu.
“Kurtar beni, anne...” diye çığlık attı Melanie
Chloe elindeki bebeği pencereden atıyor.
Chloe korkmuş gözlerini açıp pencereye koştu. Saç dipleri ıslanmış, soluk alış verişindeki düzen bozulmuştu. Kendisini banyoya attı ama oraya neden geldiğini bilmiyordu. Üstündeki bluzu çıkarttı. Sütyeninin kopçasını açmaya çalışırken baş ve işaret parmakları sırtındaki zayıf, şekilsiz ve bordo lekeye dokundu.
Sırtını yine de aynaya dönüp başını arkaya çevirdi. Yangın, Chole’nin aklında ve sırtında tüm yıkıcılığıyla devam ediyordu. Duşun altında aklını toparlamak için kendine fırsat tanıdı. Ilık su göğüslerinin üzerinden akarken meme uçları çıktı. Elini bacaklarının arasına götürdü ve hemen geri çekti.
“Yangın sönmeden olmaz...” dedi kendi kendine.
Otuzlu yaşlarındaydı bakireydi, vücudunun tümünü görebilen yok denecek kadar azdı. Bazı doktorlar... onların da sırtını gördükten sonraki acıyan, tiksinti dolu yüz ifadeleri hafızasına kazınmıştı. Kendisine hiçbir erkeğin yaklaşmasına izin vermemişti. Tom dışında. Onu farklı sanmıştı.
Duştan çıkar çıkmaz, kurulanmadan eline telefonu aldı. Ekranı ıslak parmağıyla hareket ettirerek numarayı buldu.
“Jefferson...”
“Chloe...”
“Numaram kayıtlı mıydı sende?”
“Hayır ama bana senden başka kimse Jefferson demiyor.”
“Pekalâ Jeff... affedersin.”
“Konu nedir Chloe?”
“Melanie Rosalinda...”
Jeff, Melanie Rosalinda adını nereden tanıdığını hatırlamaya çalıştı. Jeff kayıp bürodaydı ve Chloe’nin sınıf arkadaşıydı.
“Şu panodaki kayıp kız. 2007’nin başında kaybolan...”
“Hıı... Hatırladım. Chloe, konuyu yarın konuşsak, geç oldu. Hem aklımı toparlamam için bana zaman tanımış olursun.”
“Peki Jeff, yarın öğlen evime gelebilir misin?”
Jeff’in arkasından gelen karısının ve çocuklarının bağrışmaları Chloe’ye kadar ulaştı. Sabırla soluğunu burnundan bırakan Jeff, sabah arayıp adresi alacağını ve uğrayacağını söyleyerek telefonu kapadı.
“Arayan kim?” diye sordu karısı Maria.
“Chloe... cinayet bürodan. Tanımazsın.”
“Sürtük Chloe değil mi? Ofiste yatmadığı adam kalmadı onun şimdi de seni mi ayartmaya çalışıyor.”
Jeff gömleğinin üst düğmesini açıp kravatını gevşetti. Gömleğinin manşetini dirseğine doğru katlarken en büyüğü sekiz yaşında olan üç erkek çocuktan biri ağlayarak diğerleri bağırarak koşuyor, karısı Maria İtalyanlar’a özgü seri konuşma yeteneğini zirveye taşıyordu.
Jeff, Maria’yı zerre kadar anlamıyor sadece duyuyordu. Bir sineği avlarcasına çevik bir tokat çıkartan Jeff, Maria’nın arkasındaki koltuğa hızla oturmasını sağlarken Maria’nın yanağından gelen sesle evdeki huzur dolu dakikalar başlamıştı bile.
Jack, parmağındaki diş yaralarına pansuman yaptı. Kızın dişleri kemiğe kadar saplanmıştı. Yeni ipuçları bırakmıştı arkasında fakat her cinayetinin ardında onlarca ipucu bırakıyordu. Povidon iyot içeren antiseptiği parmaklarının üzerine döktü. Canı yandı. Parmaklarını sarıp yatağına uzandı.
Jeff’in gece yatıştırdığı ev, sabah yeniden tempo kazanmıştı. Kahvesini plastik bardağa boca edip üzerine bolca da şeker koyan Jeff, koltuğunun altına sıkıştırdığı tostuyla evden kaçtı. Arabaya bindiğinde tostunu yan koltuğa attı. Yolda adresi alıp doğruca Chloe’nin oturduğu siteye sürdü.
Chloe kapıyı açtı. Her ikisi de yorgun görünüyordu. Jeff ağzında tuttuğu tostu işaretle paylaşmayı önerdi.
“Nasılsın?”
Chloe’nin bu sorularla uğraşacak hali olmadığı yüzünden okunuyordu.
“Neyse... ben hemen konuya gireyim” dedi ve iç cebinden dikine ikiye katlanmış karton kapaklı bir dosya çıkartıp sehpanın üzerine bıraktı.
Bu arada Chloe iki kupa kahve getirdi.
“Kısaca şöyle özetleyebiliriz. Melanie Rosalinda, Carlos Rosalinda ile Klara Lilith’in tek çocukları. Carlos Meksika’dan gelen marihuananın dağıtımını sağlıyor, Klara Lilith’de striptiz yapıyordu. Doksanlı yıllarda kadın tüm camianın gözdesiymiş.” dedi ve elleriyle göğüsleri yüzünden meşhur olduğunu anlatmaya çalıştı fakat Chloe ilgilenmedi. “Carlos, kadını elde etmeyi başarmış ve evlenmişler. Carlos bir süre sonra rahat durmayıp kokain dağıtımı ile de ilgilenmeye başlayınca Antikacı Suarez ailesi bu durumdan hoşlanmamış ve 1997 yılında Rosalinda malikanesi basılmış. Hizmetçilere kadar herkes öldürülmüş. Klara’nın meşhurlarını kesip yanyana duvara asmışlar, üstüne de Carlos’un başını...”
“Melanie neredeymiş bu olay sırasında?”
“Zavallı kız delik deşik olmuş bir dolabın içinde bulunmuş. Annesinin göğüsleri ile babasının başını duvarda görünce ve tabii bir çok başsız hizmetçi bedenini... epey bir tedavi gördükten sonra babaannesinin yanına yerleşmiş.”
“Suarez’lere ne olmuş?”
“Hiç...” dedi Jeff omuzlarını silkerek.
“Nasıl hiç?”
“Melanie’yi bulsalar da, Suarezler onu öldürmeyi göze alamadılar ama Melanie hep tehdit olarak kaldı. Kızın tanıklık yapmaması için en büyük baskı babaannesinden geldi. Onu da kaybetmek istemiyordu.”
“Peki ona nasıl ulaşabilirim?”
“1997’de trafik kazası. Kadının yanmış kemiklerini köpekler bile yalamak istemedi.”
“Suarezler...”
“Delilimiz yok.”
“Peki son soru?” dedi Chloe... İçinde bir kurt vardı.
“Neden Antikacı deniyor Suarezler’e”
“40’lı yıllarda sınırdan kokain taşıdıkları arabaları müzayedede antika diye satıp gelir kaynaklarını bu iş olarak gösteriyorlar da ondan... Antika işleriyle Jack Suarez ilgileniyor, genç yakışıklı bir mimar olduğu söyleniyor” dedi ve pis pis gülümseyerek Chloe’ye göz kırptı. “Dinle, dosyayı sana bırakayım incele... ben çıkmak zorundayım.”
Jeff’i uğurlayan Chloe’nin başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibiydi. Dairesinin kapısına yaslandı.
“Jack Suarez...” diye fısıldadı.
lacivertiğnedenlik / chaotica