1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
791
Okunma
KAYNAKTAN DERYAYA
LEBİDERYA
KAN KOKUSU
Kadir DURAK
Silahın olduğu her yerde kan vardır. Kan bir akmaya başlarsa; kan kokusu genizi yakar, yangının acısı yüreklere akar, yüreklerin sancısı yuvaları yıkar…
Bütün hücrelerde bir asilik toplaşır…
Kan beyne hücum eder…
Beyin karıncalanır…
…..
Uzaklardan silah sesleri geliyordu…
Ateş çemberi gittikçe daralıyor…
Ölüm kendisini hissettiriyordu…
Her yerde sağa ve sola silah temin eden şebekeler, çeteler türemişti…
Uçan kuşun kanat çırpmasından haberdar olanlar; söz konusu silah sesleri olunca sağır ve dilsiz oluyorlardı…
Bir oyun sahneye konmuş perde perde oynanıyordu….
Kimin kimi, niye vurduğu belli değildi…
Vurulanlar Anadolu insanıydı…
Anaları vardı ki; anaları onlara yârdı…
Babaları onlara yarendi….
Vurulanlar bu memleketin geleceğiydi…
Bu oyunun seneryosunu yazanlar;
Milletvekillerinin, yüksek bürokratların, zengin ekâbir takımının evlatlarını seneryoya dahil etmemişlerdi…
Yüksek rütbelilerin çocuklarını da bu oyuna dahil etmemişlerdi….
Hasılı bu oyunu yazan senaristler;
Milletvekili, börokrat, teknotrat, yüksek amirler, yüksek rütbeliler, holding sahipleri, toprak ağaları ve onların evlatlarını oyun dışında bırakmışlardı.
Belki unuttular belki de sipariş üzerine seneryo yazdılar….
Sıkıyönetimler ilan edilmiş; buna rağmen gençlerin ölü sayısı her gün katlanarak artıyordu…
Bilmem hangi sırlı köşklerin parıldayan kabul salonlarında süslü soytarılar, ellerindeki kanlı kadehlerle azı dişlerini gösteriyorlardı…
Kan durmuyordu….
Kan sele dönmüştü.. Kan kaynaklarını durdurmak kimsenin aklına gelmiyordu…
Rüşveti kesmek kimsenin aklına gelmiyordu…
Kandan beslenenler; kadehlerine her gün taze kan buluyorlardı…
Ekmek almış evine giden bir polis yol ortasında vuruluyor; vurulduğu yerde saatlerce öylece kalıyordu…
Bir sıradan memur, bir garip öğrenci… Bir işçi, öte yandan bir köylü..
Vuruluyor, vuruluyor, vuruluyordu…
Vurulanların feryatlarını duyan, işiten yoktu…
Senaristlerin yazmayı unuttuklarının sesleri her zamanki gibi hem çok çıkıyor, hem de hep duyuluyordu…
Tuzu kuru; hem de kupkuru olanların beyanatları gazete sayfalarını süslüyor…
Ölümler ise; ateş olmuş, köz olmuş yürekleri kor ile büstlüyordu…
Kanın durmasını senaristler kanın durmasını yazmayı unutmuşlardı…
Kim bilir?
Seneraristler; belki de; kan durmasın da şartlar olgunlaşsın diye yazmış olamazlar mı? Bu kirli ve kanlı oyunu….
Nihayet….
12 Eylül 1980…
NETEKİM GELİYOR….
KAN DURYORDU….
BU SEFER Mİ NE OLDU…
ÖLÜM HÜCRELERİNİ…. DARAĞAÇLARINI… İŞKENCELERLE AKAN KANI …
ELİNDE TESBİHİ VAR DİYE… TEKMELERLE VURULARAK ÖLDÜRÜLENLERİ…
ASILDIKTAN BİR HAFTA SONRA BERAAT EDENLERİ, YAŞLARI BİR GÜNDE GÜNDE BÜYÜTÜLÜP ASILANLARI…
CİĞERLERİ KUM TORBALARIYALA PARÇALANIP DÜNYAYA VEDA EDENLERİ…
BAŞINA TÜPLE VURULARAK BEYNİ DIŞARIYA ÇIKANLARI….
FİLİSTİN ASKILARINDA KOLLARI FELÇ OLANLARI,
İŞKENCEDE AKLINI KAYBEDENLERİ…
"KAN KOKUSU" KİTABINDA OKUYACAKSINIZ…..
Kadir DURAK