- 527 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR MAHHUMENİN ANILARI (BÖLÜM 2)
4.GÜN: Ruhum mengenede sıkışıp kalmış. Yatağımı bile kapatmıyorum. Gidip gelip uzanıyorum çünkü. Sen ki her an hareket halinde olan kadın…
”Bu sen misin canım kızım..?”
“Bu ben miyim anne..?”
“Hadi kızım, gayret et biraz. Kızını düşün…Oyalanacak bir şeyler bul...”
Aman Allah’ım! Yıllar önce yitirdiğim meleklerden de melek annemin sesi bu! Kulağıma bunları söylüyor. Ben de ona karşılık veriyorum yüksek sesle. İnanılır gibi değil. Birincisi, ben böyle bir konu hakkında çok gençlik yıllarımda bile konuşmamıştım annemle. İkincisi, ölmüş olan kimselerin, zaman zaman ailelerini görünmez olarak ziyaret ettikleri inancına katılmam mı gerekiyordu bu durumda? Hatta bir arkadaşımın akrabası olan bir bayan, banyosunda her zaman yedek terlik ve havlu bulundurduğunu ve bunların gece gelen ölmüş yakınları tarafından kullanılmış olduklarını anladığını söylüyordu. Bir çırpıda unuttum bunları. Annemin öğüdü vardı aklımda şimdi yalnızca. “Oyalanacak bir şeyler bul” Aslında evde yapılacak ne çok iş vardı. Başla birinden. Hadi bakalım kocaman yürekli kadın! dedim kendi kendime. Evde biraz gomalak cila vardı. Salondaki masa ve büfeyi cilalasam…Malzemeleri çıkardım başladım cilaya. Bir el geçtim. Kurumasını bekleyip ikinci eli geçeceğim. Çay molası verdim kendime. Elim, gözüm yaptığım işte. Aklım, yüreğim taa uzaklarda…Bu ceviz masayı çok ama çok severim. Ceviz Ağacı en sevdiğim ağaçtır. Her zaman kutsal ve gizemli gelmiştir bana. İçinde pek çok hikaye barındırdığını düşünmüşümdür. İstediği zaman istediği şeylerin fotoğrafını çektiği rivayet edilir ceviz ağacının. Ben inanırım…Cem Karaca’nın şarkıda söylediği gibi: “ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında ne sen bunun farkındasın nede polis farkında.”
Rahmetli Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın cenazesinde Yalçın Küçük’e rastlamıştım. Aniden omzuna elimi atmış: “ben bir ceviz ağacıyım hep sizin arkanızda ne siz bunun farkındasınız ne de polis farkında!” demiştim. Ardından “Hocam atkınıza talibim” sözleriyle boynundaki kırmızı atkıyı işaret etmiştim. “Hay hay, kısa zamanda görüşelim atkıyı alın” demişti o da. Masaya bakarken bunları anımsadım. Bizim masanın her iki başında kocaman siyah gözlü, yeleli aslan başını andıran figürler var. Ne olurdu uzak diyarların birinde bir bağ evim olsaydı şöyle tek odacık. Elim ayağım toprakla haşir neşir olsaydı. Suyu aksındı bir de ısınsındı yeterdi bana. Bahçesinde görkemli bir ceviz, bir ıhlamur ağacı olsaydı ne güzel olurdu, ah ne güzel…Ufak tefek tamiratları zamanın sözde ustalarından daha ustaca yapıyorum zevkle. Teknik ve yaratıcılık isteyen işlerle uğraşmayı çok severim. Pilot, iyi bir fotoğrafçı ve arkeolog olmayı isterdim. Dağlara tırmanmayı, birkaç dil konuşmayı ve enstrüman çalmayı da hayallerime ilave etmeliyim. Ama asıl bilge bir seyyah olmayı çok isterdim.Ve bunları hep onunla birlikte yaşamayı. İki kirpik arasında geçip giden bir ömürde yerleşik bir düzende ve tekdüzelikle geçen yıllar ne anlamsız ne boşa geçmiştir aslında. Kaldı ki ben çok disiplinli kurallı ve oldukça da tutucu biriyim. Canım Gözbebeğim bu konularda neler düşünüyordu acaba. Hakkında fazla bir şey bilmiyorum. Çok sevimli olduğunu hayal ettiğim çocukluğu nasıl geçmişti? Koşarken düştüğünde yerdeki taşlar diz kapaklarını çok acıtmış mıyd? Oyuncakları olmuş muydu? Nasıl bir aileye sahipti? Başında kavak yellerinin estiği yıllarda karşılık görmediği aşkının üzüntüsünü yaşarken, onu teselli eden arkadaşları olmuşmuydu? Yazdığı ilk şiirini saklıyormuydu? Mesleği kendi tercihimiydi? Yurt dışına çıktığını düşünüyorum. Nereleri görmüştü? Gerçekleştirmek istediği hayalleri, beklentileri, hedefleri nelerdi? Hobileri, uğraşları varmıydı ve daha bilmek istediğim pek çok şey…
Bu yoğun duygusal düşünceler içerisinde geçen saatler masa ve büfenin cilalanmasına yeterli olmuştu yine de. Ancak anladım ki hiç bir uğraş ve meşguliyet benim yürek sızımı zerrece hafifletmeye kafi gelmeyecek. Her geçen gün daha da ağırlaşıyor, daha da yakıyor yüreğimi bu belirsizlik bu sessizlik…
5. GÜN: Dışarıya hiç çıkmıyorum Ruhum bir kez daha karanlığa gömüldü. Kızım iki film almış. Filmlerin ikisi de İspanyol oyuncuların oynadığı ve uzun bölümü İspanya’nın o el değmemiş muhteşem doğal güzelliklerinin, sımsıcak samimi insanlarının arasında geçen ve gerçek yaşamdan alınmış etkileyici filmlerdi. Bunları canım gözbebeğimle seyrediyor olmayı hayal etmekten, filmlere kendimi veremedim doğru düzgün. Birisi hem çok düşündürücü hem olağanüstü duygusaldı: Yaşama sıkı sıkıya bağlı yazar-sporcu ve oldukça duygusal olan genç bir adam geçirdiği deniz kazasından sonra, bedeninin boynundan sonrasını kullanamaz hale gelir. Çok uzun yıllar annesi bakar oğluna. Onun ölümünden sonra ağabeyinin eşi kendi oğluymuş gibi ihtimamla bakmayı sürdürür kayınbiraderine. Babası, ağabeyi ve erkek yeğeni de sevgi ve ilgilerini hiç esirgemezler kendisinden. Ama o ısrarla ve kararlılıkla ötenazi hakkını kullanmak istemektedir. Konunun yasallığını incelemek amacıyla bir süreliğine eve yerleşen evli bayan bir avukatın girişimiyle durum mahkemeye intikal eder. Ve dolayısıyla basına ve televizyonlara yansır. Toplumun çoğu, adamın yaşamına son verme isteğini onaylamaz. Konunun uzmanları adamın bu isteğini, çevresinde bulamadığı “sevgi eksikliğine” bağlar. Aile çok şaşırır ve üzülür. Bu arada eve gelen avukatın EMES hastası olduğu ortaya çıkar. Kadın adama yardım edeceğini söyler. Kadının Paris’teki evinde buluşacaklar ve kadın da adamla birlikte kendi yaşamını sonlandıracaktır. Bu konuşmanın ardından kadın, adamın yatağında dişlerinin arasında tuttuğu kalemi kullanarak yazdığı kitabı bastırmaya götürdüğü Paris’ten dönemez. Hastalığı ağırlaşmıştır. Basılan kitapları adama yollar. Adam, yıllardır kendisini çok seven iki çocuklu ve aynı zamanda komşusu olan kandından bunu yapmasını ister. Kadın şiddetle reddeder. Adam: “Beni gerçekten seviyorsan bu sevgi adına bunu yapman gerekmez mi?” der. Kadın sonunda razı olur. Birlikte Fransa’ya giderler. Adam yaşamını otel odasında son verir.
Ey Aşk! Sen dost musun düşman mı? Sen şeytan mısın melek mi? Sen yaşam mısın ölüm mü? Sen var mısın yok musun daha doğrusu?
(Devam Edecek)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.