- 4866 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Baban Eşeği Becerdikten Sonra Ananın Hayrını Gör!
Baban Eşeği Becerdikten Sonra Ananın Hayrını Gör!
Eskiden köy meydanında yaşlılar sohbet ederdi, biz çocuklar yakınlarında oynar istemeden kulak misafiri olurduk sohbete. Bazı sohbetleri hiç anlamazdım, bazılarını da sonradan anladım. Toplumun gelişimini izlemek açısından ve bazı alışılmış huylarında nasıl çakılı kaldığını anlamak için aşağıda anlatacağım bu hikayeleri önemsiyorum. Kaba ve argo olsa da çıplak gerçekleri açığa çıkarıyor. Bazı şeyler hiç değişmemiş, bazı alanlarda hiç gelişme olmamış.
Karı koca kavgasında eskiden daha sık olurdu; kadın annesinin evine giderdi, sonradan bin nazla yakın akrabalar geri getirirlerdi. Yine böyle bir kavgada adamın karısı küser ve babasının evine gider. Yeni evli olsalar adam hemen gider getirir de bunların yetişkin çocukları var adam gururuna yedirememiş getirmemiş kadını akrabalar da önemsememiş nasılsa gelir diye… Süre uzayınca adamın sabrı taşmış; benim bir sözüm vardı “İdrar sıkan altına işer”. Adam cinsel ihtiyacına yenilmiş, o zamanlar öyle kolay değil parayla cilveli kadın bulmak, köy yeri zaten; adam çareyi ahırdaki dişi eşeğin yanına inmekte bulmuş!
O sırada da adamın oğulları, analarını ikna edip eve getirmişler. Babalarına sürpriz yapmışlar. Adam karısını görünce oğullarına demiş; “Baban eşeği şey ettikten sonra Ananın hayrını gör.”
Bu hikayeyi çok küçükken dinledim ama sonradan her şeyde yansımasını izledim.
Arabanızı kanuni zorunluluk olarak sigorta ettirirsiniz ama ayrıca “Kasko” da yaptırırsınız. Hiç kullanmadığınız bir mecburi sigorta sırf evraklarda görünsün diye yapılır. Sağlık sigortasında da benzeri hal ufukta görünüyor. Yani parası olanlar için hem özel sağlık hem mecburi sağlık sigortası yaptırmak gerekecek!
Yangın merdiveninde mahsur kalanları izlemiştim geçenlerde. Kanuni mecburiyet olarak yangın merdiveni yapılmış ama yangın merdiveninin çıkışı kaynakla kapatılmış. Kanuni mecburiyet yerine getirilmiş, kimse diyemez bu binada yangın merdiveni yok diye!
Tasdikli Nüfus Cüzdanı fotokopisi isterler ya hani. Cüzdan derler ama sadece arkalı önlü bir kağıttır, naylonla kaplı… Fotokopisi çekilir ve Muhtar veya Noter onu tasdikler. (Noter daha pahalı dikkat edin.) Acele işiniz varsa yandınız. Oysa bilgiler Nüfus Vatandaşlık İşleri sitesinde yayındadır. Vatandaşlık numarası girince otomatik çıkar. Ve o kayıtlar resmi kayıtlardır, tasdik istemez.Yanlış belge götürenlerin belgesi tasdikli olsa da kabul edilmez…
Benzer hal bazı nikah dediğimiz olayda şöyle görülür; yıllardır sevgili olarak beraber yaşamış çiftlere toplum ahlakı kaygısıyla nikah dayatması yapılır. Onlar da toplumdaki işini ya da yerini kaybetmemek için nikah yaparlar! Yani sevgili olarak yaşamlarında nikah onların sevgisini falan artırmıyor. Belki sorun çıkaracak nikah yüzünden birbirlerine olan davranışları daha da bağlayıcı olacak. Toplumda kahraman kabul edilen bazı (evli kadınlarla) çapkınlık yapan politikacıları rahmetli oldukları için hiç anmayalım ayıp olur… Burada kıstasım şu; eğer bir şeyi kötü olarak kabul ederse birisi o şeyi yapınca kendiyle çelişmiş olur. Yoksa toplum ne düşünür orada değilim. Garip olan şu; aynı eylemi iki kişi yapar birine din kahramanı derler, diğerine ahlaksız derler. Aralarındaki fark nedir? Ben söyleyeyim din kahramanlarının cinsel sınırlama yapılmaz ya da yapılamaz. Peygamberleri, padişahları araştırınız! Onlardan örnek alarak aşırı giderler…
Sözün tesiri kısalığında diyor ve kesiyorum.
Saygılarımla.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Sayın Ahmet Bektaş, bir doğruyu göstermek için bin yanlışın yerini tutacak kötü örnek verilmez. Hiç bir gerekçe ile kötü örnek, örnek olamaz. Ayrıca, kişiler bazında yapılan bir yanlış genele mal edilemez. Her insan yaptığından hem kanuna karşı, hem de yaratanına karşı bizatihi kendisi sorumludur. Yaratan, insanın mükemmel olması için her imkanı emrine ihsan etmiştir. Ancak, nefsine yenilen insan yanlışa düşmekten kurtulamaz.
Bir dörtlükle yorumumu sonlandırayım:
Yüce Rabbim insanı, ne mükemmel yaratmış?
Bedenine ruh vermiş, tamamını donatmış.
Kelamını bilerek, söylemek de sanatmış,
“Özü insan olanın, sözü de insan olur!
Söz, söyleyende değil, karşıda değer bulur!” Mehmet Şahan