- 1274 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MUTLU AŞK
İyi bir psikiyatrist olan arkadaşım, beni uzun süredir muayenehanesine davet ediyordu. İçimde delilere karşı beslenilen korku, sürekli onu ziyaret etmeme engel oluyordu.
Yalnızlıktan sıkıldığım bir akşamüzeri, tüm cesaretimi toplayarak gidip kahvesini içmeye karar verdim.
İçeri girdiğimde ilk önce gözlerim herhangi bir hastayı aradı. İçerde asistan ve arkadaşım dışında kimse yoktu. Beyaz önlüğü üzerinde olan arkadaşım gülümseyerek ‘’ Hoş geldin’’ dedi.
Bir süre politikadan, yaşamımızdan konuştuktan sonra, laf dönüp dolaşıp delilere geldi. Tüm kurallarını, sınır tanımayan düşüncelerini ve hayata rahatlıkla geçirdikleri ilginç hareketlerinden bahsetti.
Henüz bir haftalık olan ilginç hastasını anlattı. Diğer ruh sorunu yaşayanlardan farklı olan, içinde taşıdığı yoğun düşünce döngüsüne haps olan zavallı bir adamdan bahsetti.! Hayali bir kahramana aşık olan deli değil mi?
Asistanı çağırdı ve adamın dosyasını istedi.
Tebessümle: ‘’ Bu hastam için günlük tutmasını istedim. İçinde bulunduğu sorunları yazmasını, onu ancak böyle daha iyi anlaya bileceğimi söyledim.
Şimdi bu dosyada yazan tüm her şeyi, dikkatle okumanı istiyorum’’ Dedi
İşte günlükte yazanlar:
8 Mart
Acı çekiyorum doktor.
Dünya’nın bana hiçbir tat vermediğini bilmek ne kötü biliyor musunuz? Sağlığıma kavuşa bilmem için böylesi bir yöntem denediniz. Oysa kafamda taşıdığım beynimin; derinliklerinde gezinen alçak yalnızlık duygusunu nasıl ifade edebilirim? Size her günüm için, yaşamdan kısa örnekler vererek, kendimi daha iyi ifade edebileceğimi düşünüyorum.
Bir bahçenin içinde, binlerce farklı çiçek türünün olduğunu düşünün. Bu renkli bahçenin içinde yapa yalnız dolaşıyorsunuz, ne yapmak isterdiniz sayın doktor? Her birinin salmış olduğu farklı kokuları almak mı isterdiniz? Yoksa Yalnızlığımı düşünürdünüz? Ben yalnızlığı düşünürdüm.
Bahtsızlıklarıyla ölmek üzere olan yüreğimi, oradaki tüm çiçeklere anlatırdım. Bütün değer verdiği varlıkları, bahçenin diğer ucuna gömmek zorunda olan, gecikmiş tüm mutlulukları ölü toprağının üzerine eken yalnızca benim.
İlahi kudretin; sürekli hayal dünyamda yaşattığım güzellikleri gerçekleştirmesi için, ibadet etmem gerekir öyle değil mi? Yâda aklıma gele bilecek, ne anlam taşıdığını bilmediğim, yalnız kendine özgü dille anlaşıla bilen duaları okumam gerekiyor. Yalnız olmamak için hangi dua’yı etmem gerektiğini sorardım onlara.
Şimdi tüm hayal gücümüzü zorlayarak içlerinden birini dile getirelim!
‘’Bizler, köklerimizi toprağın kucağına teslim edenler. Kimi mizin ismi, Karanfil, Nergis, Yasemin, Gonca. Siz erkeklere kalsa beklide bir yosma ve isimlerimiz bile saçma! Hangimize yaklaşsan, isimlerimizi söylemeden, taşıdığımız anlamı gözlerine sunarız. Senden öncede sunmuşuz, ihtiyarlara, delikanlılara kendimizi. Kimi çok sevmekten usanıp, kırmıştır dalımızı, kimisi yakmıştır yürek tohumlarımızı. Bizlerde yalnız mıyız?’’
Bizler yalnızlıktan delirenler! Çiçekler bile yalnız öyle değil mi? Nasılda dile geldiğini hissettiniz mi?
Biraz daha konuşmasına müsaade etsek, bütün yoksulluklarını anlatacak, bütün fırtınanın, zamansız yağan karın onlar için nasıl bir işkence olduğunu söyleyecek! Bütün bir ömrümü bana bir saatte anlatacak her hangi bir çiçeği arzuladım sayın doktor.
Beni karanlığın içinden kopartıp, hayatın tüm aldatıcı yanlarına rest çeken ve derin tarifsiz duygularımı ifade edecek hiç kimsenin olmaması ne acı!
Ölüm! Yalnızlıktan kurtulmayı arzulayanların son çaresi, İnanca ve dünya’ya rest çeke bilmenin tek kurtuluşu. Sizin içinde öyle mi? Hayır değil!
Bilmem nedendir, beklide yalnızlık beni bu düşünceye sürüklemiş olmalı ki, kontrolü altında olduğum birini araştırırım. Hakkınızda aldığım bilgilere göre, bir çocuğunuz var, mutlu olduğunuz birde eşiniz. Akşam olduğunda, henüz evinizin kapısını açmadan, küçük bir erkek çocuğunun sizi pencerede selamlıyor olması ne güzel bir duygu. Karınızın öpücüğünü yanaklarınızda hissetmeniz, hazırlamış olduğu yemeği tatmak kadar zevklidir. Peki, yalnızlar için durum böyle mi? Yalnızlar pencere kenarında yağan yağmuru izler, şemsiyesi elinde, her hangi bir bankta oturup ayakuçlarında dolaşan kanadı kırık kuşun çaresizliğine ağlar.
Yalnızlığımız gasp edilmiş olabilir mi? Bir akşamüzeri huzurla bahara yürümekte olan yüreklerimiz, kimliği tespit edilemeyen yürekler tarafından yolundan çevrilerek, bir soyguncu gibi içimizde taşıdığımız tüm güzel değerleri bizden alıp kaçmış olamaz mı?
Belki de kendi isteğimizle istediklerini vermiş olduğumuz, bu yürekleri düşünüyorum. Bu yüzden yaşayan tüm çiçeklere bir ricayı iletmek istiyorum. Dilediklerini haykırmalarını, aşkın ve sevginin yalnızca emanet alınan sıradan sözcüklerden ibaret olmadığını hatırlamalarını, gönülden destekledikleri her hangi bir siyasi partinin, kurmuş olduğu, yâda kurma fikriyle yola çıktıkları, yeni bir devlet fikrini benimsedikleri gibi, yüreklerindeki anayasa’yı benimsemelerini istiyorum. Kimin hangi isimle iktidarda olduğunun hiçbir önemi yok! Asıl önemli olan, kimin hangi özgür aşklar için neler vere bileceğidir!
9 Mart
Sevmek istiyorum doktor, kendimi kaybedecek kadar kusursuz bir aşkla bağlanmak istiyorum.
Çünkü sevmek yalnızlık korkusundan, kaçmaktır. Güzel bir şarabı yudumlayıp, boş sokaklarda naralar atmaktır yüreğin isteği, niçin ve neden içtiğini bilmeden, gözlerimin önüne sunulan muhteşem varlığı hissederek, hiç durmadan içmek istiyorum doktor! İçmek!
10 Mart
Dün size günlükte yazmış olduklarımı getirmek için uğradım, önemli bir iş için şehir dışına çıktığınızı söyledi asistanınız. Âşık olduğumu düşünüyorum doktor ama kime? İçinde bulunduğum yalnızlık dünyasından çok uzakta olan, bir kadını sevdiğimi zannediyorum.
Bir çift göz var! Ama gözle görünür bir beden yok! Nereye baktıysam, odamın duvarına, pencereme, saatime, yediğim yemeğe, onu görüyorum, siyah güzel gözlerini!
Bu anlamlı gözlerin derinliklerine indiğimde, bana ait olmayan, yeni bir kenti keşfediyorum. Gözlerime baktığında: ‘’ seni iyileştirecek olan insan benim’’ Dediğini duyuyor gibiyim.
Kim bu! Doktor kim! Korkuyor ve utanıyorum, kendimden utanıyorum, içimde büyüyen çığın altında ezilmekten korkuyorum!
11 Mart
Yarın, onu yine görme umudu ile gideceğim..
İçimdeki utanma duygusu müsaade ederse, size daha detaylı anlatacağım! Heyecanlanıyorum doktor!
12 Mart
İki göz, Bir mart öğlesi karşılaştılar. Gözlerin biri mavi diğeri siyahtır, siyah olan benim gözlerim mi? Bilmiyorum. Kıskandım onu, gözlerinin içinde kaybolan yoğun duygularımdan kıskandım!
Bütün âşıklar böyle mi dersiniz?
13 Mart
Çiçeğimin adını zambak koyuyorum doktor.
Çünkü sarı saçları onu neşeli ve nazik kılıyor..
14 Mart
Neden o bu kadar güzel gülüyor? Neden canlı yüzü hasta olduğumu söylediğimde solgunlaşıyor?
15 Mart
….. ‘’
İlginç bulduğum günlüğü okuduktan sonra arkadaşıma merakla sordum:
‘’ Kime âşık olduğunu söylemedi mi? Neden son günü noktalamakla geçirmiş?
Gülümsedi:
‘’ Kime âşık olduğu konusunda hiçbir fikrim yok, yalnız öyle zannediyorum ki bu tür vakalarda gelen hastalar, genelde hayali olarak yarattıkları kahramanlarla meşguldür, bir daha hiç gelmedi ve merak edip birkaç defa aradım, gayet iyi olduğunu, mutlu olmasının sebebinin ben olduğunu söyledi. Oysa tedavi henüz yeni başlamıştı. İlginç bir hasta işte..’’ Dedi
Bir süre sohbet ettikten sonra, meyhanenin yolunu tuttuk.
Bir ay sonra, bu adamın arkadaşımın asistanı ile evlendiğini duydum.