İMADEDDİN NESİMİ
(Yaşamı ve Şiirlerinden Örnekler)
Nesimi Azerbaycan dilinde şiirin ilk güzel örneklerini veren, düşüncelerini yüksek edebi bir dille ifade etmeyi başaran güçlü bir sanatkar olmuştur. Onun ana dilinden başka Arapça ve Farsça yazmış olduğu divanlar da vardır.
Şairin gerçek adı Ali’dir. 1369 yılında Azerbaycan’ın Şamahı şehrinde doğmuştur. Babası Seyid Muhammed çağının tanınmış adamlarından olmuştur. Seyid Ali (Nesimi) ilk eğitimini Şamahı’da almış, daha sonra özellikle felsefe ve dini cereyanları öğrenmeye heves göstermiştir. Nizami, Hakani, Mehseti, Feleki, Zülfikar Şirvani, Arif Erdebilli, Mahmut Şebusteri ve Marağalı Evheddin’in eserleri ile terbiyelenmiş aynı zamanda Orta Doğu’nun Celaleddin Rumi, Rudeki, Sadi, Attar gibi görkemli şairlerinin eserlerini derinden öğrenmiş, idrak ederek kendi de küçük yaşlarından itibaren şiir yazmaya başlamıştır.
Orta Doğu’da Mahmut Şebüsteri, Celaleddin Rumi, Marağalı Evheddin gibi şairlerin panteist (tüm tanrıcılık) fikirleri daha geniş yer tutardı. Doğu panteistleri de kendi aralarında çeşitli kollara ayrılarak görüşlerini bildirirlerdi. Genç Nesimi de daha medrese öğrencisi iken Doğu’da meydana gelen bu görüşleri ilgi ile izlemeye başlar. ‘’Enelhaq’’ (ben hakkım, ben tanrıyım) dediği için 10.yüzyılda Bağdat’ta idam edilen Hallaç Mansur Hüseyin’in tarikatını çok beğenmiştir. Bu yüzden ilk şiirlerini Hüseyin mahlası ile yazmıştır. Bu dönemde Timur’un orduları Orta Doğu’yu istila etmeye başlamış ve asrın sonuna doğru da Azerbaycan tabi olmuştur. Yeni bir görüş olan Hurufilik de bu dönemde yayılmaya başlamış ve şairin babası ve kardeşi Seyid Hüseyin Hurufilik’e rağbet göstermişlerdir. Hurufi görüşün kurucusu olan Fezlullah Neimi ile şahsen tanışan bu aile, Hurufilik’in Şirvan’da yayılmasında önemli rol oynamıştır.
Hurufilik’in kurucusu olan Tebrizli Neimi bu tarikatın esaslarını Cavidanname, Muhabbetname, Nevmname gibi eserlerinde izah ederek geniş bir şekilde tebliğe başlamıştır. 1380’den sonra Şirvan’a gelen Neimi ile bu dönemlerde tanışan Nesimi Hurufi görüşü benimsemiş, bu devirden sonra şiirlerini Neimi ile ses benzerliği gösteren Nesimi mahlası ile yazmaya başlamıştır.
1394 yılında Fezlullah Neimi taraftarı ile birlikte Timur’un oğlu Miranşah tarafından Şirvan’da hapsedilip daha sonra da idam edilmişlerdir. Bakü’de bulunan ailesi ve diğer yandaşları ise buradan kısa bir süre içinde uzaklaşmışlardır. Neimi’nin kızı ile evlenen Nesimi önce Irak sonra Türkiye’ye gitmiş uzun süre Anadolu’da Hurufilik’i tebliğde bulunmuş, buradan da Halep’e geçmiştir.
Nesimi Halep’te de fikirlerini yaymaya ve taraftar toplamaya başlamıştır. Mısır Memlukları ve Halep dini liderleri tarafından dinsizlikle suçlanmış 1417 yılında Halep hükümdarının emri ile zindana atılmıştır. Din meclisinde şairin ölümüne fetva verilir. Şeriat mahkemesinin belgelerini okuyan El-Müeyyed şairin diri diri derisinin soyulup yedi gün Halep’te ibret-i alem olarak herkese gösterilmesi emrini vermiştir. Facialı bir şekilde şair idam edilir.
Şairin ölümü hakkında birbirinden farklı söylentiler vardır. Bir söylentiye göre şair şu şekilde idam edilir.
“Bir gün Halep şehrinde genç bir Hurufi şairin şiirini yüksek sesle okuyormuş. Genci tutuklamışlar. Genç, şiiri kendisinin yazdığını söyler ve dini liderlerin fetvası ile idamına karar verilir. Olayı duyan Nesimi hemen ceza meydanına gelir, şiirin kendi şiiri olduğunu bildirir. Ruhaniler onun Hurufi mürşidi olduğunu öğrenip, diri diri soyulmasına fetva verirler. Derisi soyulurken kan kaybeden şairin sarardığını gören ruhaniler alaylı şekilde sorarlar:
-Sen ki haksın, peki niye rengin sarıdır?
Nesimi: -ben edebiyet ufuklarında doğan aşk güneşiyim. Güneş batarken sararır, diye cevap verir.
Şairin ölümüne fetva veren ruhani: -Bu o kadar melundur ki, onun kanı nereye düşerse onu kesip atmak lazımdır.
Tesadüfen şairin kanından bir damla bu ruhaninin parmağına sıçrar. Cemaat ondan parmağının kesilmesini talep eder. O ise “Ben söz gelişi dedim.” Der
Al kanlar içinde olan şair; Zahidin bir parmağın kessen dönüp haktan kaçar, Gör bu gerçek aşığı serpa soyarlar ağrımaz” diyerek ölür.
Şair, şiirlerinde cahil insanları eleştirir, hayatın güzelliklerinden ilham almaya çağırır. Onun didaktik, aşk konusunda yazılmış şiirleri, doğanın tasvirine hasrolunmuş eserleri okuyucunun estetik zevkini okşar. Şair aynı zamanda hakim tabakanın zulüm ve adaletsizliğini, istilacıların hırsızlıklarını, onlara hizmet eden ruhanilerin ihanetini gösteren eserler de yazmıştır. Şairin üç dilde yazılmış şiirleri edebi yönden büyük bir sanatkarlıkla işlenmiş özellikle ana dilinde yazdığı eserler bütün Türk dilli halklar için numune olmuş, estetik değeri yüksek bir üslupla kaleme alınmıştır.
Nesimi’nin sanatı insan güzelliğine, insanın gücüne hayranlıkla dolu bir marş gibi seslenir. Ancak bu güzellik, bu kudret dünyada bütün insanlara değil, yalnız kendini tanımış, anlamış kamil insanlara özgüdür. Buna göre de şair kamil insanı “canımın cananesi” adlandırır, ona secde etmenin vacip olduğunu gösterir. Kamil insanın güzelliğine secde etmeyenler, ona hayran olmayanlar ise şaire göre hak yolundan çıkmış yaratıklara, şeytan ve düşüncesiz hayvanlardır. Ancak insancıl şair bu gibi insanların mahvedilmesini, cezalandırılmasını istemez aksine ıslah, terbiye yolu ile onların kendilerini tanımasına, insan oldukları için gurur duymalarına çalışır.
Eserleri ilk defa 1844, sonra 1871 ve 1880 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu baskılardan önce şairin Farsça şiirlerinden de numuneler vardır. Azerbaycan’da ise edebiyatçı Selman Mümtaz tarafından 1926 yılında Nesimi Divanı Arap harfleriyle baskıya hazırlamıştır. Bu yayınlar Nesimi’nin geniş bir şekilde tanınmasını sağlasa da eserlerini tamamiyle kapsamamaktadır. Şairin ana dilinde divanının ilmi tenkidini ilk defa Azerbaycan alimlerinden C. Kahramanov hazırlamıştır. Bakü, Leningrad, Erivan elyazmaları kurumlarında saklanılan 5 nüshayı, İstanbul ve Bakü baskıları ile birleştirerek şairin ana dilinde eserlerinin ilk ilmi tenkidini Arap harfleri ile neşrettirmiştir.
GAZELLER
SIĞMAZAM
Mende sığar iki cahan, men bu cahana sığmazam,
Gövher-i lamekan menem, kövnü mekane sığmazam.
Arşla ferşü nun mende bulundu cümle çün
Kes sesini ve ebsem ol, şerhi beyane sığmazam.
Kövnü mekandır ayetim, zati dürür bidayetim,
Sen bu nişanla bil meni, bil ki, nişane sığmazam.
Kimse güman-ü zan ile olmadı hak ile biliş,
Hakkı bilen bilir ki, men zann-u gümane sığmazam.
Surete bak menini suret içinde tanı kim,
Cism ile can menem, veli cism ile cane sığmazam.
Hem sedefem, hem inciyem, haşru sırat esenciyem,
Bunca kumaş-ü raht ile men bu dükane sığmazam.
Genc-i nihan menem men uş, ayn-ı ayan menem men uş
Gövher-i kan menem men uş, behrev-ü kane sığmazam
YORUMLAR
nesimiyi güzel anlatmışsınız.sayenizde bilgi sahibi oldum.teşekkürler.ne yazıkki bu insanların gerçek mücadeleleri günümüz insanımıza anlatılamamaktadır.
dost46
Güzel yorumunuz için teşekkürler sevgi ve saygılarımla...
ALLAH ALLAH
İMANIM ÖZÜNE ON DÜRT MASUM PAKLAR
YÜZÜ HÜRMETİ EKSİLMESİN MANEVİ DEYERİ
TEŞEKUR İLE ÖDENMEZ HARİKA BİR ESER OKUDUK
İYİKİ VARSIN ÖZÜNE KURBAN SENİN HİKMETİNE HAK EYVALHA
BABA ERENLER SEVGİLER GÜLÜSTAN OLSUN ÖZÜNDEN
HALKIN BİLGE CINAR HAYDAR BABA DOST ÖMRÜNE SAĞLIK,