- 903 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BELA-3
Coşkun, şaşkınlıkla;
- "Anlamadım, ne! Nedir, benim yüzümden olan?"
- "Sen, sen değiştirmiştin en son o yoğurtları, senin hatan yüzünden fırça yedim"
- "Ne demek senin hatan ya? Bir tek benim hatam mı? Bir tek ben mi varım bu markette?"
- "Yine de senin hatan, görürsün sen, bunun acısını senden çıkartacağım"
- "Ne demek ya, senden çıkartacağım, sesimiz çıkmıyor diye mi oluyor bütün bunlar?"
- "O yoğurtların hepsini, senin maaşından keseceğim. Bak neler oluyor?"
- "Allah Allah ya! Çattık, bela mısın nesin anlamadım ki? Allahım ya! Sen bana sabır ver yarabbi."
- "Konuşma bana, cevap verme."
- "Kes sesini be! Bağırma! Yeter artık, ne istersin sen? Anlamadım ki."
- "Bağırırım ben, müdür bana bağırıyorsa, ben de sana bağırırım. Buna hakkım var."
Fadime, Coşkun’u çıldırtmıştı. Gerçekten zor bir durumdu Coşkun için. O gün akşam zor oldu markette.
Coşkun, marketten eve geldi. Yemek yemeyi bile canı istemiyordu. Odasına çıktı. Kendini yorgun ve bitkin hissediyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Eğer böyle devam ederse, ya kafayı yiyecekti, ya da Fadime’yi vuracaktı. Hemen bir dilekçe yazmaya karar verdi. Marketler zincirinin başka bir şubesine tayin isteyecekti. Pislikten ne kadar uzak durursa, o kadar iyi olacaktı. Böylesi daha iyi olurdu. Hem ertesi gün izinliydi. Açık Öğretim Fakültesini bitirmek için dersaneye yazılmıştı. Dersaneden önce, bölge müdürlüğüne uğrar, dilekçesini verirdi. Hem bir yetkiliyle de konuşabilirdi, belki.
Ertesi gün erkenden kalktı. Evde dilekçesini yazdı. Cebine koyup, harekete geçti. Dersane akşam üzereydi zaten. Öğlen sonrası bölge müdürlüğüne geldi. Dilekçesini kayıt ettirip, işleme soktu. Gelmişken, bir yetkiliyle konuşmak istiyordu. Böylece tayin işi daha kolay hallolabilirdi. Personele çıktı. Orada personel şefliğinin, sekreterliğine geldi. Sekretere, hangi şubede çalıştığını söyleyip, tayin meselesinden dolayı, personel şefiyle görüşmek istediğini söyledi. Sekreter, randevusuz olduğundan bunun zor olduğunu söylese de şefe durumu iletince, şef gelmesini buyurdu. Coşkun, kapıyı vurup, ,içeriye girdi.
- "İyi günler efendim."
- "İyi günler, delikanlı. Evet, seni dinliyorum. Tayin istiyorsun galiba."
- "Evet efendim, adım Coşkun. Kemalpaşa şubesinde çalışmaktayım. Mümkünse, başka bir şubeye tayin olmak istiyorum."
- "Peki neden böyle bir şeyi istiyorsun Coşkun?"
- "İşin aslı, marketteki şefimizle pek anlaşamıyorum efendim. Durmadan üzerime geliyor. Huzursuz olunca da rahat çalışamıyorum, kendimi işe veremiyorum."
- "Anladım, delikanlı. Hemen olmaz, bunlar. O şubeye, sen gidince, yerine biri lazım olacak. Biraz zaman da alabilir. Orayı isteyecek, eleman da gerekiyor, sonuçta. Sen dilekçeni yaz, ver. Olabildiğince kısa zamanda hallolur. Hangi şube demiştin?"
- "Dilekçemi yazdım, buraya girmeden az önce verdim, zaten. Kemalpaşa şubesi efendim."
- "Adın ve soyadın neydi?"
- "Coşkun DEMİR"
Personel müdürü, Coşkun’un söylediklerini not etti.
- "Aslında, bizim büyük bir şubemiz var. Oraya eleman lazım. İnceleyelim. İstersen oraya yollayalım seni. Hem bekar olanlar için, yatakhanesi bile var oranın."
- "Olur efendim, bana uyar. Hem kendi adıma değişiklik de olur, benim için."
- "Tamam delikanlı. Bakalım, şimdi çalıştığın yere istekli biri olduğu an daha çabuk hallolur."
- "Sağolun efendim. İyi günler."
Artık dilekçe de vermiş, personel şefiyle de görüşmüştü. Fadime’den kurtulmak için bir umuttu da bu aynı zamanda.
YORUMLAR
FARQİN2101
Diyalog kısmı fazla düz geldi bana. Fakat anlatım başarılı. Biraz detaya girilmiş olsa da, cümleler düzgün, ifadeler gayet açık. Kurgunun hiç takılmadan akması bende, öykünün yaşanmış olduğu hissini uyandırdı.
Devamında Coşkun'u neler bekliyor bekleyip göreceğiz inşallah.
Başarılar diliyorum.
Saygılar.