- 1108 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
Türkiye Kaosa Sürükleniyor / Hedef: BOP
-Boy 1.83, Kilo 82, Doğum Tarihi 10.15.1949 Meram/ Konya, Anne Adı Caide, Baba adı Harun…
-Askerde kaç kez silah talimi yaptın?
-3 defa efendim.
-G1?
-Evet efendim.
-Tamam. Daha detaylı olarak 7 hafta eğitime tutulacaksın. Sonrada 3 hafta boyunca da istihbarat eğitimi alacaksın. Bunların hepsi aynı zamanda olmayabilir. Çünkü bu aralar gerçekten eğitim için zaman kaybetmemiz lazım. Operasyonlarda daha çok tecrübe edineceksin. Burası Cumhuriyetimizin nadide kurumlarından, burası hakkında Ali Acar tarafından bilgilendirilmen gerekiyordu. Bilgilendirildin değil mi? Yeteri kadar buranın önemini biliyorsun herhalde?
-Evet efendim, bu konuda şüpheniz olmasın!
Sol Örgütleşme Yasa dışı Bir Örgüt Doğuruyor
Olaylar hızla gelişiyordu. Müsteşar Yardımcısı ile beraber görüşmemiz sona ermişti. Ali Acar Merkez Bina’da benim görüşmemin bitmesini bekliyordu. Dediği gibi ilk görevim Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının tutulduğu Ankara Merkez Cezaevinde gardiyanlık mı olacak diye meraklanıyordum. Ama daha çok toy olduğumu ilk görevimde anlayacaktım. Gardiyan olmam kısa süreli olacak bir görev olacaktı ve asıl olan, Deniz Gezmiş gibi bir devrimcinin sahip olduğu fikirleri iyicene bilerek, analiz edilen bilgilendirme ve raporlarda da gözüktüğü üzere örgütlenmesi ve fiili bir direniş yapacağına inanılan Kürt harekâtıydı.
Bunu defalarca MİT görevlileri hükümete söylemesine rağmen kimse inanmamıştı. Bülent Ecevit, özel görüşmelerinden böyle bir olayın olmayacağını defaatle dile de getirse, aldığımız haberler ve tecrübelerimize göre gerçek hiç de öyle değildi. Yapılan eşleştirilmeli analizlere göre, aslında bu örgütlenmenin Dersim isyanı ile alakası yoktu. Seyit Rıza ve yakınlarının tek amacı, kendilerine verilmiş sözlerin tutulmalarını istemesiydi ve direnişleri adına dış ülkelerden yardım alma isteklerini geri çevirmiş, ‘Ölürsek de, mertçe ölelim; biz kimseyi, kimseye satmayız!’ diyerek aslında raporların içinde eşleştirmelerde birincil farklılık gösteren kıstas olmuştu. Abdullah Öcalan, basit bir örgütlenme olmadığını anlayacağı hareketine, dış bağlantılardan destek almaya başlayınca, ülkenin hiç bitmeyen yarası gibi gözükecek PKK doğmuş olacaktı.
Ankara’da İlk Günlerim
Yemin etmeden, sicil numaram belli bir şekilde ilk vazifeme başlamıştım. Aslında sadece kod adım, sicilim ve de alacağım maaş olacaktı. Bunlar dışında yemin edip, beylik silahını almam için eğitimin gerçekleşmesi gerekiyordu. Uzun bir süreç olacaktı her şey adıma ama devlete aşk ile görev yapma fikrini iyice benimsemiştim. Cezaevi müdürü dışında kimse benim orada görevlendirildiğimi bilmeyecekti. Özel görevli Rauf Merdaneci ile beraber müdüriyetteki işlemlerimiz tamamlandıktan sonra, çıkmadan Ali Acar’ın yanına uğramıştım. Aramızda geçen iki dakikalık konuşmadan sonra, oradan Rauf Merdaneci ile cezaevine doğru yola çıkmıştık. Ali Acar ile uzun yıllar görüşmeyeceğimi bilmediğim bir gün, ilk görevime başlayacaktım. Ta 1978’e kadar da, Ali Acar’dan bir daha ne haber alacaktım ne de hakkında bir şey duyacaktım. Çünkü Ali Acar benim bildiğim gerçek ismi ve soyadıydı. Her şey mermi lakaplı, kod adı Şamil Zorlu olan insanın Ali Acar’ı tekrar göreceğim zamana kadar da muallâk da kalacaktı!
Cezaevi Müdürü gereken talimatları aldıktan sonra, bana Malzeme Ofisinden gelecek kıyafet ve ayakkabıları giydikten sonra göreve başlayacaksın demişti. Ankara’da ilk gün hareketliydi ve her şey aniden gerçekleşiyordu.
O gün Polisevinde kalmam gerektiğini söylediklerinde şaşırmıştım. Ama devlet işlerinde sual ve sorgulama olmayacağını kendime ilke edinmiştim. Ana karargâhtan çıkıp, 62 model bir Chevrolet ile beraber Hacı Bayram Veli altındaki bir çay bahçesine gelmiştik. Özel yetkili Rauf Merdaneci ile yürümeye başlamıştık. Kendisi 50’lı yaşlarda, saçlarının ön kısımları dökülmüş, orta boylarda, kumral, Erzurum doğumlu ve Gazi Üniversitesinde Hukuk derslerine giren bir öğretim görevlisiydi. Ama MİT’de ki vazifesini her şeyden üstün tutuyordu. İyi birine benziyordu ve babacan tavırları vardı. Gözlerime bakınca, yüzünün hafif tebessümleri ile insanı rahatlatan bir simaya sahipti. Beraber yürümeye devam ederken, MİT’in amaçlarının neler olduğunu tekrar ediyor ve aslında nasıl bir göreve başladığımı, hayatımın artık eskisi gibi olmayacağını, kelimeleri özenle seçerek bana anlatıyordu. Parmağıyla gösterdiği bina, MİT’in ilk çalışmalarına başladığı binaydı. İki katlı evden, ana karargâhtaki gibi geniş bir arazi üzerine MİT’in çalışma ortamının gelişmesi, Türkiye’nin de artık büyüyen bir devlet olduğunu gösteriyordu. Ama buna engel olmak isteyen güçler, hiç de azımsanmayacak bir çaba gösteriyorlardı.
Özel yetkili Rauf Merdaneci’nin konuşmamız arasında söyledikleri ise hiç de yabana atılmayacak derecede çarpıcı değerlendirmelerdi:
-Bunca yıldır bu Cumhuriyet’in yüksek yerlerde olması için çalışan, çabalayan on binlerce insanımız bu uğurda hayatını gözünü kırpmadan feda etti. Biz, büyük bir devletiz. Bunu herkes biliyor ve ne kadar değişim göstersek de, yasalarda uygulanan maddeler Osmanlı’dan bizi ayrı gösterse de, biz ‘Osmanlıyız’. Bunu Avrupalılar hala dile getirmeye devam ediyorlar. Onlar solcu veya sağcı fark etmez, bir bütün olarak Hıristiyanlar ve ne olursa olsun, Haçlı seferleri düzenleyip, cenk ettikleri, defalarca mağlup oldukları bir tarihin içerisinde torunlarına karşı pek de iyimser bakmıyorlar. Bakma 1. Dünya harbinde Almanya yanımızda oldu. Almanya kendi çıkarları adına, Osmanlı’nın ilgisi olmayacak cephelerde savaşa girmesine sebep oldu. Ama tarih öyle bir şey ki; o olsaydı, bu olmasaydı; şu olsaydı daha iyi olur gibi söylemler beyhude, gereksiz! Şimdi büyük imtihanlardan geçiyoruz ve bu problemleri aşmada senin gibi milletine ve devletine bağlı insanlara ihtiyacımız var. Biliyorum, daha yeminini de etmedin ve sadece sicil numaran var. Yine de benim yanımda yemin eder misin? Bu vatan ve milletin uğruna hiçbir zaman yanlış yapmayacağına, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalacağına, vatanına sadık olacağına; gerekirse öleceğine, Anayasal rejimleri koruyacağına ve yücelteceğine ve her zaman Türkiye’ye sadık olacağına, vatanının hiçbir bilgisini, farklı bir dost ülkeye dahi satmayacağına yemin eder misin?
Elimi göğsümde tutup, gözlerimi Ankara ayazına emanet etmiş bir şekilde; iki kelimeyi sesim titreye titreye söylemiştim: ‘Yemin ederim!’
Özel Yetkili Rauf Merdaneci’nin Düşündürttükleri
Aslında her şey basitti. Amerika ve Yahudi Lobisi, Türkiye’de istediği Che’yi yaratmış ve İdam ettireceği Deniz Gezmiş ile beraber gençlik arasında yeni bir isyan furyası oluşturacaktı. Bu isyan tek taraflı olmayacağı gibi, sağ ve sol gibi anlamsız bir ayrımcılığa götürücü faktörleri su üstüne çıkaracaktı. Birkaç kişinin ölmesi bir şey değiştirmeyecekti ama silahlı mücadeleleri de olan THKP-C gibi AK- 47 kullanan örgütlenmelerin, daha büyük ve kitlesel olarak ilerlemesine sebep olacaktı. Yüzlerce milliyetçi öğrencinin infazı, sol görüşlü hiçbir direnişçisinin işine yaramadığı gibi, daha büyük felakete sürüklendiklerini göremeyeceklerdi. Okumuş ve de kendini geliştirmiş Marksist eğilimli Kürt milliyetçilerinin destek almaları, bu dönemde Rus’ların yüzyıllardır süregelen sıcak sulara inme politikaları açısında da önemli bir mevzuydu. SSCB’de biliyordu ki, artık savaşarak bu kıyılarda etkinlik göstermelerine gerek yoktu. Ayrıca üretilen malların ihracatında ve dağıtımında hiçbir zaman caiz olmayan koşullara uyulmamasına riayet etmiyorlardı ve Çin, Afrika, Küba, Bolivya, Vietnam gibi devletlerde bu silahların satışlarından çok önemli derecede para elde ediyorlardı Türkiye’nin içerisinde de böyle hukuksuz bir yapının olması da kendileri adına büyük bir şans olacaktı. Her ne kadar önemsemiyor gibi dursa da, Ermenistan içyapısı ile ilgili tüm dinamikleri ellerinde tutmaya devam edeceklerdi.
Türkiye içerisinde etkili bir direniş örgütü kurmak kolay değildi. Bu ülkede çeşitli eşkıya, şaki isyanlarına rast gelinmişti ve bunların çoğu da haklı isteklerdi. Ancak millet, bütün olarak önce İslam’ı benimsedikleri için, milletçi kuramları üzerine fazla düşülmüyordu. Eğer Türkiye Cumhuriyet rejimi ile yönetilmiyor olsaydı, çeşitli bölgelerde yöresel etkinliğe göre elbette beylik tarzı idari yönetim verilirdi. Öncelik olarak da bunu Diyarbakır hak ediyordu. Çünkü yüzyıllardır Osmanlı Devleti içerisinde beylik tarzı bir yönetimle, Devlet-i Aliye’ye bağlıydı. Tabi ki bunlar eskide kalan düşüncelerdi ve Cumhuriyet’de asıl olması gereken, herkesin eşit olmasıydı. Devletin başındakiler bunu sağlayamadıkları içinde zaten olaylar çığırından çıktı ve sokaklarda kavgalar, infazlar oluşmaya başladı. İç Güvenlik birimi Polis Teşkilatı bile iki kısma ayrılmış; Polis-1 ve Polis-2 olmak üzere, solcu polisler sağcılara karışıyor, sağcı polislerde solculara karışıyorlardı. Sonraki yıllarda gerçekleşecek olan 82 darbesi esasında bu olayların üstüne zift çekti ama dertlere derman olamadığı gibi, daha büyük sorunların ortaya çıkmasına sebep oldu.
Asala Ve Deniz Gezmiş
Deniz Gezmiş büyük oynanan bir oyundu ve bugün bile bunun kimseye adam gibi farkına varamamıştır. Hapishanede göreve başladıktan sonra, Deniz Gezmiş’e bakımında özellikle itina göstermem gerekliliğini söyledikleri için, ihtiyaçlarının karşılamasında özellikle bu işe Cezaevinde önem veriyordum.
Bir gün Deniz’e o soruyu, gözlerinin içine bakarak; ‘Seni ve arkadaşlarını idam edecekler. Davan buraya kadarmış! Bundan sonra artık bir şey olmaz değil mi?’ diye sorduğumda, gülerek bana bakmıştı. Benden iki yaş büyüktü ve gülümsemesinde alaycı bir hal vardı. Bu soruyu sorma işi, bana Özel yetkili Rauf Merdaneci tarafından iletilmiş bir görevdi. Deniz Gezmiş dediklerini duyunca, içimde bir yerlerde daha çok bu devlet için çabalamak gerektiğini öğrendim.
Deniz, genç bir Marksist devrimciden söz etmişti. Irak doğumlu, Ermeni bir genç; özel olarak eğitim alıyordu ve yakında istedikleri gibi bir direnişi göstermeye başlayacaklardı. Bunları söylerken Deniz Gezmiş gülümsüyordu, zafer kazanmışçasına bana bakıp; ‘Burada sen ve senin gibiler devrimcileri yıldırmaya, öldürmeye çalışırken, başka yerlerde her zaman devrimciler var olacaktır!’ demişti. Bahsettiği Ermeni genç, Libya istihbaratı tarafından izlenen biriydi. MİT’e bunun bildirilmesini özellikle Kaddafi istemişti. Agop isimli bu Ermeni genç, Lübnan’da Filistin direnişçilerinin yanında eğitim görüp, gerekliği donanıma sahip oluyordu. Bir taraftan da, KGB Dış İstihbarat servisi elemanları, 1970’li yılların başında gizli bir planı yönetmeye çalışıyorlardı. Bilinen şuydu ki; Filistin Mücahitlerine silah yardımında bulunan SSCB, iki Ermeni genci adaş Agop’ları yalnız bırakmayacaklar ve bir süre dünya üzerinde Türkler için tehlikeli olacak örgüt kurdurtacaklardı. CIA’de bu işin arka planında, İsrail’e bu örgütün kurulmasında yardımcı olup, mahsus da olsa ses çıkarmamasını istemişti.
Kıbrıs’da Bir Ecevit Doğuyor!
Derin Devlet PKK’nın Kurulması İçin Devrede!
Büyük Ortadoğu Projesine İzin Verenlerden Biri de Baba Esad’dı.
…
YORUMLAR
Şu yazı serisini de siyasete sokmaya çalışanlar var ya, eh be milletim, diyorum. Yahu adam burada edebiyat yapıyor be, dünya edebiyat literatüründe binlercesi yazılmış örnekleri de var. Olay, anlatılan dönemin gerçek olayları üzerinde fikir teatisi sağlayan kurdudur, a hamsi kafalu uşaklarım.OKUYUN KEYFEDİN, NE ETCENİZ SİYASETİ. OKUYUN DA GÖRÜN, DEĞERLENDİRİN, YAZI NASIL BİR YAZIN USTASI TARAFINDAN YARATILMIŞ.... HAYIR, Kızdıracaksınız ustayı, yazıyı kesiverecek diye korkuyorum. Sen o çok bilmişlere itibar etme hocam, devam, lütfen...SAYGIYLA
HakkınSesi
Edebiyat adına her şey! ! !
Gök sel
Kurgu bile olsa eleştiri ve görüşlerimi bildirmem gerekir, ayrıca masal dünyasında yaşamıyoruz benim söylediklerim gerçekçi tespitler orada yazanlar dediğiniz gibi kurgu...Bu eski mitçi acaba neden günümüzden haber vermiyorda böyle yazılarla milletin kafasını meşgül ediyor?
Dadaştan saygılarımla,
Kemnur
Ayrıca burada bir mit ajaının itirafları diye bahse konu olan yazıda geçen olaylar ZATEN BİLİNMEKTE...Bu eski mit ajanı acaba şuanki günümüzden itiraflar yapsada bizde bilsek günümüz hainlerini....
Geçmişi biliyoruz efendim, gelecekten haber veriniz...
HakkınSesi
Psikolojik harp yapmak için herhangi bir anektod geçmiyor yazı içerisinde, siz sadece kendi fikirlerinizle at koşturup, yorumlamışsınız.
Yorumlarına dikkat edin!!!
Birçok zümreyi hiç sayarak töhmet altında barındırıyorsunuz. Bu yazıda geçenlerin bir kısmı hayal, bir kısmı gerçek. Bununla beraber yaşanan olaylar ise gerçek.
Ve bugünü öğrenmek istersek, düne bir danışmalıyız ki ne olmuş? Siz galiba dünü çok iyi öğrenmişsiniz ki, bugüne gelip, bütün sorunları birkaç yıla yığabiliyorsunuz.
Her türlü oluşuma, herkesin girme hakkı vardır. Peki siz hiçbir oluşuma girmeden, kendinizi nasıl belirteceksiniz? Hakikat ben miyim diyeceksiniz?
Buna da kusura bakmayın birileri güler ve size aldırmaz bile.
Yazıda geçenler zaten bilinmekte mi? Bu sözünüz bile aslında benim cevap yazmamam için geçerli bir sebepti!
Biraz okuyun, düşünün; sonra müdahale etme potasına erişin efendim..
Saygılar..
Gök sel
Şunuda belirtmeden geçemeyeğim, türkiyede çok insanı para ile satın alırsın, yada kullanacağın kişinin görüşlerine göre bir oluşum içine girersin...
Ama şunuda kimse unutmasın; bu memlekette hala vatansever, halkını seven, neyi ne olduğunu bilen milyonlarda var...Sabırla bu hainlerin gerçek yüzlerinin çıkacağı zamanları bekliyoruz...
Türkiyede hiç bir OLUŞUMA GİRMEMENİZİ ÖNEMLE TAVSİYE EDERİM...Hepsi bir yerlerden destek almakta ve birilerinin çıkarlarına hizmet etmektedir...
Bırakın türkiyeyi dünyada herşeye sorgulayıcı ve şüphe ile bakılması gerektiğini düşünen insanlardanım...Burada bahse konu edilen şahış gerçekmi bununda anlamı yok anlamı olanları tek tek ifade edeceğim...
- Türkiye israil ve amerikanın güdümünde, iktidarı(AKP) kullanan, medyanın israil tarafından yönlendirilen bir kukla olduğu...
- 100 senedir amerika ve israil psikolojik harp teknikleri kullanıldığı, türkiyenin her türlü kurumuna sızmış buna mit'inde dahil olduğunu düşünüyorum...
- Türkiyede varolan gerçekleri farklı biçimlerde göstermeye çalışan vatan hainlerinin olduğunu...
- Sol örgüt veya sağ örgütlerin hepsinin kullanıldığını, daha doğrusu insanları oralara kanalize edip yaptıracaklarını yaptırmaları...
- Memleketi sevmeyi kendilerinin tekelinde gören, yeri geldimi satacak kadar hainlerle dolu olduğunu düşünüyorum...
- Devletin bekaasının için çalışacaklarına amerika ile eş güdümlü şeriatı savunan tarikatlara destek verildiği...Menzil, nur ve nakşibendi gibi kürdi islam tarikatlarının amerika tarafından desteklendiğini...
- Bu yazıyı yazanında psikolojik harp yaptığını ve hedef saptırdığını düşünmekle beraber asıl soruna parmak basmadığını düşünmekteyim...
- Memleketin şuan en büyük sorunu kürt sorunudur, bunu yeri geldimi kaşıyanlar, kullananlar,sömürenler vardır...Aslında kürt sorunu diye birşeyde yoktur...Yapay olarak hazırlanmış amerika ve israil destekli kürdistan projesidir...
- Halkın tamamen bağımsız gerçekleri öğrenebilmesi için, türkiye üzerinden amerikanın elini çekmesi, içimize çöreklenmiş siyonist medyanın def edilmesi ve en son olarakta içimizdeki HAİNLERİ temizlersek türkiyenin geleceğinin dünyada hakettiği yeri bulacağını düşünmekteyim...
Şükür ki, ülkede idam cezası kalktı, yoksa hayatından endişe edecektim.
Canına susamış bir kalemle karşı karşıyayız : )
Şaka bir yana, harika işlenmiş, oldukça emek ve araştırma barındıran bir yazı. Bu yazıyı kaçırmadığım için çoook memnunum.
Gök sel
HakkınSesi
Filiz Şahin.
sataşma yapmak nahoş benim muhatabım siz değilsiniz, çirkin bir tartışmaya alet olmayı reddediyorum .
Gök sel
her şeyi anlayabiliyorum da, bu derinliklerin sesini halkın dinlemesi için yurttan sesler korosu misali yayanları hiç anlamıyorum gizlilik süsü verilmiş ama yanlışlıkla ayan edilmiş dandirik sırlar...
kaleminiz daim olsun emeğinize sağlık...
Filiz Şahin. tarafından 1/23/2012 9:17:26 AM zamanında düzenlenmiştir.
HakkınSesi
Bizim ülke kadar karışık bir siyasi tarihi ve haritası olan ülke yoktur dünyada!
Saygılar..
Filiz Şahin.
o nedenle her şeyi anlayabiliyorum da, bu derinliklerin sesini halkın dinlemesi için yurttan sesler korosu misali yayanları hiç anlamıyorum gizlilik süsü verilmiş ama yanlışlıkla ayan edilmiş dan dirik sırlar... Cümlemi yineliyorum...
KISACA ONLARIN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIYORSUNUZ. 40 kere deli dersen deli olur sözünden yola çıkarak VE DAHA BASİTE İNDİRGEYEREK SÖYLÜYORUM KÜRDİSTAN KELİMESİNİ BUNDAN 15 YIL ÖNCE TELAFFUZ ETTİĞNİZDE DUYAN OLDUMU ACABA DİYE DÖRT YANI KOLAÇAN EDERSİNİZ ŞİMDİ ARŞA ÇIKIYOR SESLERİ! NEDEN Mİ NORMALLEŞTİRME POLİTİKASI VE BU POLİTİKAYA HİZMET EDEN DAVRANIŞLAR HALKA O KADAR BASİT ÖĞRETİLDİ Kİ ARTIK ONLAR UĞRAŞMIYOR, VERİLMEK İSTENEN MESAJ KOLAYCA HALKA NÜFUZ EDİYOR... ÇEVİRİN SOKAKTAN 4 KİŞİYİ EN AZ 2 Sİ YENİDÜNYA DÜZENİNİ EN AZINDAN KELİME OLARAK BİLİR. SIK SIK TELAFFUZ EDİLEN KELİMELER BİLİNÇALTINA YERLEŞİR VE KABUL VAKTİ GELDİĞİNDE ZATEN AŞİNA OLDUĞU ALIŞKIN OLDUĞU KELİMEYE TEPKİ VERMEZ // KENDİLİĞİNDEN YERLEŞİR ARTIK SAVAŞLAR MALUMUNUZ CEPHELERDE DEĞİL EKRANLARDA YAPILIYOR ÖNCE BEYİNLER ZAPTEDİLİYOR SONRA TOPRAKLARA RAHATÇA GİRİLİYOR /ATILAN 20-30 BOMBA ÖLEN 3000-5000 ASKER VE SİVİLDE SAVAŞIN HAKKINI VEMEK İÇİN GÖREN OYUINU GÖRÜRÜ GÖRMEYEN DEVAM EDER GİDER....KELİMELER ÖNEMLİ KELİMELER VE MESAJLARI ÖNEMLİ SİZ FARKLI BİR AMAÇLA YAZARSINIZ AMA BİLİNÇALTINA O KELİME BAŞKA BİRŞEY KODLAMIŞTIR ZATEN SİZİ OKUDUKÇA KABULÜ VA YA BENİMSEYİP ÖZÜMSEMESİ DÜNDEN RAZI HALE GELMESİ ÇOOK DAHA KOLAYLAŞACAKTIR ... BU BENİM FİKRİM ….
EVET, HİÇ BİR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR, ERVET TEK TARAFLI BAKMAMAK GEREKİR SONUNA KADAR KATILIYORUM ....
HakkınSesi
Siz okuyorsunuz, okuyorsunuz da; esas normalleşmeye gidilmeyen yolu seçen taraf olup, barışçıl bir duygu ve düşünce helezonuna giriş yapmak da karşıt oluyorsunuz.
Ayrıca burada yazılan 15-20 kaynaktan alıntılanarak yapılmış gerçekler.
Ama görüyorum ki, sizin derdiniz gerçeklerle. Bu gerçeklere karşı da tavır almanız ziyadesiyle mizahsen işi!
Tek taraflı bakmayıp, gerçekleri kabul etmek lazım!
Saygılar
Filiz Şahin.
ben yarını görmüyorum geçmişten zaten kimse ders almıyor yazdıklarınızı şiir bazında takip etmeye devam edeceğim derin devlete ve ötesine aklım ersede ermeyecek. Ben bu dünyayı sevmiyorum yeni dünya düzeni 3 günlük bir konu değil adamlar asırlardır bunun çabasındalar ve amaçlarına da her geçen gün daha çok yaklaşıyorlar hem de her taraftan atakları ciddi ciddi göze batar bir durumda
söylenecek çok söz var ama aması da var evet okuyorum ancak kabul etmiyorum edemiyorum.
bu topraklar 15 lik çocukların kanlarıyla sulanmıştır yeni dünya düzenine hizmet edenlere nası inananıyım nasıl kabul edeyim hangi vicdana sığar ama yine diyorum yarını görmüyorum ki umudum olsun tarihten ders alınmadığı için tarih tekerrür ediyor ve kabul ettirecekler. popülist söylemlerle saldırılar alacağımda açık burdan söylüyorum umurumda değilller muhatabım sizdiniz ve sizin cevaplarınıza cevap yazıyorum ve yineliyorum
yarın karanlık,ve kan kokuyor... duruşunuza ve üslubunuzu bozmadan verdiğiniz cevaplara teşekkür ederim saygıyla ve sağlıkla kalın sevgili Hakkın Sesi