- 974 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
DUMLUPINAR ÜNVERSİTESİ
Muhterem Katılımcılar, değerli panelistler, sevgili misafirler. Dumlupınar Üniversitemizin ve Tavşanlı Ticaret ve Sanayi Odamızın birlikte düzenlemiş olduğu Panelimize hoş geldiniz.
Panelimizin yapılabilmesinde bizlerden yardımlarını esirgemeyen Sayın Rektörümüz Ahmet Karaaslan Bey’e, İktisadi ve İdari İşler bölümü Dekan Yardımcısı Hasan Duran Bey’e, Odamız Başkanı Davut Efe ve Yönetim kurulu üyelerimize ve Bilgi işlem şefimiz Hasan Hüseyin Çakmak Bey’e Özellikle bizleri her zaman ve yer yerde kardeşlik ve ailenin sıcaklığını hissettiren TASCA’MIZIN DEĞERLİ BAŞKANI Dr. Muhammet Adil Bey’e teşekkürü borç bilirim. Hürmetlerimi ve saygılarımı sunarım.
Panelimizin konusu Türk-Arap dünyasının bütün konularda işbirliği öncelikleridir. Yani Aynı ortak kültürün mensubu halkların ortak, birlikte çalışabilmesi,ortak değerlerini tespit ederek ortak çalışmalar yapması için neler yapabileceğimizi konuştuğumuz bir paneldir.
Bu gün bütün bir İslam dünyası dememiz gerekirken ne acı ki yıllar bizi farklı ve değişik coğrafyalarda farklı anlayışların muhatabı yaptı. Ortak değerlerimizin, tarihimin ve kültürümüzün olduğunu unuttuk.
Türk dünyası Anadolu hariç Rusya’nın(SSCB) ve Çin’in hâkimiyetine girer ve 20. Asır boyunca esaret hayatı yaşarken, Arap dünyası kimi İngiliz’in, kimi Fransız’ın ve kimi de İtalyan’ın kültürel, askeri işgali altında kimliğini ve milli manevi değerlerini kaybetme durumunda kaldı.
İslam dünyası; bir buçuk milyar Müslüman her biri ayrı bir emperyalist gücün kültürel ve ekonomik hâkimiyeti altında; askeri baskısı ile kardeşlerimizden, kardeşliğimizden habersiz yaşadık.
İslam dünyasında yani gerek Türk dünyası ve gerekse Arap dünyasında birinci düşman biz yani kendi nefsimiz olduğunu bilemedik. İkinci düşman ise tarih boyunca bizleri sömüren ve kendileri birlik ve paktlar etrafında birleşirken; bizleri küçük-küçük devletlere ayıran, bizim birliğimizi engelleyen zenginliklerimizi sömüren ülkelerdir.
Elan; İslam ülkeleri askeri çatışmalarla yıkılırken dün kazananlar; bu gün yine yapmak için gelip, atıl, geri, kullanmadıkları teknolojilerini bizlere vermek suretiyle imar ederken de kazanan batılı ülkeler; sanal yani vehmi çizgilerimizi her geçen gün koyulaştırmak suretiyle aşılmaz hale getiriyorlar.
Elbette Yeni bir Osmanlı İmparatorluğu kurmak gibi bir hayalimiz olamaz. Bu gün böyle bir hayal kurmak bile imkânsızdır. Bu konuda faaliyet yapmak ve başarmaya çalışmak ham hayal olur. İfade yerinde ise; “Olmayacak duaya âmin.”demek olur. Ancak, bütün İslam ülkeleri bağımsızlıklarını ve fiziki varlıklarını koruyarak; kendi kimlik ve kültürleri ile kültürel, ekonomik birlikler kurabilirler
Hastalık varsa bunun tedavisi de olmalıdır. Sorunu tespit edebildiğimizde çözüm üretmekte mümkün olabilir. Türk ve Arap dünyasının kendi zenginliklerinin yine kendileri tarafından kullanılması, İslam ülkelerinin yeni, siyasal ve ekonomik, birliktelikler meydana getirmesi ve süper güç haline gelmesi elbette kolay değildir ama imkânsız da değildir.
İslam ülkelerinin, Türk-Arap ve sair İslam ülkelerinin güçlerini birleştirmeleri için irade beyanı esastır. Önce bu irademizi beyan etmeliyiz ki sonuç ile ilgili çabamız olsun.
Bunun için iki türlü önceliklerimiz olabilir. Bunlar acil ve kısa vadeli tedbirler, ikincisi ise uzun vadeli ve kalıcı tedbirler.
Elbette Türk-Arap dünyasının sorunları yukarıda ifade ettiğimiz gibi çok kısa bir zamanda çözülebilecek sorunlar değildir. Bunu beklemek de haksızlık olur. Ancak İşbirliği önceliklerimizi temin etmek için iki aşamalı tedbirler almak ve çalışmalar yapmak gerekir.
Dördüncü halife, Hazreti Ali (R.A):”Konuşabilseydiniz anlaşabilirdiniz.” Buyuruyor. İslam dünyasının öncelikle yapması gereken işlerden birisi ve birincisi gerek devletlerin ve gerek insanlarımızın bir birimizi kulaktan veya kağıttan değil bizzat birinci elden ve yüz yüze tanımaya çalışmamızdır; ve buna en kısa zamanda başlamamız gerekiyor.Bu panelimizde başlangıçlardan biri olabilir diye umuyoruz.
Karşılıklı ilişki kurabilmek içinse mutlaka karşılıklı ziyaretler yapılmalı; kendimizi bizzat yine kendimiz anlatmalıyız. Karşılık olarak asırlarca birlikte ve aynı duyguları paylaştığımız kardeşlerimizi dinlemeli ve bizimle öz eleştiri yapması için fırsat vermeliyiz.
Elbette asırlarca bir birine küs aileler ve kabileler olmuştur ve bu kabileler veya aileler çok zaman ne için savaştıklarını, küstüklerini dahi unutmuşlardır. Yapılan kuru bir kin davasıdır o kadar. Yıllar sonra birde bakarlar ki ortak birçok yanları vardır. Ama yıllar boş yere geçip gitmiştir bile…
İslam dünyası aynı ortak kültür ve inancın etrafında küçük farklılıklarını karşılıklı olarak ziyaretlerle, seyahatlerle yani kültür alışverişi ile aşabilirler. Kardeşler arasında yapılacak ziyaretlerden sonra görülecektir ki; ortak noktalarımız çok fazla ayrılıklarımız çok azdır aynı kültürün ve ailenin fertleriyiz.
İslam dünyasındaki karşılıklı korkuların anlamsız olduğu yapılan görüşmelerle ziyaretlerle kısa zamanda anlaşılacak ve en yakınımızdaki insanların düşman değil kardeş olduğu; hem Türk dünyası ve hem de Arap dünyası tarafından görülecektir.
Bu nedenle hiçbir maddi kaygı duymadan, maddi endişeleri ve arzuları bir tarafa bırakarak öncelikle İslam dünyasında devletlerarasında veya halklar arasında ziyaretler organize edilmeli. Bu ziyaretlerin sıklığı neticesinde ortak değerlerimizi, kültürümüzü ortaya çıkararak ve sanal sınırlarımızı ortadan kaldırarak, gerek Türk Dünyasının ve gerekse Arap dünyasının farklı dünyalar olmayıp, ikisinin de sadece biz olduğumuzu görmeliyiz.
YORUMLAR
İşte yenibir ittifak düşüncesi daha. Bu milletin ve cihan çapında da bu ümmetin içinden hayırlı bir topluluk olmak için gayret eden insanların kalemi olarak yüreğimize bu yazınızla su serptiniz. Allah kaleminizi yüreğinizi ve düşüncenizi yüce hakikatlerle güçlendirsin efendim.
Bir an kendimi panelde zannettim. Sağa sola bakma ihtiyacı hissettim. Üniversiteyi tanıtım amaçlı yazılmış bir yazı. Gençlerimizin işine yarayacak bilgiler içeriyor. Güzel kaleme alınmış. Fakat giriş kısmını değiştirerek buraya ekleseydiniz keşke.
Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler.