- 731 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YÜZLEŞME
Daha küçücüktü,üç yaşındaydı...Solgun yüzüyle odaya giren amcası,yorgun adımlarla pencerenin önündeki sekiye doğru ilerledi,yavaşça oturdu.İçini çekerek elini cebine atıp,sigara paketini çıkardı.O herşeyden bihaber,evin şımarık ama sevilen çocuğu olarak gidip amcasıın kucağına oturdu.Amcasının yüzüne bir tokat yapıştırıp ’Nerden geliyorsun,babam nerde,onu neden getirmedin?’ dedi,amcasının gözlerinin içine baktı, kan çanağı gibiydiler.Gözlerini falan umursamadan amcasının kucağında zıplayarak ,bağırdı ’Babam nerde?’ dedi.Ne de olsa evin şımarık ama çok sevilen çocuğuydu kızmazdı amcası ona.’Kızım baban çalışmaya çok uzaklara gitti’ dedi amcası.Dudaklarını büzüp ağlamaya başladı evinşımarık,sevilen kızı.Onu susturabilene aşk olsun,ne kadar laf döktülerse nafile.Ondan sonrasını hatırlamıyordu ne yapmışlar onu nasıl susturmuşlardı?
O zamanlar köyden şehire sabah erkenden bir minibüs gider,akşama doğru da geri dönerdi.Köylüler böylelikle yaparlardı alışverişlerini,böyle giderlerdi hastaneye.Bir heyecan olurdu o minibüsün gelme saatine yakın köy meydanındaki ceviz ağacının altında.Herkes bir bir iner minibüsten ve bekleyenler koşarak yanlarına gider,gelenlerin getirdikleri torbaları yüklenirlerdi.O torbalardan çıkacaklar öylesine değerli olurdu ki!Öyle böyle değil,ta şehirden gelirdi o yolcular,torbalar,erzaklar,çarşı ekmekleri...Öylesine hoş gelirdi ki o zamanlar çarşı ekmeğinin kokusu bile...Ondan bir parça yiyebilmek ne büyük mutluluk olurdu herkes için.Sonra lafı edilirdi şehirden alınanların ballandıra ballandıra...Şehirden eli boş gelmek neredeyse ayıp karşılanır ertesi günün dedikoducularına manşet haber olurdu önceki gün şehirden eli boş gelen kişi.
Babasının uzaklara gittiğini öğrendiği günden sonra ceviz ağacının altındaki müdavimlerden olmuştu o da.Hergün ama hergün büyük bir umutla ,büyük bir sabırla,heyecanla bekledi minibüsün geleceği anı.Köşeden dönen minibüsü görünce sonsuz bir heyecan kaplardı içini,midesine bir kramp girerdi, acaba babam geliyor mu ,diye düşünerek...Her defasında hüsrana uğrar,eve dönerdi boynumu bükerek.Kimi zaman annesine yüklenirdi ’Ne zaman gelecek babam ?’diyerek...Böyle böyle tam tamına üç yıl geçti...Bekledi bekledi hiç bıkmadan bekledi.
Birgün annesi fırında ekmek yapıyordu.Fırında annesinden sonra ekmek yapacak olan kadın sordu patavatsızca ’Bacım kocan öleli kaç yıl oldu ?’’.Annesi şaşırdı,kekeledi’Ne ölmesi o çalışmaya gitti,gelecek .’dedi.Çok üstünde durmadı biricik anneciği ona yalan söyleyecek değildi ya!Bir ara annesinin eve gitmesi gerektiğinde annesi ’Kızım sen birazcık burada bekle ben hemen eve gidip geleceğim ’dedi.’Tamam ’ dedi küçük kız .Amcasının yüzünü tokatlayıp babasını sorduğu günden sonra hala evin sevilen kzıydı ama şımarık kızı değildi.O günden sonra daha sessiz ,daha uslu biri olup çıkıvermişti.Annesi gittikten sonra kadın yanına gelerek ’Annen yalan söylüyor,senin baban öldü yavrum ’dedi.Şimdilerde kulağına klasik bir Türk filminde sıradan bir replik gibi gelen bu cümle küçük kızda büyük bir yıkıma sebep oldu.O akşam cayır cayır ateşlerin içinde yanmaya başladı.Sonrasını pek hatırlamıyordu..Günlerce kendinden geçerek yatmıştı öylece,ondan umudu kestikleri için hastaneye bile götürmek istememişlerdi,hiç değilse oralarda rezil olmasın çocukcağız diyerek...
Evin uslu ama sevilen kızı büyüyeli çok oldu.Büyümek bir yana yaşlanmaya bile başladı.Kimi zaman dostlarını,kimi zaman aşklarını,kimi zaman umutlarını yolcu etti şehirler arası otobüslerle,ülkeler arası uçaklarla…Kimi zaman da canlarını uğurladı dünyalar arası bir tabutla!Çok ayrılık,çok ölüm gördü… Ama kimseyi dönecek diye beklemedi,bekleyemedi…Ne zaman biri yola çıkacağım dese gözünün önüne ,köy meydanında ,ceviz ağacının dibinde yıllarca babasını bekleyen küçük uslu kız geldi…Ne zaman birisi yolculuğa çıkacak olsa bunca üzülmesi,bunca sessizleşmesi bu yüzdendi…Ne zaman birisi yolculuğa çıkacak olsa tüm şımarıklıklarını bir yana koyup uslu kız oluvermesi de bu yüzdendi…Kim bilir belki de yolcu ettiği herkesten sonra ateşler içinde cayır cayır yanması da bu yüzdendi…