- 684 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KIBRIS GERÇEĞİ
(1)
Kıbrıs adası doğu Akdeniz’de adeta demir atmış dev bir uçak gemisi gibidir. Anadolu yarımadasının yumuşak karnında bir kalkan ve sigorta yapar. Bu stratejik değerinden dolayıdır ki Türkiye için çok önemlidir.
1571 Yılında binlerce şehit ve gazinin kanı pahasına fethedilen adaya Anadolu’dan özellikle Konya çevresinden Türkmenler getirilerek iskan edilmiştir .
Süveyş kanalının açılmasıyla 19. yüzyılda dünyanın en güçlü devleti olan İngiltere’nin baskı ve politikaları ile Osmanlı Devleti yönetimindeki ada "geçici bir süre " mazereti ile İngiltere egemenliğine devredildi .
İngilizler bir vali marifetiyle adayı çok güzel(!) yönettiler.Ada yerlileri olan Rum ve Türk halkları yönetimden memnun idi. İkinci Dünya Savaşında Avrupa ve Uzak Doğu bir kan gölü iken Süveyş Kanalının kapı nöbetçisi olan bu adada barış ve huzur vardı . Cinayet ve hırsızlık bilinmezdi.
İngiltere güney Kıbrıs’ta kurduğu Agratur ve Dikelya üslerinden yararlanarak Doğu Akdenizdeki egemenliğini bir müddet daha sürdürdü. Savaşın bitmesiyle birlikte 1950’li yıllarda Mısır’daki Süveyş Kanalının kontrolunu kaptırdı.Her nekadar ABD’nin yedeğinde savaşı kazanmış görünse de üzerinde güneş batmayan haşmetli Büyük Britanya İmparatorluğu çatırdıyordu.
Kıbrıs adasındaki Rumlar adanın bağımsızlığı için İngiliz yönetimine karşı silaha sarıldılar. Türkiye Cumhuriyetini yönetenlerin emaneten verilmiş bu ada ile ilgili bir kaygıları ve düşünceleri yoktu . Ege denizindeki Osmanlı adalarının kalelerine İtalyan bayrakları çekilmiş ve savaşta yenilen İtalyanlar 1945 sonrası bohçalarını toplarlarken nezaketen Türk yetkililerine de haber vermişlerdi. "Buyrun gelin " diye .İsmet İnönü ve hükümetlerinin bu işlere ayıracak zamanları yoktu."Yurtta sulh, cihanda sulh" diye duvarlara kitabeler astırdılar .
Savaş sonrası Yunanistan bir iç savaş yaşadı ve Yunan halkı sefalet içinde açlıkla boğuşurken Ege Denizindeki 12 Adalar ve daha binlerce adanın bayrak direklerine yerli Rumlar Yunan bayraklarını çektiler.
Ankara’nın hiç sesi çıkmadı . Ama Kıbrıs denilen dev adada durum biraz değişikti. Orada Rumların muhatabı Türkler değil İngiliz Valisi ve askerleriydi. EOKA Rum çeteleri adanın her yerinde İngiliz askerlerine saldırmaya başlayınca başa çıkmakta zorlanan İngiliz Valisi polis teşkilatına Türk delikanlıları almaya başladı . "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" diyerek Rum-İngiliz çatışmalarını seyreden Türkler bu defa İngiliz’in oyunu ile çatışmaların içine fiilen girmiş oldular .
Bu defa Rumlarla başlayan gerginlik Rum direniş örgütü EOKA’nın hedefine Türk köylerini getirdi. Türkler de ölmeye başlayınca havanın iyice bozulduğunu anlayan İngiltere "böl-yönet" politikasından "taksim" politikasına döndü .
Türkiye halkı "ya taksim ya ölüm" diye meydanlarda bağırırken Rum EOKA örgütü "enosis" adanın Yunanistan’a katılması davası güdüyordu. Rum halkı çete lideri olarak Albay Grivas ve politik lider olarak Başpapaz Makarios’u destekliyordu.
1959 Yılında Londra Antlaşmasının altına Yunanistan ,İngiltere ve Türkiye imza koyarak bu devletlerin garantörlüğünde yeni bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuş oldu. Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ve yardımcısı Dr.Fazıl Küçük idi. Resmi diller Türkçe ve Rumca idi. Bu suni devlet 1963 olaylarına kadar yaşayabildi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.