- 423 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yayladayız [Çocuklar İçin]
Sevgili Arkadaşlar dün karnelerinizi aldınız. Umarım notlarınız çok güzeldir. Bugün yarıyıl tatilinizin ilk günü ve bugünkü yazım sizler için. Hepinize iyi tatiller dilerim...
Yaylanın ne olduğunu biliyor olmalısınız. Ben yine de açıklayayım; deniz yüzeyinden yüksek, yaz mevsiminde oturulan serin ve yüksek yerlere yayla denir.
Bu yaz 1 haftalığına babaannemin köyüne gittik. Karadeniz kıyılarında çok güzel bir köy.
İlk 3 günü köyde geçirip, 4. gün yaylaya çıktık. Yürüyerek değil tabi, dedemin otomobiliyle gittik.
Yolculuk çok hoşuma gitmişti. "Oh" dedi dedem. "Ne güzel tertemiz hava, ciğerlerimiz bugün mis gibi temiz hava ile dolacak. Şehrin havası da hep böyle güzel olsa, ne güzel olurdu."
Babam, "bu biraz zor baba" dedi. "Arabalardan çıkan egzos dumanı, kışın bacalardan çıkan duman, bir de ağaçların azlığı şehrin havasının kirlenmesine sebep oluyor."
Dumanların havayı kirlettiğini biliyordum ama ağaçların azlığı ile hava kirliliğinin ne ilgisi vardı? Onlar şehirleri güzelleştirmek amacıyla dikilmiyor muydu?
Bunu sorunca babam, "ağaçların en önemli özelliği havayı temizlemeleri yavrum" dedi. "Bitkiler diğer canlıların tam aksi bir şekilde nefes alırlar. Biz insanlar ve hayvanlar havadaki oksijeni alıp vücudumuzda kullandıktan sonra kirlenen havayı karbondioksit olarak dışarıya geri veririz. Ama ağaçlar ve bitkiler bunun aksini yapar, havadaki karbondioksiti alıp, oksijeni havaya geri verirler. İşte böylece temizlik yapmış olurlar."
Dedem, "bitkilerin, üstün güç sahibi olan Allah’ın yarattığı çok fazla özellikleri var; saymakla bitmez. İstersen yaylaya vardıktan sonra sana bitkiler hakkında bildiklerimi anlatırım.
Sarılarak öptüm dedemi, "tamam dedeciğim" dedim. Bu arada yayla evleri de görünmeye başlamıştı.
Kalacağımız eski ama güzel ev, babaannemin doğduğu evdi. Eşyalarımızı odalarımıza koyduk. Hepimiz çok acıkmıştık; girişte bir yanında mutfak bulunan büyük salondaki masada yemeklerimizi yedik.
Dedeme dinlenmesi için biraz süre verdim, sonra dolaşmaya çıkmak istediğimi söyledim. Dedeciğim... Beni hiç kırmaz. Birlikte evden çıktık. Evin arkasındaki ağaçların arasında biraz dolaştık. Sonra eski bir bankta oturduk.
Dedem, "eveeet, nerede kalmıştık" dedi. Aklına gelmiş olacak ki devam etti: "Bitkilerin nefes alması fotosentezle gerçekleşir yavrum. Fotosentez sayesinde canlılık devam eder."
Fotosentez ne demekti acaba? "Fotosentez işlemi çok zor ve karmaşıktır. Bilim adamları fotosentez işlemini henüz tam olarak çözebilmiş değiller" dedi dedem.
Bugün bile bilim adamlarının çözemediği bir işlemi, bitkiler yaratıldıkları ilk günden beri düzenli bir şekilde yaparlar. Yediğimiz sebzeler, bahçemizdeki ağaç, senin çok sevdiğin şu sarı çiçeklerin yaprakları, hepsi bizim için bir fabrika gibi sürekli çalışır.
Bitkilerin fotosentez yaparak nefes almalarına çok şaşırmıştım. "Peki bu nasıl oluyor? diye sordum. Dedem anlatmaya devam etti: "İleriki sınıflarda bu konuyu çok ayrıntılı öğreneceksin. Fotosentez kısaca, bitkilerin kendi besinlerini kendilerinin üretmesidir. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi insanlar ve hayvanlar tarafından besin yoluyla alınacak enerjiye çevirirler. Sana bu şekilde özetleyebilirim."
"Bitkinin kendisi bir yana, tek bir yaprağında bile Allah harika bir sistem kurmuş yavrum. Tek bir yaprağa mikroskopla baksak, tam bir fabrikayla karşılaşırız. Allah bu sistemi minicik bir yaprakta yaratır ve hayatımızı rahatça sürdürmemiz için sürekli çalıştırır.”
“Dünyadaki bütün bitkiler, bu kusursuz sistemle birlikte yaratılır." Dedem derin bir nefes aldı ve "haydi artık eve dönelim mi, hava serinledi" dedi. Yarın anlatmaya devam etmesi için söz aldıktan sonra birlikte eve döndük.
Fuat Türker