MUHTEŞEM MISRALAR (en güzel kısa şiirler, seçme mısralar, bercesteler)
AÇIKLAMALAR:
1- Bu derleme 2011 yılında yapılmıştır.
2- Yazının tamamını okuyamıyorsanız veya yazı düzgün görüntülenmiyorsa, siteye üye olmadan, aşağıdaki adresten yazının tamamına ulaşabilirsiniz:
www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=91484
Burada edebiyatımızdaki kısa, seçkin, muhteşem mısraların bir derlemesi/antolojisi/güldestesi yapılmıştır; yani bercestelerin derlemeleri yapılmıştır. Yaklaşık yüz bin sayfanın üstünde kaynak taraması ile toplanan şiirlerden bir kısmı (A5 boyutuyla 120 sayfası) burada yayınlanmıştır. Çalışmanın aslı A5 boyutuyla 340 sayfanın üzerindedir.
Zaman içinde bu derlemenin güncellemeleri yapılabilir; keyifli okumalar dilerim.
NOTLAR:
1- Muhteşem Mısralar derlemesinde kullanılan işaretler:
»« İki şiir arasını gösterir.
…… Şiirin içinde, mısralarda atlamalar yapıldığını gösterir.
2- Mısraların açıklamalardaki günümüz Türkçesine göre yapılan sadeleştirmeleri için kısmen aşağıda verilen bazı kaynaklar kullanılmış, kısmen de tarafımdan yapılmıştır. Bu açıklamalar kısmındaki tüm hataların, eksikliklerin sorumluluğu bana aittir.
»«
“Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
Kıyâmete kadar sökülmez imiş”
(Seyranî)
»«
“Ne şâir yaş döker, ne âşık ağlar,
Târîhe karıştı eski sevdâlar.”
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
»«
“O gül endâm bir al şâle bürünsün, yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün, yürüsün”
(Vâsıf)
[Açıklama: Burada “ü”, “sü”, “sün” tekrarları, bunun oluşturduğu âhenk ve mûsikî var. Ayrıca “sün” tekrarları ile sürünme ve sünme çok güzel bir şekilde verilmiş. Kelimeler: Endâm: vücut, beden, boy bos. Şal: kadınların omuzlarını örtmek için kullandıkları geniş atkı, başlarına örttükleri örtü.]
»«
“Topla eteklerini yerlere sürünmesin,
Rüzgâra cilvelenen tülleri görünmesin”
(Şükûfe Nihâl Başar)
»«
“Çiçekle dolu bir nefes okşarken kâkülünü,
Örtün ılık gecenin gülden ince tülünü”
(Sabri Esat Siyavuşgil)
»«
“Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezâr,
Ne de şeytân, bir günâhı,
Seni beklediğim kadar.”
(Necip Fazıl Kısakürek)
»«
“Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin”
(Atilla İlhan)
»«
“Gönüllerdeki en hızlı kanaddan daha reksan
Gür saçların omuzundan uçardı bıraksan
Bir testi su olsan, süzülüp kalbime aksan
Mehtâbı karanlık sanırım benden uzaksan”
(Hüsnü Cozef Darakçı)
»«
“Sevgililer sen olup dudağımdan güldüler
Hepsi eriyip senin şulene döküldüler
Bir tek sen olmak için Leylalarla Aslılar
Sanatın imbiğinden geçtiler, süzüldüler”
(Behçet Kemâl Çağlar)
[Kelimeler: Şûle: alev; ışık, parıltı. İmbik: damıtmaya yarayan, damıtma işinde kullanılan araç, damıtıcı.]
»«
“Bakışın, gülüşün, neşen ve hüznün
Ay altında bir gül nağmesi yüzün…”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
»«
“Başını göğsüme sakla sevgilim,
Güzel saçlarında dolaşsın elim.”
(Sabahattin Ali)
»«
“Terli bir kısrak gibi gel kapıma
Savrulsun saçların
Yastığım kekik koksun”
(Ahmet Telli)
»«
“Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ”
(Ahmet Muhip Dıranas)
»«
“Kimo, deme boşuna…
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına,
Baştanbaşa sen.”
(Özdemir Âsaf)
»«
“İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı”
(Ahmet Muhip Dıranas)
»«
“Gençliğe vergi olan süsü zamân didikler,
Derin çizgiler kazar güzelliğin alnına,
En gözde varlıkları canavarlar gibi yer.”
(William Shakespeare)
»«
“Savaşır gözlerimle gönlüm öldüresiye
Senin güzelliğinin ganimeti yüzünden
Gözüm kovar gönlümü seni görmesin diye,”
(William Shakespeare)
»«
“Göz karanlıkla ışır, karanlıkları deler
Başka bütün gölgeler, gölgende ışık bulur”
(William Shakespeare)
»«
“Bildiğim bunca çiçek var, her birinde gördüm şunu:
Ya rengini senden çalmış ya da cânım kokusunu”
(William Shakespeare)
»«
“Gözlerim ressam oldu güzelliğine
Kalbimin levhasına nakşetti görüntünü”
(William Shakespeare)
»«
“Tanrı bilir, gözümle sevmiyorum ben seni
Çünkü sana baktıkça gözüm bin kusur bulur.
Ama yüreğim sever gözün sevmediğini”
(William Shakespeare)
»«
“Sen ancak görenleri seversin, bense (aşkımdan) körüm”
(William Shakespeare)
»«
“Harâma bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı”
(Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî)
»«
“Nurlu gün, bakıyorum çirkin geceye göçmüş
Görüyorum soluyor, yaşlanıyor menekşe”
(William Shakespeare)
»«
“Bir bakışın kudreti bin lisânda yoktur.
Bir bakış bazen şifâ bazen zehirli oktur…
Bir bakış bir âşığa neler neler anlatır.
Bir bakış bir âşığı saatlerce ağlatır.
Bir bakış bir âşığı aşkından emin eder.
Sevişenler daima gözlerle yemin eder…”
(Victor Hugo)
»«
“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin tende güzel bir rûh, kalbi bağlayamaz mı?
……
Öldürmek için silâh, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silâh, gülüş kurşun olamaz mı?”
(Victor Hugo)
»«
“Aşkın terânesini söylersin dilden
Gönül penceresinden hiç görmez misin?
Aşkın vîrânesini neylersin gülden
Dikenini batırsa kan görmez misin?
Gönül; çirkin alıp da güzel eylersin
Güzel; çirkin olup da aşkı neylersin?
Gönülden tatlı dili güle yeğlersin
Aşk gönülde, gönlü yâr bilmez misin?”
(Zehra Birsen Yamak)
[Kelimeler: Terâne: nağme, âhenk, makam. Vîrâne: yanmış, yıkılmış veya pek harâbolmuş yer.]
»«
“Lâmbada titreyen alev üşüyor
Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.”
(Abdurrahim Karakoç)
[Açıklama: Şiirde bahsedilen lamba, elektriğin olmadığı eski zamanlarda veya sık sık kesildiği dönemlerde çok kullanılan gazyağı lambalarıdır. Burada, gazyağı lambaları içindeki titreyerek yanan ve titrek bir ışık veren ateşin, alevin üşüdüğü ifade edilerek çok muhteşem bir tezat sanatı yapılmıştır.]
»«
“Eğildim kulağına; dur, gitme dedim
Hâreli gözlerinden öpmek istedim
Duydum; avuçlarımda sıcaklığını
Duydum; benden yıllarca uzaklığını”
(Ümit Yaşar Oğuzcan)
»«
“Eylülde melûl oldu gönül soldu da lâle
Bir kâküle meyletti gönül geldi bu hâle
Gelmez bu elem neyleyim fazla suâle
Bir hâile ömrüm ki alınmaz bile kâle”
(Edip Akyel)
[Kelimeler: Melûl: mahzûn, üzgün, boynu bükük; bıkmış. Kâkül/Kâhkül: alna düşen kısa saç. Elem: acı, üzüntü, dert, keder. Suâl: soru. Hâile: facia, dram, trajedi. Kâle almamak: dikkate almamak, hesâba bile katmamak, önemsiz saymak, sözünü etmeye değer saymamak.]
»«
“Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten
Affet senden habersiz aldığım her nefesten”
(Necip Fazıl Kısakürek)
»«
“Güllü dîbâ giydin amma korkarım âzâr eder
Nâzenînim sâye-i hâr-ı gül-ü dîbâ seni.”
(Nedim)
[Açıklama: Nedim sevgilisine olan hassasiyetini ve sevgilisinin narinliğini günümüz Türkçesi ile şöyle ifade ediyor: Güllü ipek elbise giydin ama korkarım ki elbisenin üzerindeki gülün dikeninin gölgesi yaralar seni. Kelimeler: Dîba: renkli dokuma motiflerle süslü bir çeşit ipek kumaş. Âzâr: incitme. Sâye: gölge. Hâr: diken.]
»«
“Erdi bahâr sen yine şâd olmadın gönül
Güllerle lâlelerle küşâd olmadın gönül”
(Şeyhülislâm Yahya)
[Kelimeler: Şâd: neşeli, sevimli. Küşâd: açma, açılış.]
»«
“Gel gel de bir zamân şarapla harâp olalım.
Belki bu harâbâtta bir defineye rastlarız.”
(Hafız)
[Açıklama: Şiirde tarihî mekânlarda, yıkıntılarda, harabelerde bulunan hazinelere atıf var. Kelimeler: Harâp: yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, vîrân. Harâbât: yıkıntılar, harabeler, vîrâneler; içkili eğlence yeri, meyhâne.]
»«
“Bu can yakan derdi kime söyleyeyim, kime şikâyet edeyim?
Canıma kasteden benim doktorum.”
(Hafız)
»«
“Dudağının şarabı dudağımdan uzak olmayasıca,
Acaba kimin hayât şarabı, kiminle kadeh tokuşturmada?”
(Hafız)
»«
“Ey dudağı eş olan hayâtın kaynağına!
Öptürme dudağını şarabın bardağına”
(Ömer Hayyâm)
»«
“Derd oldu şimdi bâşıma dermân sandığım
Bir âfet oldu cânıma cânân sandığım”
(Halîm Giray)
[Kelimeler: Âfet: büyük felâket, belâ; çok güzel insan. Cân: can; ruh; gönül. Cânân: sevgili.]
»«
“Kaç kere gözlerimin aynasında
saçlarını çözdü,”
(İlhâmi Bekir)
»«
“Gözlerin gözlerime değince
Felâketim olurdu ağlardım”
(Atilla İlhan)
»«
“Her zevkimi senden duyarım ben;
Gönlüm mü hayâlim mi nesin sen?”
(Abdülhak Hâmid Tarhan)
»«
“Benim için her bir sözün kıymetlidir inciden.
Gözyaşların akıtma gel, odur gönlüm inciten. ”
(İhsan Râif Hanım)
»«
“Çiçeklerden tâc öreyim, küçük, güzel başına;
Tel takılmaz altın gibi parıldayan saçına.”
(İhsan Râif Hanım)
»«
“Yârin dudağından getirilmiş
Bir katre alevdir bu karanfil”
(Ahmet Hâşim)
[Kelimeler: Katre: damla.]
»«
“Kırağılar taradı saçlarını
Yivli bir kurşun gibi”
(Hidayet Karakuş)
»«
“Yalvaran yaşlarımı nice cenazelerde
Ve ölülerin hakkı diyerek haraç aldı.
…
Sen gömülü sevginin yaşadığı mezârsın.”
(William Shakespeare)
»«
“Varlığını sabit et: sana kalır varlığın;
Kendi elinle çiz ki sürsün bahtiyarlığın”
(William Shakespeare)
»«
“Ölürsem yazıktır sana kanmadan,
Kollarım boynunda halkalanmadan.
Bir günüm geçmiyor seni anmadan,
Derdine katlandım hiç usanmadan…”
(Orhan Seyfi Orhon)
»«
“Ben güzele güzel demem
Güzel benim olmayınca”
(Karaca Oğlan)
»«
“Bu kadar letâfet çünkü sende var
Beyaz gerdânında bir de ben gerek”
(Emrah)
[Kelimeler: Letâfet: lâtiflik, hoşluk; güzellik; nezâket; incelik. Gerdân: omuzla baş arasında kalan kısım. Ben: deri üzerindeki kahverengi veya siyah renkli lekelere, kabartılara verilen isim, benek; birinci tekil şahıs, kişinin kendisi.]
»«
“Kıl Gevherî çâresine
Merhem eyle yâresine
İki kaşın arasına
Sana bir ben gerek dilber”
(Gevherî)
[Kelimeler: Ben: deri üzerindeki kahverengi veya siyah renkli lekelere, kabartılara verilen isim, benek; birinci tekil şahıs, kişinin kendisi.]
»«
“Benler sayılır ıraktan
Gözlerim doldu firaktan
Bir bûse ver al yanaktan
Ödünç olmazsa borç olsun”
(Gevherî)
[Kelimeler: Ben: deri üzerindeki kahverengi veya siyah renkli lekelere, kabartılara verilen isim, benek; birinci tekil şahıs, kişinin kendisi. Irak: uzak. Firak: ayrılık, ayrılma, ayrı düşme; hüzün, keder, sıkıntı. Bûse: öpücük, öpme, öpüş.]
»«
“Şu âlemde bulamadım vefânı
Ben severim iller sürer sefânı
Be insâfsız az mı çektim cefânı
Hatırdan gönülden geçmek yol mudur”
(Gevherî)
»«
“Her doğan güneş günü alır gider
Böyle böyle ömrümüz gitti gider
Her seher çağı sanki bir hırsız
Ömrümüzü meş’aleyle çalıp gider.”
(Ömer Hayyâm)
[Açıklama: Çeviri Hüseyin Karakan’a aittir.]
»«
“Rûhumda gizli emel mi arar
Gözlerime bakıp dalan gözlerin?
Aklıma gelmedik bilmece sorar
Beni hülyâlara salan gözlerin”
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
[Kelimeler: Emel: ümit, istek, arzu; gönülde yaşatılan ve gelecekte gerçekleşmesi istenen şey. Hülyâ: gerçekleşmesi özlenerek zihinde kurulan ve insanı oyalayıp avutan hayâl, tatlı kuruntu; tatlı düş.]
»«
Neşr eder âleme reng-i bahârı
Koyu menekşeye çalan gözlerin!
…..
Bana aşk elinden efsâne söyler,
Aşka inanmayan yalan gözlerin! ”
(Rıza Tevfik Bölükbaşı)
[Kelimeler: Neşr: yayma, dağıtma, saçma, açma. Âlem: evren, dünyâ, cihân; ortam, çevre; bütün insanlar, herkes, toplum. Efsâne: asılsız hikâye, masal, boş söz.]
»«
“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısrâlarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifâyetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.”
(Orhan Veli Kanık)
»«
“Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm”
(Erdem Bayazıt)
»«
“Öyle müştâk olmuşam ki men sana
Tâ senin yanında bile hasretem sana”
(Fuzûlî)
[Açıklama: Öyle şiddetli arzulu/tutkulu olmuşum ki ben sana. Senin yanında bile hasretim sana. Kelimeler: Müştâk: şiddetli arzulayan, özleyen.]
»«
“Gönülde eski sevdâlar,
Gözümde dereler, bağlar,
Aynada hayâlim ağlar,”
(Sabahattin Ali)
»«
“Aşkıyla, hayâliyle o mâzi ne güzeldi
Bir göz kapayıp açma kadarmış sonu geldi”
(N. Rüşdü Efe)
[Kelimeler: Mâzi: geçmiş.]
»«
“Eşi yok bir güzeli sevdi beğendi gönlüm
Kıskanır kendi gözümden yine kendi gönlüm”
(Şinâsî)
»«
“Ben şehîd olmadan aşkıyle mezârım kazayım
Taşımı gözlerimin kanlı yaşıyla yazayım”
(Şinâsî)
»«
“Gördüm, seni sevdim güzelim gonce-yi tersin;
Sevmek mi güzel, yoksa sevilmek mi ne dersin?”
(Hüseyin Siyret Özsever)
[Kelimeler: Ter: tâze.]
»«
“Ey yüce Allahım, dudağımdaki bu güzel isim kimindir?
Öyle güzel ki söylemek için dudaklarım birbirini öper.”
(Mirza Esedullah Han Gâlîb)
»«
“Yıldızlı semâlardaki haşmet ne güzel şey
Mehtâbâ dalıp yâr ile sohbet ne güzel şey”
(Fâik Âli Ozansoy)
[Kelimeler: Semâ: gökyüzü. Haşmet: büyüklük, heybet, gösterişlilik. Mehtâb: ay ışığı, ay aydınlığı; dolunay.]
»«
“Bilgi ile başlar bir işe kişi,
Akıl ile yapsa bitirir işi.”
(Yusuf Has Hacib)
[Açıklama: Bu mısrâlar Kutadgu Bilig’den alınmış olup, Prof.Dr. Reşid Rahmeti Arat’ın günümüz Türkçe’sine çevirisidir. Aslı şu şekildedir: “Bilig birle başlar kişi iş başın. Ukuş birle uksa ongarur işin.”]
»«
“Gözlerin dolu melâl,
Yüzün bir ince hilâl,
Giderken beni de al”
(Kemâlettin Kamu)
[Kelimeler: Melâl: hüzün, keder.]
»«
“Sevgilim senin de geçer zamânın,
Ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü ânın,
Böyledir kanunu kahpe dünyânın,
Dört mevsim içinde bir bahâr olur!”
(Kemâlettin Kamu)
»«
“Aşkın yüreği susuzluktur
Sevgi sevgi sızlar”
(Erdal Alova)
»«
“Bildim artık
Yalnızlığın yurdu sensin
Keder yağar dört mevsim göklerinden”
(Erol Çankaya)
»«
“Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte…
Her ölüm erken ölümdür.
Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayât
Fenâ değildir.
Üstü kalsın…”
(Cemâl Süreyyâ)
»«
“Gerçi süsü ondan azdı
Fakat o kadar beyazdı
Bir gelinlik daha giydim”
(Ârif Nihat Asya)
»«
“Kıyılamaz iken öpmeğe tenin
Şimdi ne hâldedir nâzik bedenin
Andıkça gülşende gonce dehenin
Yansın âhım ile kül olsun güller
……
Feleğin kînesi yerin buldu mu
Gül yanağın, reng-i rûyun soldu mu
Acaba çürüyüp toprak oldu mu
Öpüp kokladığım o pamuk eller”
(Âkif Paşa)
[Açıklama: Bu şiir küçük yaşta kaybedilen çocuk için yazılmıştır. Günümüz Türkçesiyle açıklaması: Ben tenini öpmeğe kıyamazken, acaba o nâzik bedenin şimdi ne haldedir? Gül bahçesinde o hemen açılıverecek gibi duran dudağını gördükçe, çektiğim âh ile bütün güller yansın ve kül olsun! Feleğin intikamı böylece yerini buldu mu? Güle benzeyen yanağın, yüzünün rengi soldu mu? Öpüp kokladığım o pamuk gibi yumuşacık eller acaba çürüyüp toprak oldu mu? Kelimeler: Gülşen: gül bahçesi, gülistân. Dehen: ağız. Rûy/Rû: yüz, çehre.]
»«
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç”
(Yahya Kemâl Beyatlı)
[Kelimeler: Fasıl/Fasl: bölüm, kısım, devre; bir işin veya eylemin yapım süresi; mevsim.]
»«
“Akşam kapanınca perde perde,
Bir hatıra zevki var kederde.”
(Yahya Kemâl Beyatlı)
»«
“Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
……
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.”
(Câhit Sıtkı Tarancı)
»«
“Enginde yavaş yavaş günün minesi soldu
Derdim bana arkadaş bugün de akşam oldu
Gölgeler indi suya kuşlar vardı uykuya,
Gurbeti duya duya bugün de akşam oldu”
(Ali Vecdi Bingöl)
»«
“Dağlar, taşlar dayanmaz fısıltıma, âhıma
Vazgeçtim gecelerden göz dikti sabahıma”
(Zübeyde Gökbulut)
»«
“Her gece bir başka mevsimle gelirsin
Dudaklarında alev alev yaz
……
Bazan da kış gibi serin ve beyaz”
»«
“Senin kirpiklerinde bir damla oldu akşam
Gündüzden, gürültüden ve kâinattan ırak
Akşamı seyredeyim bakışlarında bırak”
(Yaşar Nabi Nayır)
»«
“Bir gün ezecektir her amansız tankı
Ozanın ezgilerinden dağılan bir yankı”
(Talât Halman)
»«
“Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden”
(Ahmet Muhip Dıranas)
»«
“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiştir.”
(Atillâ İlhan)
»«
“Kalbim yine üzgün seni andım da derinden
Geçtim yine dün eski hazân bahçelerinden”
(Yahya Kemâl Beyatlı)
[Kelimeler: Hazân: sonbahâr, güz.]
»«
“Hasreti bağlayıp sazın teline,
Yıllardır çıkmışım gurbet eline,
Düşmüşüm bu yüzden elin diline
Üstelik yâr beni taşlar nedendir?”
(Fuat Edip Baksı)
»«
“Ne engin, ne gemi, ne yelken!
İşte son nefesi hazîn günümüzün
Hüzün… Hüzün… Hüzün…
Bu bir ayrılık saati ömrümüzün”
(Mehmet Deligönül)
[Kelimeler: Engin: denizin karadan çok uzakta bulunan bölümü, açık deniz; deniz, okyanus. Hazîn: hüzünlü, üzüntülü, kederli, gamlı; hüzün verici.]
»«
“Kara gözlüm, efkârlanma gül gayrı!
İbibikler öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: “Gel gayrı!”
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.
Ah çekerim resmine her bakışta,
Bir mahzûnluk var o boyun büküşte
Emîn ol ki, her sigara yakışta,
Sanki duman tüter tütmez ordayım…”
(Bekir Sıtkı Erdoğan)
[Kelimeler: Efkârlanmak: üzerine hüzün çökmek, düşünüp tasalanmak, üzülmek. İbibik: çavuş kuşu.]
»«
“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım, çözülmüyor Mihriban
Ayrılıktan zor belleme ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban
Yâr deyince, kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor
Lâmbada titreyen alev üşüyor
Aşk, kâğıda yazılmıyor Mihriban
……
Tabiplerde ilâç yoktur yarama;
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama,
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban”
(Abdurrahim Karakoç)
»«
“Uyuyan göllere gün ışığında
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim anlar?”
(Abdurrahim Karakoç)
»«
“Ey sevgili...
Biz seninle bir salkımın iki âşık üzümüyken,
Başka şişelerde şarap olmuşuz.
Başka hayâllerde harâp olmuşuz...”
(Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî)
»«
“Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yürüyorum gözünün yeşil serinliğinde
……
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine”
(Erdem Bayazıt)
»«
“Bulutlara gömülü sedeften yüzün
Dünyânı kuşatmış destânsı hüzün”
(M. Âkif İnan)
»«
“Rûhum yılları yılı aşkla ördüğüm,
Saçlarının tellerine kördüğüm.”
(Cemâl Safi)
»«
“Kim demiş harâm nedir bilmez Hayyâm?
Ben harâmı helâli karıştırmam:
Seninle içilen şarap helâldir,
Sensiz içtiğimiz su bile harâm.”
(Ömer Hayyâm)
»«
“Âleme gelmemek elimde olsaydı gelmezdim;
Ölmemek elimde olsaydı ölür müydüm hiç?”
(Ömer Hayyâm)
»«
“Sakın, ayağını toprağa yavaş bas,
Çünkü bastığın toprak, eşsiz bir güzelin gözbebeğiydi.”
(Ömer Hayyâm)
»«
“Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz:
İki başımız var, bir tek bedenimiz.
Ne kadar dönersem döneyim çevrende:
Er geç baş başa verecek değil miyiz?”
(Ömer Hayyâm)
»«
“Gördüğüm tek deniz gözlerindir,
Mâvi alevlerle yanan”
(Sergey Yesenin)
»«
“Sevdâdan yana, kim olursa olsun,
Yaşça başça ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.”
(Edgar Allan Poe)
»«
“Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri
Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri.
İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.
Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir âyînde;
Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
Ürperip uzaklaşan dalgalar sıra sıra.
……
Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.
……
Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar;
Pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar
Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.”
(Arthur Rimbaud)
[Kelimeler: Fecr/Fecir: Güneş doğmadan önce gün doğusunda görülen aydınlık, tan kızıllığı, tan vakti. Dem: ân, zamân. Âyîn: dinî tören; gizli bir gücü belirli bir eyleme yöneltebilmek için yapılan büyü töreni. Engin: denizin karadan çok uzakta bulunan bölümü, açık deniz; deniz, okyanus.]
»«
“Ölüm gözlerimde bugün;
Sanki nîlüferler kokuyor;
Sâhilinde oturmuşum sanki sarhoşun.
Ölüm gözlerimde bugün;
Üzerinden çok geçilmiş bir yol gibi;
Gurbetlere seferden döner gibi kafileler.”
(Anonim/Eski Mısır Şiiri)
»«
“Bahâr olmuş, çimenler, lâleler, güller bütün bitmiş;
Gülüm, bir sensin ancak bitmeyen şu topraktan;
Rebiî bir bulut şeklinde ağlarken mezârında,
Nihâyet öyle yaş döksem ki, artık sen de fışkırsan”
(Şeyh Sadî-i Şirazî)
[Açıklama: Farklı estetik zevklere hitap etmesi ve kıyas yapılabilmesi için aynı şiirin iki ayrı çevirisi alt alta verilmiştir. Bu çeviri Mehmet Âkif Ersoy’a aittir. Kelimeler: Rebiî: bahara âit.]
»«
“Bak geldi bahâr mevsimi gül lâle ve çiğdem
Yer yer açıyor sen neye topraktasın ey cân
Kabrinde bulutlar gibi hep gözyaşı döksem
Bir gün ne olur sen de bu toprakta açılsan”
(Şeyh Sadî-i Şirazî)
[Açıklama: Çeviri Orhan Veli Kanık’a aittir.]
»«
“Sen ki çağların gonca bahârı,
Dünyâya nasîp ilk ve son sevdâ.”
(Wystan Hugh Auden)
»«
“Öyle derin ki gözlerin içmeğe eğildim de
Bütün güneşleri pırıl prıl orada gördüm
Orada bütün ümitsizleri bekleyen ölüm
Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde”
(Louis Aragon)
»«
“Rüzgâr kanatlı zamân, yap aklına eseni,
İstersen dünyâyı yık, güzel yüzleri sarart,
……
Sevgilimin yüzünü saatlerinle oyma,
Köhne kalemin onu boğmamalı çizgiye;
Sakın sürüp giderken çirkin izini koyma”
(William Shakespeare)
»«
“Kaç leylim bahâr,
Hasretinden prangalar eskittim.
……
Yokluğun cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…”
(Ahmet Ârif)
[Açıklamalar: Leylim kelimesinin halk ağzında, “sürekli, her zamân” anlamları vardır. Kelimeler: Pranga: eskiden, ağır cezaya çarptırılmış olan mahkûmların ayaklarına bağlanan kalın kelepçe ve zincir. Leyl: gece.]
»«
“Sarmış beni gurbet,
Sarmış beni Mecnûn diye zincir gibi dağlar;
Bir türbe ki rûhum, gelen ağlar, giden ağlar!”
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
»«
“Kabrimi gösteren taş parçasından
Yıllarla silinmiş olsa da adım
Bir zamân, ey yolcu, ben de yaşadım.
Çılgın heveslerim vardı benim de,
Benim de ra’şeler gezdi tenimde.
……
Adımlarla gezdim hayât yolunu
Ve bir avuç toprak oldum en sonu.”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
[Kelimeler: Ra’şe: titreme.]
»«
“Her köşende bin bir çiçekli bahçeler vardı;
Göklerinin güneşinden güller yağardı…
Dağlarının yeşil saçı niçin ağardı?”
(Celâl Sâhir Erozan)
»«
“Dem olur, kendi gözümden seni ben kıskanırım.
Görecekler, sevecekler, kapacaklar sanırım.”
(İsmâil Sefâ)
[Kelimeler: Dem: ân, zamân.]
»«
“Bir dakika görmesem, kalbimde sızlar yâreler
Sen de olmazsan, neşât-ı ömrümü kim tâzeler?”
(Ahmet Refik Altınay)
[Kelimeler: Neşât: neşe, sevinç.]
»«
“Yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken.
Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken.
En neş’eli demler bu gece sazla geçerken,
Öksüz sanırım kendimi ben sensiz içerken.”
(Ahmet Refik Altınay)
[Kelimeler: Dem: ân, zamân.]
»«
“Sazlıklarda sessizce süzülürken kayıklar,
Ay sularda bir hasta kadın gibi sayıklar.
……
Ne bir kuş cıvıltısı, ne de bir bülbül sesi…
Yalnız suyu titreten küreklerin bûsesi
……
Ay hasta… Sular hasta… Sularda sazlar hasta…
Niçin bu pırıldayan gecenin rûhu yasta?”
(Ali Müntaz Arolat)
[Kelimeler: Bûse: öpücük, öpme, öpüş.]
»«
“Ahmak oldur dünyâ için gam yiye,
Ne bilirsin kim kazana kim yiye.”
(Atasözü/Şâiri Meçhûl)
[Kelimeler: Gam: keder, tasa, kaygı, dert.]
»«
“Akıllı oğlun varmış, malı neylersin,
Akılsız oğlun varmış, malı neylersin.”
(Atasözü/Şâiri Meçhûl)
»«
“Adilem oydu beni
Bir güzel soydu beni
Güzel Allah’tan bulsun
Ortada koydu beni”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“Kız saçların örmezler
Seni bana vermezler
Sen bu gece bana kaç
Ay karanlık görmezler”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“A benim bahtiyârım
Gönülde tahtı yârim
Yüzünde göz izi var
Sana kim baktı yârim”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“Bize attığın zar mı
Kâr mı, yoksa zarar mı
Aşkıma yer vermedin
Kalbin o kadar dar mı”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“Gözlerin kararan yollarda üzgün,
Ve bir zambak kadar beyazdır yüzün;
Süzülüp akasya dallarında gün
Erir damla damla ayaklarında.”
(Ahmet Muhip Dıranas)
»«
“Söyletme beni, derdim büyüktür;
Ümidim, gönlüm çoktan sönüktür;
Hayâtım bana bir koca yüktür,
Gönül bağında baykuşlar öter.”
(İhsan Râif Hanım)
»«
“Solsan da sararsan, gene gül-pembe dehensin.
Rabbin bana bir nîmeti varsa o da sensin.”
(Ahmet Refik Altınay)
[Kelimeler: Dehen: ağız.]
»«
“Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdân beni…”
(Ahmet Ârif)
»«
“Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia”
(Özdemir Âsaf)
»«
“Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…”
(Ahmet Ârif)
»«
“Bu kadar yürekten çağırma beni
Bir gece ansızın gelebilirim
Beni bekliyorsan, uyumamışsan
Sevinçten kapında ölebilirim
……
Kal dersen, dağlarca severim seni
Bir deniz olurum ayaklarında
Aşk bu, özleyiş bu, hiç belli olmaz
Kalbim duruverir dudaklarında”
(Ümit Yaşar Oğuzcan)
»«
“Bir çift karagöz görmüşem, katrandan kara,
Karanlığı ışık verir karanlıklara”
(Tevfik Bayram)
»«
“Notalar senle başlar senle biter beste
Yüreğimde goncalar açılır deste deste”
(Fatma Doğru)
»«
“Yüreğimdeki bu kor sanma bir gün sönecek;
Yüzyıl da geçse aşkım dillerde söylenecek…”
(Fatma Doğru)
»«
“Kimse taşıyamaz aşk acısını
Yüreğe saplanan bir şiir kadar
……
Yalansız her aşkta şâir kanı var
Aşklar şiirle kanar”
(Ahmet Necdet)
»«
“Varsın seni ömrünce azabın kolu sarsın
Şâir! Sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın!”
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
»«
“Ne müşkil derd olursa bulunur âlemde dermânı
Ne müşkil derd imiş ışkun ki dermân eylemek olmaz”
(Fuzûlî)
[Açıklama: Ne zor dert olursa bulunur âlemde dermânı. Ne zor dert imiş aşkın ki, dermân eylemek olmaz.]
»«
“Işk derdiyle hoşem ilâcımdan el çek tabîp
Kılma dermân kim helâkim zehri dermânındadır”
(Fuzûlî)
[Açıklama: Aşk derdiyle hoşum ilâcımdan elini çek tabîb. Dermân olma, helâkım (yok olmam/ölmem) dermân olan zehrindedir.]
»«
“Var iy tabîp bizim sen el vurma zahmımıza
İlâca kabil olur taze yâremiz yoktur.”
(Müverrih Ali)
[Kelimeler: Zahm: yara. Kabil: kabul eden, alan.]
»«
“Cümle lezzetden lezîz iksîrsin ey zehr-i aşk
Zevk-i derdinden alan her rûh dermândan geçer”
(Yahyâ Kemâl Beyatlı)
»«
“Men fakîrem sen ganî vergil zekât-ı hüsn kim
Şer’içinde hem manadur hem sana vâcib zekât”
(Fuzûlî)
[Açıklama: Ben fakirim sen zengin, güzelliğin zekâtını ver. Şeri’atta hem sana hem bana zekât vaciptir. Kelimeler: Men: ben. Ganî: zengin, varlıklı. Hüsn: güzellik. Şer’: şerîat; Allah’ın emri, âyet, hadîs, icmâ-i ümmet ve kıyâs-ı fukahâ esasları üzerine kurulmuş olan din kaideleri. Mana: bana.]
»«
“Şîrler pençe-i kahrımdan olurken lerzân
Beni bir gözleri âhûya zebûn etti felek”
(Selimî / Yavuz Sultân Selim)
[Açıklama: Arslanlar bile gazabımın/hışmımın pençesinde titrerken; beni bir ceylan gözlü karşısında âciz etti felek. (Bu şiirin Yavuz Sultân Selim Han’a ait olup olmadığı konusunda bazı tartışmalar olsa da şiir Yavuz’un kişiliğiyle çok iyi örtüşmektedir.) Kelimeler: Şîr: arslan. Lerzân: titreyen. Âhû: ceylan; (gözler için) iri ve güzel; güzel, dilber. (Kelimenin karşılığı geyik, ceylân veya karaca denilen vahşi hayvandır. Vahşiliklerinden, güç avlanmalarından kinâye olarak haşin dilberlere, gözlerinin güzelliklerinden dolayı güzel gözlülere, misk âhûsu münasebetiyle güzel kokululara da âhû denilir.) Zebûn: esir, zayıf. Felek: kadere hâkim olduğuna inanılan gizli güç, tâlih, baht; dünyâ, âlem.]
»«
“Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi
Müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi”
(Yahya Kemâl Beyatlı)
[Kelimeler: Feci: elem, keder ve ızdırap veren, acıklı; dehşetli, korkunç. Müşkül: zor, güç; zorluk, güçlük; halledilmesi, çözüme kavuşturulması güç iş veya mesele.]
»«
“Bir külâh kapmaksa şâyet bunca hırsın gayesi,
Kendi nâmusun olur er geç onun sermayesi”
(Mehmet Âkif Ersoy)
»«
“Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası”
(Mehmet Âkif Ersoy)
»«
“Siyah akar Zonguldak’ın deresi
Yüz karası değil kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası”
(Orhan Veli)
»«
“İnsanlığı pâmâl eden alçaklığı yık, ez
Billâh yaşamak yerde sürüklenmeye değmez”
(Tevfik Fikret)
[Kelimeler: Pâmâl: ayaklar altına almak.]
»«
“Erişir menzil-i maksûduna âheste giden
Tiz reftar olanın pâyine dâmen dolaşır”
(Hâtemî)
[Açıklama: Yavaş (emin adımlarla) yürüyen hedefine ulaşır. Hızlı hızlı yürüyenin (ise) ayağına etekleri dolaşır (engelle karşılaşır). Kelimeler: Menzil: mesâfe; varılacak yer. Maksûd: maksat, amaç, gaye, istek, istenilen şey. Âheste: yavaş, ağır, sâkin; yavaşça, yavaş yavaş. Tîz reftâr: hızlı giden. Pây: ayak. Dâmen: etek.]
»«
“Âyînesi iştir kişinin lâfa bakılmaz
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde”
(Ziya Paşa)
[Açıklama: Kişinin aynası işidir, (kuru) lâfa bakılmaz. Kişinin aklının, zekâsının derecesi eserinde (işinde) görünür. Kelimeler: Âyîne: ayna. Lâf: söz, konuşma. Rütbe-i akl: aklın derecesi, zekâ seviyesi.]
»«
“Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-dûz pâlân ursan eşek yine eşekdir.”
(Ziya Paşa)
[Açıklama: Soysuza (kötü soyluya) soyluluk mu verir hiç üniforma. Sırmalı semer vursan eşek yine eşektir. Kelimeler: Bed: kötü, fenâ, çirkin. Asl: asıl, esâs, temel; soy, nesep. Necâbet: soyluluk. Zerdûz: altın. Pâlân: semer.]
»«
“Adam, adamdır eğer olmaz ise bir pulu
Eşek yine eşekdir, atlastan olsa çulu”
(Lâedrî/Şâiri Meçhûl)
[Açıklama: Adam, adamdır olmasa da bir pulu. Eşek yine eşektir, (en değerli kumaştan) atlastan olsa da çulu/örtüsü.]
»«
“Bir mezâr taşıdır insandan yarına kalan
Onu da başkası yaptırır, gayrisi yalan”
(Yaşar Çalışkan)
»«
“Saçlarun çözsün bulutlar ra’d kılsın nâleler
Kabrim üzre haşre dek yansun göyünsün lâleler”
(Âhî)
[Açıklama: Bulutlar saçlarını çözsün, gök gürültüsü; feryâtlar etsin, kalbimin üstünde lâleler mahşere dek yansınlar, yüreklerini dağlasınlar. Kelimeler: Ra’d: gök gürlemesi, gök gürültüsü. Nâle: inleme, inilti. Haşr: ölüleri diriltip mahşere çıkarma, kıyâmet. Göyünmek: yanmak.]
»«
“Yâra derdim diyemem bezm-i şarâb olmayıcak
Cürmüm ikrâr idemem mest-i harâb olmayıcak”
(Nef’i)
[Açıklama: Şarap meclisi olmayınca sevgiliye derdimi açamam, söyleyemem. Şaraptan bitkin bir hâle gelmedikçe cürmümü ikrar edemem. Kelimeler: Bezm: içkili, eğlenceli yeme içme ve sohbet meclisi; topluluk, meclis, toplantı. Cürm: suç. İkrâr: saklamayıp söyleme, itiraf; dil ile söyleme; kabul. Mest: sarhoş, kendinden geçmiş. Harâb: yıkık, vîrân.]
»«
“Derler: İnsanda en derin yaradır köksüzlük;
Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük”
(Yahya Kemâl Beyatlı)
»«
“Akın var
Güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
Güneşin zaptı yakın!..”
(Nâzım Hikmet Ran)
»«
“İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyâda vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
Saçlarından tutup sürüklediler,
Götürüp kâfire: ‘Buyur…’ dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?”
(Nâzım Hikmet Ran)
»«
“Baş koymuşum Türkiye’min yoluna
Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm”
(Dilaver Cebeci)
»«
“Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolunda
İstiklâl uğrunda, nâmus yolunda
Can veren Mehmedin yattığı yerdir.”
(Necmeddin Halîl Onan)
»«
Bu Vatan Kimin?
“Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır.
Bir târîh boyunca onun uğruna
Kendini târîhe verenlerindir.
……
İleri atılup sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine,
Şu kara toprağa girenlerindir…”
(Orhan Şâik Gökyay)
»«
“Sâhipsiz olan vatanın batması haktır;
Sen sâhib olursan bu vatan batmayacaktır.”
(Mehmet Âkif Ersoy)
»«
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır;
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
(Mithat Cemâl Kuntay)
»«
“Gönül ne gök, ne elâ, ne lâcivert arıyor
Ah bu gönül, bu gönül, kendine dert arıyor”
(Nef’î)
»«
“Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
(Tevfîk Fikret)
[Açıklama: Yiyin efendiler, yiyin; bu iştah sofrası sizin: Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin! Kelimeler: Hân: sofra. İştihâ: iştah. ]
»«
“Akıyordu su
Gösterip aynasında söğüt ağaçlarını.
Salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını!”
(Nâzım Hikmet Ran)
»«
Nal sesleri sönüyor perde perde,
Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
…….
Atlılar atlılar kızıl atlılar,
Atları rüzgâr kanatlılar!”
(Nâzım Hikmet Ran)
»«
“Ellerim takılırken rüzgârların saçlarına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına.
……
Serpilmeye başladı bir yağmur ince ince,
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
……
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri
Çiçekliyor duvarı ocağın akisleri.”
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
[Kelimeler: Akis: yansıma, çarpıp geri dönme; ses ve ışık dalgalarının bir cisme çarpıp geri dönmesi ve bunun sonucunda duyulan ses, görülen ışık, yankı.]
»«
“Yapayalnız, kırda, yeşil gecede,
……
Gökteki ay, masaldaki meyve;
Bölüştük o sihirli meyveyi.”
(Paul Valéry)
»«
“Bir masal meyvası gibi paylaştık
Mehtâbı kırılmış dal uçlarından.”
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
[Kelimeler: Mehtâb: ay ışığı, ay aydınlığı; dolunay.]
»«
“Elbet put olurlar öpülen eller, etekler.
Elbet öpen oldukça, olur öptürecekler”
(Mithat Cemâl Kuntay)
»«
“Ye’s öyle bir batakktır ki; düşersen boğulursun.
Ümmîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!”
(Mehmet Âkif Ersoy)
[Açıklama: Karamsarlık öyle bir bataktır ki; düşersen boğulursun. Ümide sımsıkı sarıl, seyret ne olursun. Kelimeler: Ye’s: ümitsizlik, elem, keder. Ümmîd: ümit.]
»«
“Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla övemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem”
(Mehmet Âkif Ersoy)
»«
“Bana Tâhir Efendi kelb demiş
İltifâtı bu sözle zâhirdir
Mâlikî mezhebim zirâ
İtikadımca kelb tâhirdir.”
(Nef’i)
[Açıklama: Bir gün bir mecliste Nef’inin ismi geçer. Tâhir Efendi adında bir kişi, “Aman anmayın şu kelbi (köpeği)” der. Bunu haber alan Nef’i yukarıdaki hicvi yazar. Kelimeler: Tâhir: isim olarak kullanıldığı gibi “tâhir”in temiz anlamı da vardır. İltifât: övücü söz söyleme, methetme; saygı gösterme, hürmet gösterme. Kelp: köpek. (Bazı İslâm mezheplerince köpek (kelb) pis (necis) kabul edilmiş, bazı mezheplerce ise temiz kabul edilmiş edilmiştir.) Zâhir: açık, belli. Mâlikî: dört sünnî mezhepten birisi. İtikat: inanç anlamına ve kanaat anlamına gelmektedir.]
»«
“İnsanoğlu nâziktir her lâfı kaldırmaz
İnek dersin kızar da, sağarsın aldırmaz”
(Neyzen Tevfik)
»«
“İnsanoğlu nâziktir ağır sözü kaldırmaz
Eşek dersin kızar da, bin sırtına aldırmaz”
(Aziz Nesin)
»«
“Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler”
(Şâir Eşref)
»«
“Cihânda kendini her ferdden alçak görür ol kim
Utanmaz kendi nefsinden de âr eyler melâmetten”
(Nâmık Kemâl)
[Açıklama: Kendinden utanmayıp da başkasının ayıplamasından utanan kişi, dünyâda kendini herkesten alçak görür. Kelimeler: Âr: utanma. Melâmet: ayıplama, kınama; azarlama.]
»«
“Edepsizlikte tekleriz;
Kimi görsek etekleriz.
Hakk’tan da ümid bekleriz;
Ne utanmaz köpekleriz”
(Namık Kemâl)
»«
“Bu âdem didukleri; el ayakla, baş degül
Âdem ma’nâya dirler; sûret ile kaş degil”
(Kaygusuz Abdal)
[Kelimeler: Âdem: insan. Ma’nâ: mânâ; cisimden, bedenden ayrı olarak var olan şey; rûh, iç, içyüz. Sûret: biçim, görünüş, kılık.]
»«
“Kazâ ila kazâ oldu Acıpayam kazâsı
Sığır gütmekten gelir belediye â’zâsı!”
(Şâir Eşref)
[Kelimeler: Kazâ: ilçe. Â’zâ: üye.]
»«
“Kabrimi kimse ziyâret etmesin Allâh için
Gelmesin, reddeylerim billâhi öz kardaşımı
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o rütbe yıldı kim
İstemem ben Fâtiha, tek çalmasınlar taşımı!”
(Şâir Eşref)
[Kelimeler: Ebnâ-yı âdem: âdemoğulları, insanlar. Rütbe: derece. Kim: ki.]
»«
“‘Biz dünyâdan gider olduk, kalanlara selâm olsun
Bizim için hayır duâ kılanlara selâm olsun.”
(Yûnus Emre)
»«
“‘Biz bu dünyâdan gider olduk
Kalanlara selâm olsun’
Ama hep böyle gidecekse bu dünyâ
Kalanlara harâm olsun.”
(Bedri Rahmi Eyüboğlu)
»«
“Sağlığında nice ehl-i hünerin
Bir tutam tuz koyan olmaz aşına
Önce öldürürler onu açlıktan
Sonra bir türbe dikerler başına”
(Ferit Kam)
[Kelimeler: Ehl-i hüner: hüner sâhipleri, ustalar; hünerli, sanattan anlayan kimseler.]
»«
“Olgun diye seçeriz, bahtımıza ham gelir
Bir ucuzluk beklerken zam üstüne zam gelir
…
Kapılmış gidiyoruz umut adlı güzele
O yardan gelse gelse bir kuru selâm gelir
…
Kaç yüzyıldır nasibi böyledir milletimin
Sevinçler yarım yarım, acılar tamam gelir”
(Ümit Yaşar Oğuzcan)
»«
“Câhilin âlim katında sözünün mikdârı yok
Kendi eşek, giydiği çul, başının yulârı yok.”
(Bâkî)
»«
“Âdemoğlu âleme uryân gelür, uryân gider
Nâle vü efgân ile giryân gelir, giryân gider”
(Taşlıcalı Yahya Bey)
[Açıklama: İnsanoğlu dünyâya çıplak gelir, çıplak gider. Feryât ve inleme ile ağlayarak gelir, ağlayarak gider. Kelimeler: Âdemoğlu: insanoğlu. Âlem: dünyâ, evren, cihân. Uryân: çıplak. Nâle: inleme, inilti. Efgân: ızdırap ile haykırma, bağırıp çağırma; bağrışma, feryâd. Giryân: ağlayan, ağlayıcı.]
»«
“Düşenin dostu olmaz demişler düş de görürsün
Sen o zamân dostları, düş de görürsün”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“Bu sofracık, efendiler, -ki iltikama muntazır
Huzûrunuzda titriyor - şu milletin hayâtıdır;
Şu milletin ki muztarip, şu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…
Yiyin efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler, pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün yarın kalır mı, kim bilir?
…….
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
…….
Verir zavallı memleket, verir ne varsa: Mâlini,
Vücûdunu, hayâtını, ümîdini, hayâlini,
…….
Hemen yutun, düşünmeyin harâmını, helâlini…
Yiyin, efendiler, yiyin; bu hân-ı iştihâ sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”
(Tevfîk Fikret)
[Kelimeler: İltikam: yutma, yutulma, lokma etme. Muntazır: gözleyen, bekleyen. Muztarip: ıstırap çeken, acı çeken; hasta, rahatsız. Muhtazır: can çekişen. Hân: sofra, yemek sinisi; yemek. İştihâ: yeme isteği, iştah. Hân-ı iştihâ: iştah sofrası. Çehre: yüz, simâ, surat; yüzdeki ifade. Mâl: mal, varlık, servet.]
»«
“İnsanlığı pâ-mâl eden alçaklığı yık, ez;
Billâh, yaşamak yerde sürüklenmeğe değmez.”
(Tevfik Fikret)
[Kelimeler: Pâmâl: ayak altında kalmış, çiğnenmiş.]
»«
“Cehlimi bilmeyecek mertebe câhil değilim
Bilirim rütbe-i noksânımı kâmil değilim”
(Yenişehirli Avnî)
[Açıklama: Bilgisiz olduğumu bilmeyecek kadar câhil değilim. Olgun olmadığımın da farkındayım, eksikliğimin ne derece olduğunu bilirim.]
»«
“Tilkiyi canından eden parlak postudur
İnsanı canından eden kahpe dostudur”
(Atasözü/Şâiri Meçhûl)
»«
“Göz gördü, gönül sevdi, seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı, benim bunda günâhım”
(Nahifî)
[Kelimeler: Yüzü mâhım: ay yüzlüm.]
»«
“Söylenir dilde meseldir el için olma sefîl
Ne vasî ol, ne vekîl ol ne de bir şahsa kefîl”
(Mehmet Tevfik Efendi)
[Kelimeler: Sefîl: sefâlet çeken, yoksul; alçak, bayağı; yıpranmış, harap. Vasî: yasanın öngördüğü şartlarda, kişilerin haklarını, yararlarını korumak için mahkeme kararı ile atanmış kanunî temsilci.]
»«
“Bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
Çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak”
(Attilâ İlhan)
»«
“Çok söyleme ârsız edersin
Aç bırakma hırsız edersin”
(Atasözü/Şâiri Meçhûl)
»«
“Gönül yapmak gelmiyorsa elinden
Bârî gönül yıkılmasın dilinden”
(Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî)
»«
“Baş olanlar sevinmesinler ne gelirse başa gelir
Diz toprağa yaslanır da baş düşerse taşa gelir”
(Anonim/Şâiri Meçhûl)
»«
“Kimin ters giderse bir zamân işi
Muhallebi yerken kırılır dişi”
(Figânî)
»«
“Ben sizlere oldum kağan,
Alalım yay ile kalkan,
Nişan olsun bize buyan,
Bozkurt olsun (bize) uran,”
(Oğuz Kağan Destânı’ndan)
[Kelimeler: Uran: parola, haykırmak.]
»«
“Millet için beği çok seçkin gerek,
Gönül dil doğru, huyu üstün gerek.”
(Yusuf Has Hacib)
[Açıklama: Bu mısrâlar Kutadgu Bilig’den alınmış olup, Prof.Dr. Reşid Rahmeti Arat’ın günümüz Türkçe’sine çevirisidir. Aslı şu şekildedir: “Budunka beği artuk ödrüm kerek. Köngül til köni kılkı ködrüm kerek.”]
KAYNAKLAR:
1. Fuzûlî Divanı Şerhi, Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan, Akçağ Yayınları 235, Ankara, 2001
2. Fuzûlî Üzerine Makaleler, Prof.Dr. Hasibe Mazıoğlu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1997
3. Hafız Divanı, Abdülbakî Gölpınarlı, M.E.G.S.Bakanlığı Yayını, İstanbul, 1988
4. Hafız Dîvânı, Abdülbakî Gölpınarlı, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2 Baskı, İstanbul, 2013
5. Şeyh Gâlîb Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1994
6. Nesimî Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1990
7. Nedîm Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997
8. Gevherî, Prof. Dr. Şükrü Elçin, Kültür Bakanlığı Yay. 56, Ankara, 1984
9. Soneler, William Shakespeare, Çev. Talât Sait Hamlan, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 2008
10. Şair Padişahlar, Prof. Dr. Coşkun Ak, Kültür Bakanlığı Yay. 2725, Ankara, 2001
11. Leylâ vü Mecnûn, Fuzûlî, Dergâh Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2005
12. Seçme Divanlar
13. Çile, Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Yayınları, 50. Baskı, İstanbul, 2004
14. Öfke ve Hiciv, Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2000
15. Safahat, Mehmet Âkif Ersoy, İnkılâp Yayınevi, İstanbul, 2003
16. Safahat, Mehmet Âkif Ersoy, Hisar Yayınevi 74, İstanbul
17. Bâkî ve Dîvânı’ndan Seçmeler, Dr. Sabahattin Küçük, Kültür Bakanlığı Yayınları 938, Ankara, 2002
18. Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul,1999
19. Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Beyatlı, İstanbul Fetih Cemiyeti-Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005
20. Rubâîler ve Hayyam Rubâîlerini Türkçe Söyleyiş, Yahya Kemal, İstanbul Fetih Cemiyeti-Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2002
21. Eski Şiirin Rüzgârıyle, Yahya Kemal, İstanbul Fetih Cemiyeti, 7. Baskı, İstanbul, 2000
22. Ben Sana Mecburum, Attilâ İlhan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 650, İstanbul, 2007
23. Fuzûlî, Şahane Gazeller 1, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 6, İstanbul, 2004
24. Bâkî, Şahane Gazeller 2, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 12, İstanbul, 2004
25. Necatî, Şahane Gazeller 3, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 19, İstanbul, 2004
26. Şeyh Gâlîb, Şahane Gazeller 5, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 30, İstanbul, 2005
27. Nabî, Şahane Gazeller 6, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 26, İstanbul, 2005
28. Nef’î, Şahane Gazeller 7, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 42, İstanbul, 2005
29. Ahmet Paşa, Şahane Gazeller 10, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 60, İstanbul, 2005
30. Namık Kemal, İki Cihan Arasında 3, İsa Kocakaplan, Kapı Yayınları 97, İstanbul, 2007
31. Seyyid Nesîmî, Gülü Gül İle Tartanlar 2, Ömür Ceylan, Kapı Yayınları 105, İstanbul, 2007
32. Eşrefoğlu Rûmî, Gülü Gül İle Tartanlar 3, Ömür Ceylan, Kapı Yayınları 106, İstanbul, 2007
33. Ziya Paşa, Dr. Kemal Kahraman, Timaş, İstanbul, 2001
34. Şiirler, Ahmet Muhip Dıranas, Yapı Kredi Yayınları 1179, İstanbul, 2005
35. Su Kasidesi, Prof. Dr. İskender Pala, Kapı Yayınları 14, İstanbul, 2006
36. Modern Türk Şiirinde Edebî Sanatlar, Dr. Hasan Aktaş, Söylem Yayınları 10, İstanbul, 2002
37. Edebî Sanatlar, Yrd. Doç. Dr. Numan Külekçi, Akçağ Yayınları 114, Ankara, 1999
38. Dünya Edebiyatından Aşk Şiirleri Antolojisi, Adnan Özer, Alfa Yayınları 848, İstanbul, 2003
39. Türk Edebiyatından Aşk Şiirleri Antolojisi, Metin Celâl, Alfa Yayınları 923, İstanbul, 2003
40. Aşk Şiirleri Antolojisi, Yılmaz Odabaşı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2005
41. En Güzel Şiirler Antolojisi, Ebubekir Subaşı, Mavi Lale Yayınları, İstanbul, 2013
42. Türk Aşk Şiirleri Antolojisi, Çiğdem Manas, Gün Yayıncılık, İstanbul, 2003
43. Büyük Türk Şiiri Antolojisi Cilt 1 (19. Yüzyıldan 1950’lere), Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınlar, 7. Baskı, İstanbul, 2013
44. Büyük Türk Şiiri Antolojisi Cilt 2 (1950’lerden 2000’lere), Ataol Behramoğlu, Sosyal Yayınlar, 7. Baskı, İstanbul, 2013
45. Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi Cilt 1, Memet Fuat, Adam Yayınları, 15. Baskı, İstanbul, 2013
46. Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi Cilt 2, Memet Fuat, Adam Yayınları, 15. Baskı, İstanbul, 2013
47. Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 1, Mehmet Çetin, Akçağ Yayınları 393, Ankara, 2002
48. Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 2, Mehmet Çetin, Akçağ Yayınları 393, Ankara, 2002
49. Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 3, Mehmet Çetin, Akçağ Yayınları 393, Ankara, 2002
50. Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi Cilt 4, Mehmet Çetin, Akçağ Yayınları 393, Ankara, 2002
51. Unutulmaz Mısralar, Mustafa Uslu, Yağmur Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2013
52. Dünya Şiir Antolojisi Cilt 1, Ataol Behramoğlu / Özdemir İnce, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2013
53. Dünya Şiir Antolojisi Cilt 2, Ataol Behramoğlu / Özdemir İnce, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2013
54. Unutulmayan Mısralar El Kitabı, Kerim Demirci, Akçağ Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2014
55. Bir Deste Berceste / Güzel Beyitler Antolojisi, Kerim Demirci, Kriter Yayınevi, İstanbul, 2008
56. Berceste Şiirler Antolojisi, Ekrem Ayyıldız, Marifet Yayınları, İstanbul, 1997
57. Meşhur Şairlerden Meşhur Şiirler Cilt 1, Zambak Yayınları, İstanbul, 2005
58. Meşhur Şairlerden Meşhur Şiirler Cilt 2, Zambak Yayınları, İstanbul, 2004
59. Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi, Hilmi Yücebaş, L&M Yayıncılık, İstanbul, 2004
60. Bir Hiciv Ustası Şair Eşref, Dr. Şerife Çağın, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2007
61. Ölümünün Üçyüzellinci Yılında Nef’i, A.K.M. Yayını, 2. Baskı, Ankara, 1991
62. Taşmalar Hicivler Cilt 1, Ümit Yaşar Oğuzcan, Everest Yayınları, İstanbul, 2008
63. Taşmalar Hicivler Cilt 2, Ümit Yaşar Oğuzcan, Everest Yayınları, İstanbul, 2008
64. Şiir Denizi Cilt-1, Ümit Yaşar Oğuzcan, Everest Yayınları, 8. Baskı, İstanbul, 2014
65. Şiir Denizi Cilt-2, Ümit Yaşar Oğuzcan, Everest Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2014
66. Rübailer dörtlükler, Ümit Yaşar Oğuzcan, Özgür Yayınları, İstanbul, 2004
67. Çeşitli yönleriyle Neyzen Tevfik, Alpay Kabacalı, Özgür Yayınları, İstanbul, 1996
68. Rübâb-ı Şikeste, Tevfik Fikret, İnkılâp Kitabevi Yayınları, İstanbul.
69. Henüz Vakit Varken Gülüm, Nâzım Hikmet Ran, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008
70. Nâzım Hikmet Bütün Şiirleri, Yapı Kredi Yayınları, 11. Baskı, İstanbul, 2015
71. Gâlîb Dîvânı, Mirza Esedullah Han Gâlîb, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2008
72. Orhan Veli Bütün Şiirleri, Orhan Veli, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2003
73. Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor, Arif Nihat Asya, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2006
74. Han Duvarları, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2005
75. Ahmet Hamdi Tanpınar Bütün Şiirleri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2005
76. Ahmet Haşim - Bütün Şiirleri, İnci Enginün - Zeynep Kerman, Dergâh Yayınları, 7. Baskı, İstanbul, 2004
77. Aşk İmiş Her Ne Vâr Âlemde, Abdülhak Şinasi Hisar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006
78. Dörtlükler-Rubailer, Ömer Hayyam, Çev. Sebahattin Eyüboğlu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014
79. Misalli Büyük Türkçe Sözlük Cilt 1, Kubbealtı Lügatı, İlhan Ayverdi, Kubbealtı Yayınları, Birinci baskı, Kasım 2005.
80. Misalli Büyük Türkçe Sözlük Cilt 2, Kubbealtı Lügatı, İlhan Ayverdi, Kubbealtı Yayınları, Birinci baskı, Kasım 2005.
81. Misalli Büyük Türkçe Sözlük Cilt 3, Kubbealtı Lügatı, İlhan Ayverdi, Kubbealtı Yayınları, Birinci baskı, Kasım 2005.
82. Ötüken Türkçe Sözlük Cilt 1, Yaşar Çağbayır, İstanbul, 2007.
83. Ötüken Türkçe Sözlük Cilt 2, Yaşar Çağbayır, İstanbul, 2007.
84. Ötüken Türkçe Sözlük Cilt 3, Yaşar Çağbayır, İstanbul, 2007.
85. Ötüken Türkçe Sözlük Cilt 4, Yaşar Çağbayır, İstanbul, 2007.
86. Ötüken Türkçe Sözlük Cilt 5, Yaşar Çağbayır, İstanbul, 2007.
87. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, 10. baskı, Ankara, 2005.
88. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ferit Devellioğlu, Aydın Kitabevi Yayınları, 31. Baskı, Ankara, 2015
89. tr.wikipedia.org/wiki/H%C3%BClag%C3%BB_Han, E.T. 23.10.2015
90. Cazim Gürbüz, Dokuz Koldan, Yeniçağ Gazetesi, 26.12.2015, s.13
91. Şah İsmail Hatâ’î Külliyatı, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2006
92. Büyük Türk Klasikleri Cilt 1, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
93. Büyük Türk Klasikleri Cilt 2, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
94. Büyük Türk Klasikleri Cilt 3, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
95. Büyük Türk Klasikleri Cilt 4, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
96. Büyük Türk Klasikleri Cilt 5, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
97. Büyük Türk Klasikleri Cilt 6, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
98. Büyük Türk Klasikleri Cilt 7, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
99. Büyük Türk Klasikleri Cilt 8, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
100. Büyük Türk Klasikleri Cilt 9, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
101. Büyük Türk Klasikleri Cilt 10, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
102. Büyük Türk Klasikleri Cilt 11, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
103. Büyük Türk Klasikleri Cilt 12, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
104. Büyük Türk Klasikleri Cilt 13, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
105. Büyük Türk Klasikleri Cilt 14, Heyet, Ötüken-Söğüt Yayınları, 2004
106. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 1, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
107. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 2, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
108. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 3, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
109. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 4, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
110. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 5, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
111. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 6, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
112. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 7, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
113. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 8, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
114. Türkçe Şiirler Antolojisi Cilt 9, Mehmet Ay, Elips Kitap, Ankara, 2005
115. Edebî Şahsiyetler - Mehmet Âkif Ersoy, Mehmet Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Kitaplığı, İstanbul, 2004
116. Karaca Oğlan, Prof.Dr. Saim Sakaoğlu, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004
117. Sabahattin Ali Bütün Şiirleri, Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2006
118. Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacib, Çev.: Prof.Dr. Reşid Rahmeti Arat, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2006
119. Gerçi Rum İsek de, Rumca Bilmez Türkçe Söyleriz. Karamanlılar ve Karamanlıca Edebiyat Üzerine Araştırmalar, Evangelia Balta, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2014
120. Türk Mezar Taşı Edebiyatı, Mehmet Samsakçı, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2015
121. İki’ler/Özdeyiş Şiirleri, Talât Hamlan, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1997
122. Orhan Seyfi Orhon Bütün Şiirleri, Orhan Seyfi Orhon, Everest Yayınları, 2 Baskı, İstanbul, 2008
123. Ahmet Kutsi Tecer Bütün Şiirleri, Ahmet Kutsi Tecer, Bilge Kültür Sanat Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 2009
124. Nima Yusiç’ten Devrim’e Çağdaş İran Şiiri Antolojisi, Sabah Kara, Nûbihar Yayınları, İstanbul, 1998
125. Modern İran Şiir Antolojisi, Prof.Dr. Mehmet Kanar, Şûle Yayınları, İstanbul, 1999
126. Çağdaş İspanyol Şiiri Antolojisi, Şiirden Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul, 2014
127. Çağdaş Amerikan Şiiri Antolojisi, Cevat Çapan, Adam Yayınları, İstanbul, 1988
128. Çağdaş İngiliz Şiiri Antolojisi, Cevat Çapan, Adam Yayınları, İstanbul, 2000
129. Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi, Ataol Behramoğlu, Adam Yayınları, İstanbul, 2000
130. Sovyet Şairleri Antolojisi, Atilla Tokatlı, Yön Yayıncılık, İstanbul, 1992
131. Baudelaire’den Günümüze Modern Fransız Şiiri Antolojisi, Metin Cengiz, Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul, 2000
132. Baudelaire’den Günümüze Fransız Şiiri Antolojisi, Ahmet Necdet, Adam Yayıncılık, İstanbul, 1997
133. Dünya Şiir Antolojisi Cilt-1, Ataol Behramoğlu-Özdemir İnce, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2013
134. Dünya Şiir Antolojisi Cilt-2, Ataol Behramoğlu-Özdemir İnce, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2013
135. Dünyanın En Güzel 100 Şiiri, Halil Gökhan, Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2015
136. Oda Müziği, James Joyce, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2014
137. Türk Tasavvuf Şiiri Antolojisi, Abdülbaki Gölpınarlı, İnkılap Yayınları, İstanbul, 2004
138. Türk Tasavvuf Edebiyatı Sufi Şiirler Antolojisi, Mustafa Özçelik, Lamure Yayınları, İstanbul, 2005
139. Maniler Ninniler, Recep S. Tatar, Su Yayınları, İstanbul, 2014
140. Türk Manilerinden Seçmeler, Sis Yayıncılık, 3. Baskı, İstanbul, 2011
141. Enderunlu Vâsıf, Prof.Dr. Halûk İpekten, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1989
142. Divan Şiirinde Na’t, Yrd.Doç.Dr. Emine Yeniterzi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993
143. Kâinâtın Efendisi’ne / Na’t Antolojisi, Ali Budak-Ali Belbağı, Zaman Kitap, 3. Baskı, İstanbul, 2004
144. Eski Türk Şiiri, Reşit Rahmeti Arat, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 4. Baskı, Ankara, 2007
145. Dadaloğlu Bütün Şiirleri, Eflatun Yayıncılık, İstanbul, 2004
146. Köroğlu Bütün Şiirleri, Akvaryum Yayınevi, İstanbul, 2007
147. Ya Evde Yoksan!, Cemal Safi, Büyük Harf Yayıncılık, Ankara, 2007
148. Harman, Yavuz Bülent Bâkiler, Yakın Plan Yayınları, İstanbul, 2013
149. Gün Doğmadan, Sezai Karakoç, Diriliş Yayınları, Diriliş Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2004
150. Aşk Şiirleri, Aleksandr Puşkin, Everest Yayınları, İstanbul,
151. Seviyordum Sizi Seçme Şiirler, Aleksandr Puşkin, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006
152. Yarat Ey Sanatçı / Şiirler, Roma Ağıtları, Akhilleus, Johann Wolfgang Von Goethe, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006
153. Doğu-Batı Divanı, Johann Wolfgang Von Goethe, Okumuş Adam Yayınları, İstanbul, 2005
154. Kuzgun, Edgar Allan Poe, Beyaz Balina Yayınları, İstanbul, 2000
155. Bütün Şiirleri, Edgar Allan Poe, İthaki Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.