Merhaba 2
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Duydum ki sevgilinin en mahrem yeri gönlü imiş. Ne vakit gönlüne misafir olmaya kalsa biri, hem bir bedel öder hem de ödediği bedelle kalırmış. Varsa sevgilinin gönlünde biri ne konuk eder seni ne de gönül kapısının önünden geçirmezmiş. Oysa zordur gönlünde misafir etmek birini. Derdini çekmek, dermanını bilmemek, zordur derde dert eklemek… Öyle ya misafir misafiri istemez, ev sahibi misafiri hiç istemez hesabıdır bu; ancak uymaz evdeki hesap çarşıya. Ne zaman ki gönül kapısı açılır sevgilinin kahrını da hoş görür, hatrını da hoş görür, lütfunu da hoş görür sevgili…
Bir merhaba hikayesidir aslında bu. Bütün hikayelerin öncesi, anlatılan hayatın unutulan perdesi. Ne zaman ki sevgiliye gönül kapısı açıldı ve ne zaman sevgili konuk edildi o gönülde işte bu tam da onun hikayesi. Bir merhaba özlemi, bir merhaba dillenmesi…
Sevda hikayeleri neyse de ayrılık hikayesi ile başlar insanoğlunun ilk hikayesi. Yaratılmışlar arasında en şereflisi sayılırken, ayrılık da yüklenivermiştir boynuna. Ayrılığın boğaza düğümlenmesinden olsa gerek pek de ahım şahım sözler kuramaz sevgiliye karşı.
İlk kez oracıkta görmüştür sevgililer birbirlerini. Oracık? Oracık işte aklınızda, gönlünüzde, fikrinize ilk neresi gelirse… Belki burası belki buralar ötesi. Oracıkta gördü sevgililer işte birbirlerini mekanın, zamanın ne önemi var ki?
Tanıdım dedi sevgililer birbirini, söz istedi… “Bir söz et, daha ilk sözünde tanıyayım seni.” Gönlünden geçen ilk sözü fısıldadı sevgilinin kulağına: “Merhaba”. İşte o günden beridir bir merhaba hikayesine dönüştü gitti bu sevdacılık oyunu. Laf ebesi de olduk, suskun kalmayı da yeğledik. Ne zaman sevgiliden, ne zaman sevdalıktan bahsedilecek olsa kalbin dört parmak aşağısı sızladı. Laf dinlemedi, sus bilmedi. Tam dile getirip her şeyi söyleyecekti ki, diyemedi. Gururuna yediremedi, başka gönül istemedi. Bir merhaba hikayesiydi bu, gerisi zaten hep hikayeydi.
Duydum ki “Merhaba” ile tanıyacaktı sevgililer birbirini. Diyardan gidip de kavuşmanın özlemiyle söylenen o derin merhaba ile, gönül kapılarına dayanıp da tekme tokat dövmeyip bir merhaba yeter parolasıyla, gözlerini kapatıp kavuşmanın sersemliğiyle söz bulamamanın merhabası ile… Merhaba ile tanıyacaktı sevgililer birbirini. Ne sanki ötesi?
Duydum ki bir gönül sızısı imiş bu hikaye. Merhaba demek neyse de, sevmek ile sınava girermiş sevgililer. Sadık mısın? Davanda samimi misin? Her harfinde sevgilinin kanamaya emin misin? Derken sevgilinin adı fısıldanır gönül kapısının ziyaretçisine. Bir uçurum olur sanki bütün sevmeler. Bir boşlukta sonsuz kuyulara düşer sevgililer. “Eyvah gittim” demek değil “İşte geldim” diyebilmenin sınaması imiş bu. Bundan sonrası sevgilinin inisiyatifi. Ya tutarsın sevgilinin hayalini aklında yüzün güler ya kaybolur gider aklından sevgili, bir de düşersin sevgilinin gözünden. Bir yar hikayesidir bu. Yar? Sevgili mi, uçurum mu? Belki de iç içe girift bilmece… sızladı mı kalbinin dört parmak aşağısı, buldun mu yârini, sevdin mi helalini? İşte bütün hikaye değil bundan ilerisi.
Duydum ki merhaba deyince sızlarmış gönlünün kapıları, duydum ki en mahrem yer imiş sevgilinin gönül barınağı, duydum ki bir merhaba ile tanıyacakmış aşıklar kendi dildarını. Bir merhaba hikayesi, bir gönül sızısı imiş bu hikaye. Bundan sonrası sevgili sedası…
İshak SAKA
YORUMLAR
ishak
Merhaba :)
1.nerde yazının, yada var mı ben bulamadım.
Ayrıca "Merhaba"nın gücüne inananlardanı. Yıllar önce "Merhaba I am from İstanbul"dedim ve o kişi hayat arkadaşım oldu şimdi benim :)))))
ishak
Billur T. Phelps
Tebrikler İshak Bey,güzeldi...Benden de size merhaba....Selamlarımla