- 885 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR AD MÜZİK VE EVRENE DÖNÜŞÜNCE
Gece vakti açık bir pencereden de girebilir siniz onun şiirine, adalardaki toplama kamplarının zindanlarından da. O an sessiz ve ıssız bir boşlukta bulursunuz kendinizi. Çünkü şair ’’ Gerçek şeylerin arkasına ’ gizliyordur kendisini onu bulabilmemiz için.
Ritsos şiire başladığı ilk gençlik yıllarından bu yana Anadolu’dan gelen göçlerin yarattığı sorunlar, Metelisas dönemi diktası, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Nazi işgali, iç savaş ve 1967’ de başlayan Albaylar cuntasının acılı yıllarını bütün yoğunluğuyla yaşamış, kendi ailesinin çileli yaşantılarını da sineye çekip hayata ve yaşatan her şeye dört elle sarılmış bir şair olarak karşımıza çıkar.
’ Şiire aşka ve ölüme inanıyorum diyor
İşte bu yüzden ölümsüzlüğe de inanıyorum
Bir dize yazıyorum, dünyayı yazıyorum; ben varım dünya var
Bir ırmak akıyor serçe parmağımın ucundan
İlk gerçek oluyor bu arılık, bu benin son dileğim. ’
Ritsos şiire başladığı yıllardan beri kendini toplumcu savaşıma adamış bir sanatçıdır. Onun bu devrimci yanı en kişisel yaşantılarını dile getirdiği şiirlerinde de toplumsal ve siyasal sorunları ele aldığı şiirlerinde olduğu kadar belirleyici bir nitelik olarak karşımıza çıkar. Ritsos’un siyasal dayanışmasının kanıtı şiiri değildir, tersine onun siyasal tutumu yüzünden belli bir takım olaylar bize şiirsel yüzünü gösterir.
’ Çamaşır ipinden çamaşırları topluyor kadınlar
Ev sahibi avlusunun kapısında duruyor
Birinin elinde bir bavul
Siyah bir şapka var öbürünün başında
Kira vermiyor ölüler
Telefonunu kesmişler Eleni’ nin
Börekçi sanki inadına bağırıyor
’ Börek taze börek ’
Genç kemancı pencerede
Sıcak börek yusyuvarlak diyor
Kemancı kaldırıma fırlatıyor kemanını
Fırıncının omuzundan bakıyor papağan
Ev sahibi anahtarlarını şangırdatıyor
Eve girip kapıyı kapıyor üç kadın ’
Kuşkuyu, düşmanlığı, mutsuzluğu başka bir yere ’ yöneltmek ’ Ritsos’ un başlıca işi olmuştur. Yattığı sanatoryumlardaki hasta arkadaşlarıyla, grecdeki işçilerle, dağlarda savaşan partizanlarıyla, Lemnos, Makronissas, Ayitos İstratis ve Sisam adalarında toplama kamplarındaki tutuklu arkadaşlarıyla ve dünyanın dört köşesindeki özgürlükçü sanatçılarla, bilim adamlarıyla ve ezilen halklarla her zaman tam bir dayanışma içinde olmuştur. Bu yüzden onun insanlara yazılmış bir sevgi mektubudur şiirleri:
’ Sevgili Joliyot, Ayios İstrati’ den yazıyorum sana
Üç bin kişi kadar varız burada
Basit insanlar çalışkan işçiler, yazar çizerler
Eski püskü birer battaniye sırtımızda
Torbalarımızda birer baş soğan, üç beş zeytin ve kuru bir dilim ışık
Güneşin altındaki ağaçlar kadar basit insanlar
Tek suçumuzda senin gibi
Aşık olmak özgürlüğe ve barışa. ’
İşin ilginç yanı, bu mektupları okurken Ritsos’ un sesini de duyar gibi olursunuz. Bağırıp çağırmayan, elini kolunu sallamayan bir insanın sanki yıllardır tanıdığınız, ama zaman zaman uzak kaldığınız bir yakınınızın sesidir bu. Kimsenin gözüne ilişmeden kendi yolunda giden balıkçıyı görür o. Balıkçının saatinin içinde , tozlu camın altında küçük bir balığın bağırdığını duyar. Hangi zindandan, gecenin hangi köşesinden hangi ölümden olursa olsun dünyanın gülümseyişini görür. Yüreği barış ve özgürlük özlemiyle doludur. Bu yüzden de Mayakovski’ yle, Neruda’ yla, Attila Josef’ le, Nazım’ la ve onları sevenlerle el eledir:
’ Nazım Kardeşim
Mavi gözlü Nazım
Mavi yüreğin
Ve daha da mavi düşlerinle
Sen ki Karanlığa derin derin
Baktığın zaman
En ufak bir kin duymadan
Karanlığı bile mavileştirirsin.
Nazım
Sen ki bir kadeh şarap
Ve güzel bir kadının diziyle
Üzerinde sevdann halk bayrağı
Dalgalanan bir deniz köşesiyle
Ufukları ağartır
Bir pencere açarsın
Her şeyin yok olduğu yerde
Ve tepelerden taşlar yuvarlanır keyifle
Kayıklara kadar
Ve sokak fenerinin altında
Bir köpek düşlere dalar.
Nazım
Senin küçük sokak çalgıcılarını gördüm
Galata köprüsü üstünde
Senden bir kaç dize saklıydı
Keman kutularının içinde
Söylemeye izinli olduklarında başka birkaç dize
bulutlara bakarak bekliyorlardı
Onları söyleyebilecekleri günü
(Bazen bir keman Nazım sıkılmış yumruk gibidir ve sıkılmış yumruğun içinde bir kanat gizlidir.)
Nazım
Grevci dok işçilerini gördüm
Vinçler direkler arasında
Çuvallar sandıklar güller arasında
Ve büyük geminin yanında
Bekleyen iki mavi ışık
Demir almak üzereydi gemi
Kim bilir hangi yolculuğa?
Kavgaydı bu
Sevdaydı bu
Ve sen Nazım kaptanıydın
Sınırlardan öteye yönelen bu yolculuğun.
Nazım
Biri çıkıyordu geminin merdivenlerinden
Kafeste kanaryalarıyla
Pabuçlarının bağları çözük
’ Günaydın ’ demesi gerekirken
’ Kırmızı ’ diyen biri
Bir kadın ağlıyordu kapıda
Balıkçı geçti kimsenin gözüne ilişmeden
Saatinin içinde
Tozlu camın altında
Küçük bir balık bağırıyordu
Sen duydun onu ben duydum
Ve istedim ki
En karanlık sözcüğü vereyim de
Ak pak olsun yeniden
Direttim
Bu günkü gibi
Her zindandan
Gecenin hangi köşesinden
Hangi ölümden olursa olsun
Gülümsüyorsun
Dünyanın gülümseyişini koruyan
O masmavi gülümseyişinle
Nazım kardeşim
Yoldaşımız bizim
Selam selam Nazım.
Nazım
Sen bizi öyle çok sevdin
Biz seni öyle çok sevdik ki
Küçük adınla çağırır herkes seni
Herkes sen der sana
Fransa’ da Rusya’ da Yunanistan’ da
Aragon’ da Nazım
Neruda’ da Nazım
Bende Nazım
Özgürlük ki adlarından biridir senin
O senin en güzel adın
Selam Nazım. ’
Günümüz Yunan şiirinin en büyük ustalarından sayılan Yannis Ritsos 1909 yılında Peleponez’ de dünyaya geldi. Çocukluğu çok zor şartlarda geçti. Şiir yazmaya öğrenciliğinin daha ilk yıllarında başlayan bu güzel insan on yedi yaşında zar zor tedarik ettiği üç beş kuruşla öğrenimini sürdürmek için Atina’ ya gitti. Ne yazık ki burada vereme tutuldu ve aralıklı olarak çeşitli sanatoryumlarda yatmak zorunda kaldı.
İlk şiiri daha 18 yaşındayken yayınlanan Ritsos’ un aradan geçen yıllarda çıkardığı şiir kitaplarının sayısı kırkı aşmıştır. İlerici düşünceleri yüzünden sık sık kovuşturmaya uğramış ve sürgüne gönderilmiştir. Emek barış ve kardeşlikten yana olan tavrıyla şimşekleri üzerine çekmiş, hakim sınıflarca ’ Epitaphios ’ adlı uzun şiiri Atina’ da Zeus tapınağında yakılmıştır. 1948- 1952 yılları arasında Lemnos, Makronissas, Ayios İstratis adalarında ona tam bir cehennem hayatı yaşatılmıştır. Takvimler 1967 yılını gösterdiğinde Yunanistan’ da yönetimi ele geçiren Albaylar Cuntası tarafından bir çok başka yazar ve sanatçı ile birlikte bir gece yarısı tutuklanarak Leros adasına gönderilmiş, 1968’ de hastalığının artması üzerine karısı ve kızı ile Sisam adasında yaşamasına ve uluslararası ünlü sanatçı ve aydınların baskısı sonunda da 1970’ de Atina’ ya dönmesine izin verilmiştir.
Şiirleri bir çok Avrupa dillerine çevrilen Yannis Ritsos özellikle Fransa’ da büyük ilgi görmüş, Aragon onu günümüzün en büyük şairlerinden biri olarak selamlamıştır.
O baskıların, hapislerin, sürgünlerin, bitmez tükenmez acıların harmanında kavrulmuş, bunca zulme ve eziyete rağmen bir tek gün olsun yılgınlık göstermemiş sabırlı namuslu ve çalışkan bir şiir işçisidir. Onun şiiri dostluğun, sevdanın, emeğin, kardeşliğin ve barışın egemen olduğu güzel bir dünyaya uzanan bir yolun parke taşlarıdır:
’ Çocuğun gördüğü düştür barış
Ananın gördüğü düştür barış
Ağaçlar altında sevdalıların sevda sözleridir barış
Gözlerinin içinde uçsuz bucaksız bir gülümseme
elinde yemiş dolu bir zembil
ve alnında ter tomurcukları
-pencerede suyu soğutan testideki damlalar gibi-
akşamüstü eve dönen babadır
barış
Dünyanın yüzünde yara izleri kapanırken
ağaçlar diktiğimizde havan mermilerinin kazdığı çukurlara
yangının kavurduğu yüreklerde ilk tomurcuklarını açarken umut
ve ölüler kanlarının boşa gitmediğini bilerek yana dönüp içerlemeksizin uyuyabildiklerindedir
barış
Barış yemek kokusudur tüten akşamleyin
arabanın yolda durmasının korkutmadığı
kapı çalmasının dost demek olduğu
ve pencereyi saat başı açmanın
renklerinin uzaktaki çanlarıyla
gözlerimizin bayram etmesini sağlayan
gökyüzü demek olduğu zamandır barış
Barış bir bardak sıcak sıcak süt ve bir kitaptır uyanan çocuk önünde
Başaklar birbirlerine eğilip ’ işte, ışık, ışık, ışık! ’ dedikleri
ve ufuk çemberi ışıkla dolup taştığı zamandır
barış
Hapisaneler onarılıp kitaplıklar yapıldığı zaman
eşikten eşiğe bir türkü yükseldiği zaman geceleyin
cumartesi akşamları mahalle berberinden çıkan yeni traş olmuş bir işçi gibi
baharda ay buluttan çıktığı zamandır
barış
Geçmiş gün
yitirilmiş bir gün olmadığı
sevinç yapraklarını akşamın içine salan bire kök
ve kazanılmış bir gün, hakedilen bir uyku olduğu zaman
acıyı kovmak için zamanın dört bucağından
güneşin hemen ayakkabılarını bağladığını duyduğun zamandır
barış
Barış ışınlar demetidir yaz ovalarında
iyilik alfabesidir tanın dizlerinde
’ Kardeşim ’ dediğin - ’ Yarın kuracağız ’ dediğin zaman
kuracağız dediğimizi kurunca türkü çağırdığımız zamandır
barış
Ölüm yüreklerde az yer kapladığı
ve güvenli parmaklarla mutluluğu gösterdiği zaman bacalar
ikindi vaktinin büyük karanfilini
ozan ve proleter aynı şekilde kokladığı zamandır
barış
İnsanların sıkışan elleridir barış
dünyanın masasındaki ekmektir
gülümsemesidir annenin
Budur yalnızca
Başka bir şey değil Barış
Ve toprakta derin yarıklar açan sabanlar
tek bir sözcük yazarlar
Barış. Başka bir şey değil. Barış
Dizelerimin rayları üzerinde
buğday ve güller yüklenmiş
geleceğe doğru yol alan trendir
barış
Kardeşlerim
barış içinde derin derin soluk alıyor
tüm dünya bütün düşleriyle
Verin elinizi kardeşlerim
işte budur barış.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.