39
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2137
Okunma
O son günümde keşke bir martının gözünden izleseydin beni, omzumdan teğet geçen mahçup kanat çırpınışlarınla.Çığlıklarını vursaydın kulağıma.Kanadına saklayıp merhametini sıkı sıkıya, meşru bir acımasızlıkla gelseydin yine de.Elim ayağım yüreğim ne kadar yorgundu görebilseydin.
Şimdi kırgınım sana ve bu sevmediğim duyguyu yüreğimin neresine koyacağımı şaşırdım…
Tahammül fukarasıyım bugünlerde, ölüm yarısı uykulara dalacağımı düşündükçe bir gergef gibi gerildikçe geriliyorum.Kabuk bağlasın diye gözüne baktığım bir yara gibi bu kırgınlık…
Yazmakla ancak geçici şifalar arıyorum yüreğime.
Birden irkiliyorum…
“Yok başka çare, rüzgarla konuşmalı, yağmurda ıslanmalıyım” diyorum…
Ve,
ve İstanbul’a sımsıkı sarılmalı...
Her başım sıkıştığında veya üzüldüğümde çocukluğuma iltica etmek istiyorum biliyor musun?Annem o mor leylak kokusuyla sarılsın, öpsün diye saçlarıma herhalde, babam hep şımartsın diye beni aldığı bebeklerle.Anneannemin dilinden düşürmediği "karabiberim" demelerini özlüyorum.Ve, beni sokakta oynarken üzenleri öldürecekmiş gibi bakan, koca kiraz ağacının en üst dallarındaki meyvelerini kargalar yemesin de, Seçil ’e kalsın diye rengarenk poşetlerle kapatan, beni her zaman ve her yerde seveceğini bildiğim nurlâr içinde yatan büyükbabamı arıyorum en çok...
Sanki dokunulmazlığım vardı, çocukluğumda bu kadar ağlamamıştım eminim...
Burgaç gibi içimi oyan bir ağrı okunuyor gözlerimden.Erkenden yatıyor, geç başlıyorum güne.Yine de çok yorgunum.Sevginin sıcaklığını içinde duyan herkes, omuzunda sevdiğinin gölgelerini taşıyormuş anladım...
Yine yağmur kokusundan kaçıyor bizim yakanın martıları...
Azar azar çürüyor söyleyecek sözlerim ağzımda.Yaşanan her an kendi gerçekliğini çekinmeden yazdırırmış.Yazıyorum, istidâd yarlarından düşüp yaralansa, kanasa da dizlerim.Vazgeçmiyorum, geçemiyorum bana verdiğin güçten.
Çünkü sen;
Benim için ezberlenmiş repliklerin dışındasın...
İçimdeki coşkunun kanatlarını uyku mahmuru gözlerinle kırsanda.
Sen peki,
Sen, beni meleklerle yarışmaktan alıkoyduğuna mutlu olacak mısın?
Sükûtunla taçlandırdığın bu işkenceyi, incinmişliğini çocuk yanımın, o derin uykuya dalarken bir kez daha anımsayacağım.Uyandığımda nasılsa olmayacaksın ve ağzıma ne geliyorsa söyleyeceğim sana marazi koridorlarda sesim yankılanarak, duymayacaksın. Genzim yanarken o menem narkozun tadıyla, birtek annemin öpücüğü tatlandıracak ağzımı...Geceye son kez soyunacağım gölgemi, şu kırık sokak lambasına bırakacağım gözlerimdeki feri...
Dibine vurduğumda hayatın, tutamıyorsan ellerimden sıkıca ne demeli sana bilmem ki?
Hani her ağladığımda omuzunda olacaktı başım.Koca koca adımlarla gelecek, küçücük adımlarla gidecektin hani mücbir sebeplerle...
Anlamak için önkoşuldur sevmek unutma.
Gün geçtikçe daralıyorken boynumuzdaki ömür denen halka, ben hala içimde sana bestelediğim şarkıları dinliyorum...
Kapat tüm kapılarını öyle gel, hesabımız çok uzun seninle...
Şiârın gün gibi aşikârken, körebe oynamayı istemek niye?