- 669 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
RAPOR XVIII
Minibüsün arkasında duran daha yarım saat önce avladığı profösör hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Minibüsün arkasına geçen beyaz önlüklü adam etrafı kolacan etmekten ziyade sakince bakındı soğuk kanlılıkla. Minibüsün arkasındaki profösörü hiç zorlanmadan omuzuna yük taşır gibi atarken ağzındaki ısıkla melodisine devam ediyordu.
Şimdi beyaz önlüklü adam ; sağ eli omuzundaki avını sıkıca kavramış, sol elini cebine sokmuş bir şekilde bodrumun arka bahçe girişinden ilerlerken, ince karların kapladığı karlı zemine ayak izlerini bıraka bıraka ağzında yine aynı melodili ıslık vardı. Bir çitanın avını ağacın üzerine çıkarıp, yağmacılardan emin karnını doyurmanın verdiği bir sevinç vardı beyaz önlüklü adamın içinde.
Her ıslığın ağzından çıkardığı buhar havada dağılırken ağır ağır o da aynı hızda aheste aheste yürüyerek bodrumun kapısına gelmişti. Sol elini cebinden çıkartırken ıslığı kesilmişti. Kapının üzerindeki elektronik kapı şifresini kotlarken avını ağacın üzerine çıkarmayı başarmıştı.
Kapı tıslayarak açılırken, yeni bir hayatın ölümü için kollarını açmış gibiydi. Beyaz önlüklü adam çelik kapıdan içeri girdikten sonra yine kapının arkasında bulunan küçük elektronik kutunun üzerindeki tuşlara basarak kapatma şifresini girmişti. kışın soğuğu kapanan kapının arkasında kalsada bu bodrumda başka bir zemheri kokusu yayılıyordu. Beyaz önlüklü adam ağır adımlarla yürüken omuzuna yüklemiş olduğu avının duymayacağını bildiği halde konuşmaya başlamıştı.
"Kariyer istiyordun değil mi ? Bak ben aldım sende aldın kariyer ne oldu ? Bu kadar insanın ölmesine değermiydi ? İşte bugün ben sana en büyük kariyeri verecem ve bir kariyerde sana yaptıklarımdan sonra kendim alacağım. Kim bilir belkide nobel ödülü bile alırım hıı ? Ne dersin ? "
diye söylenerek uzun dar koridorda bulunan birinci kapıyı geçip ikinci kapıya gelince durup elektronik tuşları kullanarak laboratuvarının ilk odasına girmişti.Beyaz önlüklü omuzundaki avını, yanları deri kemerler olan beyaz bir yatağın üzerine yavaşca bıraktı. Yatağın üst kısmındaki geniş yuvarlak ambüllerle dolu aparatın açısını eliyle değiştirdikten sonra avının etrafını saran bir örümcek gibi yatağın ucundaki kemerlerle avını sarmaya başladı.
Son olarak kaslı iri parmaklarıyla yatmakta olan avının yanağındaki boşluğu bulup sıktığında açılan ağza bir başka deri kayışlı aparat bağlamıştı.Beyaz önlüklü adam yüzünde pis bir gülümsemeyle dudakları yayılarak açıldı. Yine hareketsiz yatan avıyla konuşmaya başlamıştı.
"Yıllardır bugünü bekledim hep. Bugün için hayatımın yönünü değiştirdim. Bir hiç uğruna onlarca insan yok oldu. Hepsi boşluktan ibaret bir kariyer içindi. Bugün hesaplaşma günü. Beş yıl bu gün için yanıp tutuştum.Bir buluşta buldum senin için bekle bakalım sayın profösör bakalım sen nasıl bulacaksın son buluşumu. Gerçi bunu anlamaya senin fırsatın olmayacak ama benim seni doya doya izlemeye fırsatım olacak."
diye sözünü bitirmesiyle hiçbir şey yokmuş gibi yine o soğuk ıslığındaki melodilere başlamıştı.Koridora çıkarken odanın kapısı yine tıslayarak kapanmıştı. Beyaz önlüklü koridorda ilerlerken üçüncü odadaki sarı saçlı avına küçük pencereden bakmak için kafasını uzatmıştı.
Oda bomboş görünüyordu. Bir an panikler gibi olup şüpheye düşmüştü ki birden küçük camdan kendisini kan çanağı yalvaran gözlerle bakmakta olan o sarışının gözleriyle bulmuştu. Sarışınla, beyaz önlüklü adamı ayıran sadece aradaki ince camdı. Belli ki yine baygınlığı geçmiş, odadan çıkma çabaları boşa çıkıp kapının arkasında kendinden geçmişti.
Beyaz önlüklünün ayak ve ıslık sesleri sarışını kaldırmaya yetmişti. İçerdeki boğuk ses yalvarmaya başlamıştı her zamanki gibi.
"Yalvarırım bırak beni. Ben sana bir şey yapmadım. Yalvarırım bırak hasta annemi göreyim sonra öldür beni ne olur.Bırakkk beniiiii ! "
derken, beyaz önlüklü dışardaki kışın soğuğu gibi soğuk bir sesle,
"Sen birşey yapmadın. Bende birşey yapmamıştım. Ama bugün benim zafer günüm eğer buluşum istediğim sonucu verirse bende seni salıvercem."
derken konuşmalarını içerdeki sarışın duymayacağını biliyordu. Tekarar koridorda umursamadan yürümeye başladı. Kendi ofis şeklindeki odasına geldi. Masasını başına geldiğinde ilk işi yine masasının köşesindeki çerçeveli resimle konuşmak oldu.
"Sonunda size verdiğim sözü tutacağım.içiniz rahat olsun." derken elleriyle çercevedeki resmi sevdi. Hafifce eğilerek çekmecesindeki RAPOR unu ve ajandasını çıkardı. İlk işi ajandasında yer alan üstü çizilmemiş son ismi kalemle çizerken yüzünde o soğuk gülümseme yine belirmişti.....
************* ************ ***********
Uzak bir cadde sivil ekip arabasıyla ilerleyen Komser Kenan ile Eray sonunda kaçırılma ihbarının ver adrese varmışlardı. Çelik kapının üzerindeki kuş sesli zili çalınca, kapıdan kafesinden kaçmak isteyen bir kuş gibi orta yaşlı bayan heyecanla dışarı çıkmış ve nefes nefese kapıyı açıp. Sivil otonun üstündeki ışığa bakarak nefesini ve korkusunu bastırmaya çalışıyordu. Komser Kenan durgun bir sesle,
" Sakin olun... Kaçırılma ihbarını siz mi verdiniz ? "
"Eeeee vee vett."
"Kim kaçırdı ? Görebildiniz mi ? Eşgal verbilirmisiniz ?"
derken Kenan kapı aralığından gözlerini içeri dikmişti. Çaresiz kadın titrek sesle Kenan’ a cevap vermek için ağzını araladı.
YORUMLAR
Yazınızı okudum çok güzel ve sürükleyici...Başa dönüyorum okuyabildiğim kadar bu gece okuyacağım, fakat sonuna kadar takipteyim.
DİLEK YILDIZI
tekarar teşekkürler...
saygılarımla....
bayağı lerliyor masasındakiresmi merakediyorumkim ailesi deailesinden kim tevrikler
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI
abim en derin saygılarımla
DİLEK YILDIZI
bugün ki duamı unutmadan bana dua et...
ellerinden öptüm....