- 1171 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Kırmızı burun
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Üç gündür aralıksız yağan yağmur, ne bahçemizde ki avluda, nede yakınımızda ki parkta oynamamıza fırsat verdi. Sıkıntıdan patlıyorduk. Apartmanda ki üç komşumuzdan biri Alman, biri İspanyol diğeri de bizim gibi Türk’tü. Alman olan Bay Hoffman, vakit vakit fazla gürültücü olduğumuzu öne sürer; tükürüğünü saça saça,
" Defolup gidin memleketinize sarımsaklar" diye söylenip dururdu.
Oldukça cüsseli ve şişman olan Bay Hoffman’ı sevmezdik. Pantolonu düşmesin diye kullandığı puantiyeli lastik askıları ile onu apalak bir çocuğa benzetirdim. Sürekli içki içmekten dolayı yüzü kıpkırmızıydı. Arada sırada karnıma yerleştirdiğim bir yastıkla, göbeğimi sağa sola sallayarak onun taklidini yapar, henüz altı yaşındaki kardeşim Burak’ı eğlendirmeye çalışırdım. Onun adını aramızda rote nase ( kırmızı burun) takmıştık. Bugün birkaç kez kömürlüğe inip çıkarak, gürültü yaptık diye kapıda göründü.
“Siz bu saatte uyuduğumu bilmiyor musunuz?”
"Merdivenler tahta ise biz ne yapalım, ister istemez gürültü oluyor. Camdan mı girip çıkalım eve." dememle iki adım daha yaklaştı bana. Bizi polise şikâyet etmekle tehdit edip dursa da el kaldıramaz, dövemezdi. Kendide korkardı polisten çünkü. Burak’ın nanik işareti yapmasıyla eve fırlaması bir oldu. Tek başıma kalakaldım. Hoffman’ın kulakları bir anda mor rengini aldı. Bu hali benim de tabana kuvvet vaktimin işaretiydi. Annem duysun diye bağıra bağıra,
" Oturdukları yerden çocuk parası alıp keyif yapacaklarına, çocuk terbiye etmeyi öğrenmeleri lazım, burası sizin köyünüz değil." diye tısladı durdu. Katı kuralları olan Bay Hoffman aslında karşımda Alman halkının sözcüsü gibiydi. Okulda da Türk çocukları ve diğer göçmen çocukları ile sarımsak diye alay ederlerdi.
“Kopya kâğıdıyla çoğaltılmış gibisiniz, Bay Hoffman”, dedim.
Burak bordo rengine boyanmış tırabzanların aralığından çekik gözlerini kırpıştıra kırpıştıra bizi seyrediyor. Annemin sesini duyuyorum.
" Mendebur adam, hiç soruyor mu isteyerek mi geldiniz, diye. Ne sanıyor, memlekette iş vardı da biz keyfimizden mi ayrılıp geldik köyümüzden. On ayı soğuk, her Allah’ın günü yağmur yağan ülkelerinde birde en ağır işleri verirler.” Türkçe bilmemesinden cesaret alarak söylenen annemin yanına çıktım.
“ Anne, sen kırmızı burunu boş ver şimdi, yarın matematik öğretmenimizin düğünü varmış. Kilisede olacakmış. Müdür öğrencileri temsilen sınıfımızdan altı öğrenci seçti, biri de benim. Güzel giyinecekmişiz.” dedim. İlk kez bir kiliseye giriyordum. O kadar büyük ve o kadar kasvetli geldi ki bana, içinde kaybolacağım sandım. Duvar resimleri, yanan mumları ve tahta sıraları ile bizim camilerimizden ne kadar farklıydı. Düğün gecesi uykumda kâbus görüp durdum. Beni bir tabutun içinde kiliseye götürüyorlardı. Kırmızı burun pis pis sırıtarak kapıda bekliyor. Burak arkamdan “ Bırakın onu” diye ağlayarak koşuyordu. Gözümü bir ara açtığımda annem yanımdaydı.
“ Anne, ben bugün kiliseye girdim diye Hıristiyan mı oldum şimdi? Vallahi yemedim papazın uzattığı şaraplı ekmeği ! “
“ Korkma, sadece rüya bu.” Annem sıkıca sarıldı bana, uyandığımda sabah olmuştu.
O senenin yazı Hoffman alkol komasından öldüğünde,
Burak;
“ Artık yalnız kömürlüğe inebiliriz, parmak ucumuzda yürümemize, korkmamıza gerek kalmadı” diye sevinirken, bende yıllardır bu apartmanda onunla yaşadığımız birçoğu can sıkıcı olan olayları düşündüm. Almanca öğretmenimin hatıra defterime yazdığı yazıyı anımsadım.
“ Yüzündeki gülümseme hiç solmasın”
Gülümsedim.
İsra Doğan
YORUMLAR
sevgili yazarım ne güzeldi..
tebrikler..
okudukça almanyadaki akrabalarım aklıma geldi..
ne kadar doğru tesbitler..
sevgilerimle..
İsra Doğan
Sevgilerimle
İsra Doğan
Saygı ve sevgilerimle
Aynur Engindeniz
Yabancı bir memlekette var olmak zor durum. Hele bilip bilmeden, insanları yargılamak yok mu, o daha da berbat bir durum ve dünyanın her yerinde hala geçerli.
Ama hoş bir dille anlatmışsınız bu anınızı ve çok beğendim. Kultarım :)
İsra Doğan
Şöyle söyleyebilirim ki , çocukluğa yakışan aslında güzel anılar olması gerekirken, çocuk olmak zordu o dönem
Saygı ve sevgilerimle
Film şeridi gibi geçti gözümün önünden...
Ayrıca gürültü sensörlü Almanları da iyi bilirim...
Güne gelişinize tebrikler...
Gülümseyelim hepberaber, kime yakışmaz ki gülümsemek...
Sevgiyle...
Gündaş'ım...
İsra Doğan
Sevgi ve saygılarımla