- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kaybolan
Tek eşliliğe inanmıyorum. Neden konuya böyle giriş yaptım bilmiyorum, sadece bir şeyler yazmak geliyor içimden ve bir şeyler yazarken konuya bir giriş yapmak zorundasındır.
Aslına bakarsınız, tek eşliliğe inanmamamın nedenlerini sıralamam da gerekiyor. Çünkü bir şeyler söylediysem, bunun arkasında olmalıyım! Tamam, olay söylenen şeylerin arkasında durmak değil, olay benim söylediğim şeylerle ilgili açıklama yapmayı sevmem. Açıklama yapabildiğimden değil de, sadece açıklamaya çalışmayı sevdiğimden.
Tek eşliliğe inanmamamın gereği; düşünüldüğü gibi bana acı çektiren ve beni bu hale getiren eski kız arkadaşlarım değil, yani sanırım. Yani yaşadığım birkaç şeyi çıkarırsak, hep güçlü taraf bendim ve sanırım hep çektiren oldum. Yani sanırım,
Konuya bir yerlerden ulaşabileyim diye, iş yaşamında ki başarıya da inanmadığımı da söyleyebilirim. Üstelik bir işim olmadan söyleyebilirim bunu. İşsizsim ben. ( Çok mu belli oluyor ? ) (Dur dur, bu yazı toplum sorunlarıyla ilgili değil, ben aydın değilim )
İş yaşamının içinde hiç bulunamayan biri olarak, bu duruma inanamamak nasıl bir şeyse, o n i k i yıldır hala aynı bölümde okuduğumu söylemekte, bunun aynası...
On iki yıldır aynı bölümdeyim ben.Net. Açık. Belirgin. Çok sevdiğim bir cümle bu.
Bazen derslere girmek içimden gelmiyordu, bazen sınavlara girmek de içimden gelmiyordu, aslına bakarsanız bazen değil çoğu zaman içimden gelmiyordu. Bu yüzden on iki yıldır hala aynı okula gidemiyorum sanırım.
Zamanını iyi değerlendiren kravatlı insanlar gibi değilim, sakin olun, onlar gibi değilsem onlara küfür edecek halim yok. Benimkisi öyle bir asilik değil, benim gibi olmayan insanlara küfür etmek tarzım değil. Her gün gazete okuyan ve maillerini kontrol eden insanlara saygı duyduğumu bile itiraf edebilecek bir tarz benimkisi. Ama benim gibi insanlar küfür eder böylelerine. Ben öyle değilim.
Ben biraz gıcık bir tipim. Hayat benim gibi gıcık tiplerden nefret eder. Daha doğrusu çoğunluk kabul edilen normal insanlar benim gibi gıcık insanlardan nefret eder. Hayatta; sanıyorum ki, çoğunluğu elinde bulunduran bu normal tipler. Ama benim insanlarla sorunum yok. Benim gibi insanların, aslında başka insanlarla sorunu olur. Ama ben öyle değilim.
Böyle olmamayı isteyebilirdim, istediğim anlar da oldu, ama sorun şu ki; “bu” benim içimden geliyor. Ve başka bir şey olmayı hiç beceremiyorum, en iyi becerdiğim şey içimden gelenler. Ben sadece içinden geldiği gibi yaşamak isteyen bir insan olduğum için, benim tavırlarım her zaman şımarıkça gelir; normallere.. Onlara benim şımarıklığımın nedenini sorduğunuzda, şöyle derler, o çıkıp dünyaya bağırdı; “aranız da hiç bir şeye emek vermemek istemeyen birileri yok mu?”
Keşke böyle olmasam demek gelir içimden onlara ve derim de. Çünkü böyle olmak kolay değildir. Her zaman bir kaybolmuşluk hissi vardır insanın içinde. Anlayacağınız, bir labirent saçmalığı işte. Bu konu açılmışken, benim de ara da sıra da, bir şeylere gıcık olduğumu söyleyeyim. (melek değilim ya, zaten takdir de beklemiyorum) Labirentin içinde olduğum için gözlerin sürekli üzerimde olmasına ve insanların sürekli labirentten çıkmam için bana bir şeyler söylemeleri, beni çileden çıkarır. Onların söyledikleri, gözlerime far tutuluyormuş izlenimi verir. Onlar, bunun beni uyandıracağını düşünür ama bu benim midemi bulandırır. Kaybolmuşluk gerçekten kolay bir şey değil. İnsanın midesi çok bulanıyor. Her zaman kusmak hissi çok zor.
Haliyle insan yalnız olmadığını, bu dünyada kendisine benzer insanlar yaşadığını bilmek istiyor. Bu insanlar da kolay insanlar değil, benim kolay olmadığım gibi. ( ben, beni seven biri için çok zor birisiyimdir) Çünkü herkes kendisine benzeyenleri çekiyor.
Benim erkek benzerlerim, uyuşturucu kullanan ve alkole, heee alkol mü deyip hafifliğine burun kıvıran, kumara aşırı derece ilgisi olan, yani normallerin yararsız dediği tiplerdir. Benim dişi hallerimde, batakhanenin dibine girmiş, içeceğine ilaç atılmasa da, ilaç atılmış gibi dramatik bir ruh halleri olan, çocuk aldıran, kanser olmayan ama herkese kanser deyip uzun yıllar yaşayan, yalandan bayılan, dolandan hamile kalan kadınlardır.Ama ben öyle değilim. Yani tam olarak..
Alkolü belli ölçülerde içiyorum ve uyuşturucuya başlamamak için her gün internetten “uyuşturucunun zararları” adlı aynı belgeseli izleyip, kendimi engellemeye çalışıyorum. Kumara çalışan bir kafamın olduğunu düşünüyor ama içimde ki boşluğu başka şeylerle dolduruyorum. Genelde kadınlar oluyor bunlar. Madem bu konu açıldı, biraz kendimi anlatayım.(İçinden gelenleri yazan birinden hiçbir zaman bir düzen bekleme)
Ben her göz göze geldiğim kadınla sevişebilen bir adamım. Ve bu özelliğimi çok iyi kullanıyorum.Tamam biraz abarttım ama fena da sayılmam. Sapkın olduğumu zannetme(en azından cinsellik açısından), sadece sıkılıyorum ve kadınlar konusunda iyiyim. Hatta tek sorun yaşamadığım, içimden gelen eylem bu. Çünkü kadınlar, anladığım kadarıyla iç huzuru bulamayan erkeklerden hoşlanıyor.
Ama konumuz bu değil. Konumuz seks içerikli bir anlatım değil. Konumuz nerede olduğunu bilmeyen, nereye gideceğinden bir haber olan ve koşulsuzca yaşamını neye adayacağının farkında olmayan bir adam.Gözleri pencerelerde olan bir adam. Senin gibi normal olan insanların sözlüğünde, adam denilir mi bilmiyorum, ama ne istersen diyebilirsin, en son ihtiyacım olan şey; kompleks sahibi olan biri olmak. O yüzden sorun değil.
Hiçbir yere ait değilim, bana sahip olan bir varlık da yok. Yada şurada yaşayabilirim dediğim bir sahil kartpostalı. Hep böyle miydim diye düşündüğüm çoğu anlarda, aklıma amaçları olan insanlar geliyor. Aklıma gelen bu insanlar, gerçekten düzgün insanlar. Böyle çok fazla insanı tanıyorum, işin şaşırtıcı tarafı, benim gibi şımarık ve gıcık bir tipi sevmeleri. Çok sevmeleri. Amaçlarını bit bütün olarak görmek yerine, parça parça ayırarak, amaçlarına ulaştıkları için, bende çok seviyorum bu insanları. Düzenli insanların en sevdiğim tarafı bu. Amacı parçalamaları ve her parçayı hissederek yaşayıp keyif almaları. Amacın sonuna odaklanmayıp , bir akışa teslim olmaları.
Her ne kadar bununda kendilerini bir kandırış biçimi olduğunu ve amaçlarını gerçekleştirene kadar koşulsuz olsalar bile, amaçlar gerçekleştirildikten sonra bir boşluğa düşüp , tekrar onları oyalayacak başka bir amaç edindiklerini bilsem de, hatta ve hatta bunun bir döngü olduğunu ve sonunun asla tahmin ettikleri gibi olmayacağına emin olsam bile, bu insanları seviyorum.
Zaten, daha önce de dediğim gibi sevmesem de ,böyleyim diye, öyle olan insanlara küfür etmem ben. Genelde benim gibi böyle olan insanlar, normal olan öyle insanlara küfür eder.
Orospuçocuğu, şirket kölesi, kukla, kravat takıyorsun ama ben hissediyorum! Sen hissetmek nedir nereden bileceksin, saattin tutsağı, yalaka göt! Hayırrr hayır ben böyle değilim.Bunları söyleyen insanlara, “bunları duymak ne güzel” de demem ben. Ben sadece saygı duyarım. Herkesin kendi hikayesini yaşadığını düşünür, halime dalarım...
Kendi halim de, bu kayboluşların arasında bir hikaye bulamam. İz bırakmaya yada yeni bir dünya sistemi keşfederek, gazetelere konu olacak kadar büyük işler yapmaya inansaydım, yani herhangi bir şeye adayabilseydim işte kendimi, her şey daha kolay olabilirdi. Yol yürünür, ayak izleri kalırdı. Çünkü böyle zaman geçmiyor. Çünkü her zaman 5 dakikalık hazlar, her zaman 5 dakikalık hazlardır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.