- 1000 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Başlıksız
Şimdi hastayım. Sanırım bir çok insan da hasta. Havalardan olmalı. Sorun, tabi ki geçici. Ölümü düşünmüyorum daha. Yaşayana, yaşamak isteyene, hayli yol, hayli zaman var.
“İnsan, ürettiği sürece yaşar.”
Dört belki de beş aydır atıl durumdayım. Yazmak konusunda bir atalet bir kısırlık Önümde dağlar gibi duruyor ve ben bu dağları aşamadım henüz. Örneğin, şiir yazayım diyorum.
Bir dörtlük:
Akşam olur şivan düşer odama
İlenirim kaderime, gadama
Elin yari yar olmuyor adama
Bilseydim Yanarmıydım narına
Eh! Başlangıç güzel. İkinci dörtlük, Atalet ve kısırlık duvarında kristal bir bardak gibi dağılıyor. Bir parçasını bile yerine koyamıyorum.
“Şiir bir uçurtma ise Duygusal fırtınalarda uçar.” Diyerek kendimi teselli ediyorum. Sanırım fırtınanın patlamasın bekliyorum.
Roman; onu düşünmek bile ta başından yoruyor beni. Bir dörtlük yazamayan, birini şöyle böyle yazsa bile ikinci dörtlükte çuvallayan bir şair İçin Roman yazmak hayalden başka nedir ki!
Romanı ben , bol figüranlı, pahalı bir sinema filmine benzetirim. Hafıza yoksulu, kurgu kısırı bir akıl ile Roman yazmaya kalkışmak benim için yüzerek boğazı geçmek kadar uzak bir ihtimal. Kaldı ki yüzmeyi de bilmem.
Resim de yapamam. Fırçayı lise yıllarımda Resim dersinden geçer not almak için kullandım. Kullandığım fırçalarda suluboya içindi. Okuldan sonrada elime almadım.Resim Konusunda yeteneksiz biri olduğumu ta o zamanlardan biliyordum. Ya da resim diye karaladığım ve kirlettiğim Resim kağıtlarına, öğretmenim burun kıvırmasından yeteneksiz olduğuma inandım.
Hikayeler yazayım dedim. Düşüncemi paylaştığım bir dostum. “Önce okumalısın.” diye bir öneri ile desteğini sundu sağolsun.
Sonra düşündüm. Ben, “ayda bir kitap okumalı” şablonu dışında kaldığım halde ortalama bir okur olduğuma inanıyordum. “Önce okumalısın” önermesi beni aşağılanmışım gibi bir duygu anaforuna sürükledi. Gözlerimden anlar korkusu ile gözlerimi kaçırdım dostumdan.
Evet; ortalama bir okur olarak, titiz olmayan bir seçimle aldığım- ki (çoğunluk alırım.) bulduğum her kitabı okurum. O anafordan çıkınca, dostumun önerisini şimdi daha anlaşılır buluyorum. Siz hiç arsanıza taşıdığınız her şeyle ev yapabilir misiniz? Ben yapamayacağımı anladım. Malzeme seçiyorum artık.
Bana yardımcı olacak dostlarla tanışmayı onlarla dostluklar geliştirmeye başladım bile. Bu konuda benim için en büyük, en mütevazi en cömert, en yetenekli dostum…
O’nunla yarım saat sohbet etmek iki cilt beklide daha fazla kitap okumak anlamına geliyor bana. O’nunla konuşurken şunu anladım. Sanat; İnsanın kendini araçlarda kullanarak anlatmasıdır. Türkü söylemek, ağıt yakmak şiir, senaryo, öykü roman köşe yazısı kısaca yazıyı, boyayı fırça ve tuali çamuru alçıyı hatta hamuru kullanmak ve sonunda kendinizi düşüncenizi duygularınızı anlatmak…
Birde şunu anladım. Kişi kendisini , düşünce ve duygularını anlatmak adına dörtyüz bazen daha da fazla yazabildiği gibi Dört hatta daha az sayfada ve hatta bir dörtlük yada birkaç dizeyle anlatabilir.Bu da sanatın inceliği sanatçının derinliği meselesi.
Bunları, biri diğerinden güzel öykülerini severek dinlediğim Sait Faik Abasıyanık ile yaptığım kısa sohbetlerimizde öğrendim.
Yolcu9901
Ocak 2012 İzmir
YORUMLAR
işte budur diyorum insan sıkılmadan bir yazıyı okuyorsa ve sonunu heycanla bekliyorsa bu sanattır ruhun inceliğidir ve güçlü bir kalemin eseridir
Tebrikler ....