- 1167 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SAĞDA SOLDA LAŞKALAŞTI!
Bugünün sağ ve solundan bahsetmiyorum. Ben 1971 de ilkokul 4. sınıftaydım. İhtilâl provası yapıldı. Bugün işlenen suçlara göre o gün için masum 3 genç fikirleri yüzünden idam edilerek öldürülmüştü. Olayı tam anlamadığım için onları “Cenazelerine imam istemedikleri” için kınamıştım. Ancak “Kınayıcı kınadığını yaşamadan ölmez” hadisi şerifi gereği bende cenazeme imam istemez hale geldim.
1972 de yatılı olarak siyasetin bol olduğu öğretmen lisesine kazanıp gittim. Orada çoğunluk solcu, kendilerine göre devrimci, diğerlerine göre komünist ve çok azda ülkücü, kendilerince milliyetçi, solculara (Devrimcilere) göre faşistler vardı.
Benim gibi saf köylü çocuğunu iki tarafta sahiplenmeye çalışıyordu. Ama ben aile terbiyem itibari ile sağa yönelik birisiydim.
Malum 1968 gençliği Türkiye de olduğu gibi başka bazı ülkelerde de ses getirir durumdaydı. Belki o gençliklerinde niyetleri saf ve temiz, sadece ülkelerini kalkındırmaktı. Ama onları kullanan Rusya bazı ülkeleri (Yugoslavya, Çekoslavakya, Romanya, Macaristan vb.) istila etti. İlk önce farkında olmadan o kendisine hizmet edenleri öldürtmüştür. Çünkü kendi milletine hizmet etmeyen bana hiç hizmet etmez” diye düşünmüş. Şükür ki Allah ülkemizi korumuş. Malum bizim devrimcilerin niyeti de halistir ama “Kurt bulanık havayı sever” Rusya bizi istila etmemiş.
1974 de öğretmenlik hakkımız alındığı için ilk boykotu yapmış ve devlet büyüklerine bir çok hakaret sallamıştık. Bugünkü yeni aktörlerin yaptığı gibi! Tabi sonuçta elimize bir şey geçmemişti. İyi ki geçmemiş. Çünkü çok başarılı öğrencilerde öğretmenlikte kalır, vali, hâkim, doktor vb. görevlere gelemezlerdi.
Lise 2 de sınıfın geneli solcuydu. Renksizlerle solcular, rehber öğretmeninde solcu olması sebebiyle sınıfa günlük alınacak gazete oylamasında solcu bir gazete seçilmişti. Bir tek ben sağcı sandığım ancak o zaman %75 İsrail’e yani Yahudi’ye ait bir gazeteye oy vermiştim.
O zamanlarda öğretmenlerimiz genelde solcuydu ama bugünkü milliyetçi öğretmenlerde daha milliyetçi, din dersi öğretmenlerinden daha dindar insanlardı. Bugün yaşayanlarının ellerini saygıyla öper, ölenlerine Allah’tan rahmet dilerim.
Biz o yıllarda Âşık Mahsunî’nin “Allah Türkçe bilmiyor mu?” türküsünü dinleyerek büyümüştük. Allah her dili bilir. Yeter ki kul olmaya niyetin olsun.
1980 ihtilaline uygun zemin hazırlamak için bazıları (Kuzgunun leşe konduğu gibi) kıvırmalı koltuklara konmak uğruna bizleri guruplara ayırıp boğuşturdular. Boğuşmalara katılmayan çok az bir grup bukalemun gibi iki tarafa da yeşil ışık yakarak tespih çekmeyle lise ve üniversite vb. okul bitirdiler. Sağ ve solcu olan şuurlu gençler fikrinden dolayı okullara gidemedi, bitiremedi ama onlar bitirdi. Hatta 45 günde kabağın bile yetişmediği ülkemizde onlar yetişti, öğretmen oldu. Günümüzde de koltuk sahibi olanları vardır. çünkü onlar her ortama ayak uydururlar.
O gün devlete kapitalist diye küfreden bazı solcular fazla evrimleşerek şimdi holdingler kurmuşlar. Sağdan evrimleşenlerde çok az solcu gibi dönerli koltuklara kurulmuşlar. %10 kadarı da sağ ve solcunun evrimleşemediği için hayattan elenmişler.
Çocuklarımı hayatlarında ve devlet görevinde bulunduklarında yalaka olmasınlar, nokta kadar menfaate virgül gibi eğilip kula secde için eğilmesinler diye ömrümde hiç el öptürmedim. Zaten dinimizce de ilim öğreten hoca ve ana, baba dışında kimsenin eli öpülmez. Böyle yapmakla da yine yanlış yapmışım. Onlar benden beter dik duruşlu çıktılar. Onlarla iftihar ediyorum.
Bizi sağcı ve solcu olarak yetiştirdiler ama en azından iki tarafında çoğunluğunda bir delikanlılık ve şuur vardı. Bugün o delikanlıların çoğu koltuk sahibi değildir. Çünkü onlar herkese uygun kıvırmayı beceremediler. Bugün genelde koltukları işgal edenler o dönemin bukalemunlarıdır. “Müminin namazı sizi yanıltmasın” hadisi şerifini dikkate almayanlar kendilerine çok mükemmel secde ettikleri için çoğu sahtekâr ve hortumcu olan bu kişileri göreve getiriyorlar. Leşten kuzgunun birinin kalkıp birinin konduğu gibi! Ama evrimleşmeyen sağ ve solcular olarak oturup çay içerek sohbet ediyoruz. Kullanıldığımızı kabul ediyoruz.
Bize çeşitli fikirleri öğretmişlerdi ama yalaka olmayı öğretmemişlerdi. Aslında yanlış yapmışlar. Günümüz din görevlilerini (Çok azı hariç) Allah affederse nasıl olsa bizi de affederdi.
O günün gençliğini 4-5 guruba ayırıp başlarına da derin devlete hizmet edecek birilerini koymuşlardı. Böylelikle kontrol altında tutmayı başaracaklardı. Aynen de öğle oldu. Adam en gizli bilgileri söylüyor kimse ona bir şey yapamıyordu.
O günlerin sağ ve solunu incelediğiniz zaman V harfi gibi iki tarafında tabanda yani asıl hedefte birleştiğini görürsünüz. İki tarafında ana hedefi Vatan, Millet ve Sakarya’dır. Sadece fark din faktörü vardır. Sağcılar (Ülkücüler) yapabildiği kadar yapar, solcular hiç yapmazdı. Din konusunda da kişiler Allah’a karşı sorumlu olduğuna göre (Başkasına baskı yapmadığı sürece) kulun yapacağı bir şey yoktur. Herkes hesabını kendi verecek. Zaten kötü yönlendirenler mahşerde ardına bile bakmadan kaçacakmış.
Manevi düşünceleri olmadığından ben solcuların bozulmasını anladım da sağın yozlaşmasını anlamadım. Çünkü onları manevi bağlarına sadık sanıyordum. Dün donuna sahip olamazken bugün öğle evrimleşenler var ki 50 yaştan sonra iş bulunca yürüyüşü değişti. Ama hâlâ donunu çekemiyor.
Bugün İslâm’a en büyük kötülüğü yapanlar ne solcular, ne ataistler, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlardır. İslâm’a en büyük kötülüğü yapanlar yine Müslüman geçinenlerdir. Kerbela da iki tarafta Müslüman değil miydi? Neyi bölüşemediler?
Bugün ülkemizde durum farklı mı? Yine bir hadisi şerifte “Ahir zamanda Yahudiler 71, Hıristiyanlar 72, ümmetim 73 parça olacak. Bunlardan sadece biri cennete girecek” diyor. Dini istismar eden kendi kafalarına göre fetva ve takvim hazırlayanların yaptığı tahribatı bütün dinsizler birleşse yapamaz.
Aynı yerde yaşayan bütün Müslümanların beş vakit namazının vakitleri de aynı olmalıdır. Ama her gurup takvimine kendine göre namaz vakti yazmış. Her hangi bir namaz 1 dakika önce kılınamaz ama 5 dakika sonra kılınabilir. Adamlar 1 değil 15 dakika önce göstermişler.
Dini gurup liderinin aylık ve yıllık harcamalarına bakıldığı zaman nasıl bir titan oluşturulduğu ortada! Belli bir maaşı ve geliri olmayan kişi 6 ay arayla 40.000 Tl yardım yapıyor. Hiç soran yok. Bu derenin suyu nereden geliyor diye? Tabi bizlerde bu mankafa olduğu sürece uyanıklar sömürür. Birde bedava cennet vaat ettin mi pekmeze gelen arı misali uçuşmayan Müslüman’ı az görürsün.
Eğirdir gölünün kenarında bir garip Gümüşhaneli vatandaşla tanıştım. “İstanbul da bir şeyhe tabi olduğunu, şeyhin bütün malını istediğini, ona git köyünde çalış bana para getir dediğini, dediğini yapmayınca da kendisine papaz büyüsü yaparak yuvasını yıktığını, buralarda garip garip dolaştığını” söyledi. Tabi kolay cennet arayanlar olduğu sürece vaat edip hortumlayanlarda eksik olmayacaktır.
Açıklar namussuz, türbanlılar namuslu diye bir genel kavramda yok. İki tarafta da dürüst ve bozuklar var. Ancak türbanlıların çoğu türban ayetlerini bilmezken, bazı açık bacılarımız bu ayetleri gayet net biliyor.
1970 li yıllarda ekonomik anlamda Lübnanlılarla ilgili haberlerde “Sağcı Hıristiyanlar, solcu Müslümanlar” diye söz edilirdi. Bugün dünya Müslümanları için bence bu söz çok doğru. İslâm da demokrasi vardır. Meselâ kurbanı en fazla 7 kişi keser. Neden sorun çıkarsa bir taraf fazla olsun diye. Peki hangi ülkede demokrasi var? Hepsi Amerika çöplüğü değil mi?
O dönemde dünya terazisinin 2 kefesi vardı. Amerika bir ayak oyunuyla Rusya’yı diskalifiye edince sadece kendisi meydanda kaldı. Tabi şimdide genelde ülke başbakanlarını kendisi tespit ediyor. Atadığı eskimeye başlayınca yenisini yetiştirip vitrine koyuyor. Sıkıysa oy verme. Başka seçeneğin yok ki!
O günün sağcısı ve solcusu 1980 darbesiyle çok ağır darbe yedi. Menfaatçilik işin içine girdi dağılma başladı. Bütün sağcı partilere ülkücüler dağıldı. Solcularda bir çok parti kurdu kapattı.
Kaset yarışları kıyasıya sürüyor. Bunlar gerçek sağcı veya solcu olsaydı sağ gösterip sol vurmazlardı.
Amerika alternatif olarak gülün sarısını çağırıp, aşılayıp geri gönderdi yeşermeden kurudu. Sağdan beyaz mumu çağırdı. Rengini ve kokusunu değiştirip yolladı. Atı arıya sokturup ikisinin de ölmesine sebep oldu. Yani sonuçta olan her ülkede olduğu gibi vatandaşa oldu. Alternatif yok. Yağlı güreş meydanında kilolar aynı değil. Bazıları yağlı kispetle yarısı kuru bedenle güreş yapıyor. Tabi galip baştan belli değil mi?
Eski bir Amerika başkanı Türkiye’ye gelince çocuk kucakladı, şimdi bütün parti liderleri gittikleri her yerde çocuk kucaklıyorlar. Aslında halkın tamamını kucaklamaları gerekir.
Yeryüzünde 261 çeşit sol görüş olduğunu bir kitapta okumuştum.
Esasında marifet reklâmda! Bir gün tavukla hindi yan yana yumurtlamışlar. Olgunluğu gereği hindi kalkıp gitmiş. Tavuk 2 saat gıdaklamış. Hindi dönüp tavuğa: “Çıkardığına bak, 2 saattir yaptığına bak” demiş. Tavukta: “Marifet çıkardığında değil, reklâmda” demiş.
Başbakanımızı bile reklâm bugünlere getirmedi mi? Birinin şiirini okudu. Suç saydılar. Mahkemeler güzel bir reklâmını yaptı.
Biride benim şiirimi, yazımı okusa, mahkemeye verse yargılansam, bende yarın Başbakan ve Cumhurbaşkanı olabilirim. Neden olmasın? Tam terside olabilir. Burası Türkiye. İdamda edebilirler. Dayım, avukatlarım, şeyhim yok ki benim birileri arkamı arasa. Zaten bunun için 2 gömleğim var.
12.09.1980 e kadar bu ülkede girilmeyen sokaklar vardı. Gece ne değişti de her yer güllük gülistanlık oldu? Aslında 50 yıl daha geri gittik. Ama birileri yan cebime koy dedi. Biri uçtu biri kondu.
1983 Kasımına kadar bu ülkede cepte bir paket yabancı sigara ve 100 dolar taşımak suçtu ama birazcık insanlık vardı. Serbest oldu. Gözümüz açıldı, gaflet uykusundan uyandık, ancak insanlıkta irtifa kaybetmeye başladı. 1990 lar da insanlığın yarısı, 2000 de de tamamı mevta oldu. Allah gençlerimize hayırlı ömür versin, yardım etsin.
Bu ülkede bebek, kedi ve köpek suçlamalarından bir başbakan asıldı. Yarın kimlere neler yapılır ya da yapılmaz sadece Allah bilir. Bu ülkede “Olmaz, olmaz” demiş birisi ya.
Velhasıl kardeşim biz böyle basiretsiz liderlerin geleceğini bilseydik boğuşmazdık. Boşuna boğuşmuşuz daha doğrusu boğuşturulmuşuz. Dava şehidi dediği iki tarafında toprağa verdiği genç fidanlar boşuna ölmüş.
Akıl başa geldi ama yaş 50 yi geçti. Yani ömür sonbahar mevsimine girdi. Diğer hastalıklarımız gibi prostatımızda büyüdü. Arkadan parmak önden yarım m tel soktular. Kaldıysa çok az bir ömür kaldı.
Aslında o filmin devamı çekiliyor. Sadece oyuncular değişti. Senaryolar yeni konulara uygun yazılıyor. Güne göre yazılan senaryolar evveli gün sağcı, solcu, dün irtica, kalkancılar, bugün alevi, sunnî ve yarın için Türk, Kürt ayrımcılığı filmleri çekimde. Kanı gür olan yani yeterince düşünemeyen aktörler sahnede. Yönetmen tek Amerika! Yahudi ve Ermeni Locaları! Çünkü onların 500 yıllık dış siyaset hesapları var. Bizim gibi günü birlik değil. 6 içinden 6 dışından değil. Yürekleri toplu atıyor. Bizde iktidarın tersini muhalefet, onun tersini iktidar söylüyor. Adamlar geleceğe dönük hesap yaptıkları için 7 kurtla bizi sınır komşusu yapmışlar.
Bizler şöyle veya böyleydik ama biraz kişiliğimiz vardı. Şimdiki gençler ya kız ya hız yada eroin, esrar peşinde. Dini guruplara takılanlarda bir hayli fazla! Avrat gibi saç uzatan oğlumuzda var erkek gibi saç kazıtan kızımızda var. Onları zor günler beklediği için hesabını bilen, akıllı ve olgun olmaları gerekir. Bize akıl veren pek olmadı desem doğru olur. Veren olduysa da dikkate almadık.
Genç kardeşlerime hiç bir guruba ve olaya katılmadan lise ve üniversite eğitimlerini alıp hayata atılmalarını tavsiye ederim. Hayat acımasız değilse onları da un ufak eder. Genç ölürlerse belki cenazelerine gelip abdestsiz namaz kılarlar. Başka hiçbir şey yapmazlar. Bu yeni devlet değil. Polisi, jandarması, savcısı vb. her türlü memuru var. Gerekeni gereken yapar. Tabi etiketine uygun olsa da!
Ama yeni nesil o kadar duygusuz, idealsiz yetişti ki imam geçinenler bile bu toplumun genelde en ahlaksız kesimini oluşturuyorlar. Ne diyelim ne desem yalan. Bir tecrübe bin nasihatten faydalıymış. Ama tecrübelerle vakit kaybetmemelerini dilerim.
YORUMLAR
Valla ne deyim hocam...Güzel yazmışınız..
Cezaevinden çıkınca Nevşehirde bana ilk çay ısmarlayan sağcı bir arkadaştı..
Bir zamanlar Türkiyede büyük tezgahlar vardı..Kimlerin tezgah kurduğu artık belli..
Yazınızda dikkatimi çeken "Boykot"
Neden derseniz ülkücüler bu kelimeden pek hoşlanmazlardı ..Yani hak aramayı sevmezlerdi..
Yazınızda geçmişin analazi vardı..Aslında Türkiye hiç demokrasiye geçemedi ki..
Biz demokrasi ile yönetiliyoruz zannediyorduk..Halbu ki ardımızda hep askeri bir dikta vardı.
Neyse..
Tebrikler hocam..