- 535 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Zincirin Halkası
Neden bu kadar zordur kendin gibi geçip gitmek bu kaldırımlardan? İlle de bir bakış dokunacak bedenimize, onu sarsıp “Hey dur, ne bu rahatlık!.. Kendine gel, yalnız değilsin!” diyerek…
Yine sıralanmışlar işte. Bizi yok sayamazsın diyerek baktıkça bakıyorlar, tüketmek istermiş gibi bana ait ne varsa. İlle de kendilerine benzetecekler. Yeter ki bakmasınlar diye, bu kadar çok bakmalarına neden olan tüm farklılıkları teker teker ayıklamamı bekliyorlar içimden. Ne zaman ki onlardan bir ayrımım, beni ben yapan en küçük bir özelliğim kalmayacak, o zaman çekecekler gözlerini üzerimden. Beni kendimle bırakacaklar… Tabii ortada ‘ben’ diye bir şey kalırsa…
“Öyleyse bakın siz de…” diyorum onlara şimdi. Sesimle değil bedenimle, gözlerimle duyurarak sözcükleri, tadını çıkara çıkara sergiliyorum beni onlardan ayrı kılan en özel yanlarımı. “Bir dövmem olsaydı keşke bir yerlerimde ya da burnumda bir hızma” diye hayıflansam da olduğum halimle bile o kadar batıyorum ki gözlere, kendim olmak yetmeye başlıyor. “Bakabildiğiniz kadar bakın en küçük taviz yok, sizi asla geçirmeyeceğim o sınırdan. İstediğiniz kadar kurun kafanızda nereye gidiyor bu kadın, kiminle görüşecek, yoksa görüştüğü evli mi, bir yuvayı mı yıkacak, deştikçe deşin toprağı. İçinizdeki tüm kötü tohumların filizlenip zehirli sarmaşıklara dönüşmesine aracı olayım. Gidiyorum, var mı diyeceğiniz. Gittiğim yer kirlilikle, kötülükle uzak yakın ilişkisi olmayan bir yer olsa da siz bildiğiniz gibi düşünmeye devam edin. Kendimi anlatmak için kendim olmaktan vazgeçmem gerekiyor madem, varsın sizin gözünüzde dünyanın en onursuz kadını olayım.” diyorum saçlarımı yüzlerine bir tokat gibi savururken.
Komşum Sevim Hanım’a bile gülümsemeden geçiyorum. Şaşkınlıkla bakakalıyor ardımdan. Oysa diğerleriyle kıyaslandığında hiç de fena biri değil… Ama o da o zincirin bir halkası… Tek bir halkayı tutmak bile zincire bağlar insanı. Esmemi önler… Pranga olur bana.
Ben sadece bu sokaktan geçip gerçekten bulunmak istediğim yerlere gideceğim. Burası oralara gitmemi sağlayan küçük bir geçit sadece. Komşu hanımlarla, bakkalla, terziyle hasbıhal ederek eksiltemem kendimi. Hiç ilgilenmediğim sorunlarla; çoluk çocuğun okulu, hayat pahalılığı, duyarsız eşlerle dolu dünyaların silik gölgelerini o sohbetlerden miras, peşimsıra sürükleyemem.
İşte bu yüzden içim ne kadar sızlasa da, geçen akşam kahvem bitip kapısını tıklattığımda beni her zamanki içten gülümsemesiyle içeri davet eden, işlerim olduğunu söyleyip teşekkür ettiğimde hiç bekletmeden mutfağa gidip nerdeyse bir kavanoz kahveyi elime tutuşturan o sevecen kadına merhaba demedim az önce. Sırf o da beni ben olmaktan çıkaran o zincirin bir halkası olduğu için...