"AĞZIMIN İÇİNDE RENKLİ BİR EVREN"
Bir ders lazımmış insana… Yıllarca süreceğe gerek yokmuş aslında. Koyu siyah geceler de kendini çok belli eden, buradayım diye bağıran yıldızları izlemek, belki de yıllar önce ölmüştür diyerek boş bir ışığa baktığını düşününce, aslında her şey bu kadar anlamlı diyorum…
Yeni bir kent yarattığım tırnaklarımdan anlaşılırken gömdüklerimin tekrar geri çıkacağını anlıyorum; hafiften başlayıp sertleşen rüzgâr kirpiklerimi titrettiğinde. Her nasılsa olacak, tüm yaşam biçimleri gibi yumulacak şeyler var. Diyorum…
Hayalimdeki denize bakıyorum tek kürekli kayığı buluyorum, biniyorum açılıyorum gidiyorum...
Soyutlar zamanla belirginleşip paspal bir örtü gibi gözlerime örtünüyor. O narin narin örtünüyor örtünmesine unutuyor kirpiklerimin uzunluğunu; onlara çarpıp acıtıyor kırpışamıyorlar bile. Örtü onları acıta dursun ben varıyorum neşeli bir ülkeye, bırakıyorum kayığı küreği olduğu yere öylece.
Arkama bakıyorum kalan mı var giden mi var diye, kürek kalkıyor, kayık yüzüyor, kayık sağa sola yalpalıyor, kürek düşecek gibi deniz dibine kırılan cesaretini toplamaya çalışıyor yalnız haliyle.
Adımlarım küçük ama belirgin çizgilerin başlangıcına basıyor, evvel zaman önce bir çizgi oyunu oynanmış burada, belki de basmam gerek hepsine, girmem gerek çembere. Akşam olunca gözlerim, izlerken yakamozları dalar gider düşler ülkesine. Bir denizyıldızı atlar gelir girer cebimin birine. Hadi bir şarkı söyle şimdi ruhum çık dışarıya; bedenimin içinde sıkılmadın mı hala? Bak botlarım dinleniyor bu ıslaklıklarıyla, parmaklarım mutlu birlikteler hala…
“Ağzımın içinde renkli bir evren
Dışarı da gözleri güneşe çalan en sevdiğin hikâyem
Kimisi bir yıldıza bakıyor, kimisi ay olup doğuyor
Büyüdükçe büyüyor
Dolunay olup hepimizi aydınlatıyor”…
Kalmak istiyorsa kalıyor, kirpiklerim hala acıyor. Hiçbir şarkı şimdi ağzımdan kaçamıyor…
Tanımadığım bir sürü renk gelip evrenime giriyor, onlar büyüyor kirpiklerim hala acıyor ama “ağzımın içinde renkli bir evren” hiçbir şarkı ağzımdan kaçamıyor…