- 908 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Hrant Dink'e
Bir resim..Bir ceset…Bir delik pabuç..Ve bir hikayenin bittiği yer..Agos gazetesinin önü…Kimden bahsettiğimi eminim anladınız…Evet hemşerimiz Hrant Dink bu gün yazımızın konusu..Parçalanmış bir aile, Ermeni yetimhanesinde geçen çocukluk, gençlik yılları…Daha sonra yetimhanede birlikte büyüdükleri Rakel ile evlenmesi..
Hrant kardeşleriyle birlikte açtıkları yayınevi ve kırtasiye işlerini sürdürürken, eşi Rakel’le birlikte, kendileri gibi Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Kampı’nı yönetmeye başladı. “"Ermeni toplumu çok kapalı yaşıyor, kendimizi iyi anlatırsak önyargılar kırılır" düşüncesi ile Agos gazetesini kardeşleri ile beraber çıkarmaya karar verdi. Yorumlarıyla adını duyurmaya başladı… Ermeni soykırımı hakkındaki görüşlerini diasporadan farklı anlatması diaspora ve bazı Ermeni cemaatlerince dışlanmasına yol açtı.Bu konuda Hrant Dink şöyle diyor:
“Hasta iki toplumuz biz Türkler ve Ermeniler birbirlerine yönelik ilişkilerinde.Ermeniler büyük bir travma yaşıyor Türklere yönelik, Türklerde Ermenilere yönelik bir paranoya yaşıyor.İkimizde klinik vakalarız..Kim tedavi edecek bizi? Fransız senatosunun kararı mı, Amerikan senatosunun kararı mı? Kim reçeteyi verecek, kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin, Türklerde Ermenilerin doktoru… Bunun dışında doktor, hekim ilaç milaç yok. Diyalog dışında çözüm yok..Diasporaya sesleniyorum 1915’e takılıp kalmayın, kendinizi 1915 e bağlamayın, kendinizi bu dünyadaki insanların bu soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin.Bu tarihsel bir acı mıdır ? Biz yaşadık, atalarımız yaşadı..Anadolu’da hoş bir laf vardır.Ve biz Anadolu insanıyız “Acıyı onurla sırtlayıp taşımak…Yaygara yapmadan, patırtıya vermeden sırtlar taşırsın. Dünyaya, dünya insanlarına diyorum ki senin Ermeni soykırımını tanıyıp tanımaman benim için beş para ifade etmiyor.Ermeniler Türkleri öldürmedi mi.? Öldürdüler …1915-1918 yıllarda Ruslar yukarıdan tekrar gelirken intikam denilen kavram ne ise ben lanet ediyorum o kavrama… Ama oldu bunlar.Türklere de diyorum ki Ermeniler neden bu kadar ısrar ediyor diye bu sorunun üzerinde durun, biraz empati yapın..O zaman belki onların bu duruşunda biraz onur göreceksiniz… Ermenilere’de diyorum ki “ Türklerin hayır bu soykırım değildir sözünün üzerinde de biraz onur görmeye çalışın. Nedir o onurlu duruş Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım. Soykırım Allahın belası bir şey dolayısıyla benim atalarım böyle bir şey yapmaz. Çünkü ben yapmam dolayısıyla burada onurlu bir duruş vardır.”
Kaleme aldığı son yazısında ise Hrant şunları anlatıyor..
“Başlangıcında, "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla Şişli Cumhuriyet Savcılığı’nca hakkımda başlatılan soruşturmadan tedirginlik duymadım. Bu ilk değildi. Benzer bir davaya zaten Urfa’dan aşinaydım.2002 yılında Urfa’da gerçekleşen bir konferansta yaptığım konuşmada "Türk olmadığımı... Türkiyeli ve Ermeni olduğumu" söylediğim için "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla üç yıldan beri yargılanıyordum.
Dava sürecinde bilirkişi “Türklüğün aşağılanmadığına” dair raporuna rağmen..Savcının her celsede “Türk kanı zehirlidir” sözünü gündeme getirerek Türk düşmanı gösterilmeye çalışıldım” diyerek yazıya devam ediyor ..
Bunun üzerine ırkçı saldırıların küfürlerin maillerin tehdit telefonlarının şahsına yöneldiğini söyleyerek üzüntüsünü kaleme döküyor. Kırıldığını üzüldüğünü “ya sabır” çektiğini dillendirerek ülkeyi terk edecek misiniz diyen basına "Avukatlarıma danışacağım. Yargıtay’da temyize başvuracağım ve gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de gideceğim. Bu süreçlerden herhangi birinden aklanamazsam ülkemi terk edeceğim.
Çünkü böylesi bir suçla mahkum olmuş birinin benim kanaatimce aşağıladığı diğer yurttaşlarla birlikte yaşama hakkı yoktur."
Bu sözleri dile getirirken yine her zamanki gibi duygusaldım. Tek silahım samimiyetimdi. Cevabını veriyor ve yargıya güveninin sarsıldığından bahsederek
Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü.
(Bu mektuplardan birinin Bursa’dan postalandığını ve yakın tehlike arzetmesi açısından da hayli kaygı verici bulduğumu ve tehdit mektubunu Şişli Savcılığı’na teslim etmeme rağmen bugüne değin herhangi bir sonuç alamadığımı yeri gelmişken not düşeyim.)
Benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence.
"Bu insanlar şimdi benim hakkımda ne düşünüyor?" sorusu asıl beynimi kemiren.
Ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanınıyorum ve insanların "A bak, bu o Ermeni değil mi?" diye bakış fırlattığını daha fazla hissediyorum.
Ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye.
Bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.
Bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.
Tıpkı bir güvercin gibiyim...diyerek devam ediyor…İşte böylesi çaresiz zamanlarımda, ailemi, çocuklarımı toplayıp, onlara sığındım ve en büyük desteği de onlardan aldım. Bana güveniyorlardı.
Ben nerede olursam onlar da orada olacaktı.
"Gidelim" dersem geleceklerdi, "Kalalım" dersem kalacaklardı.
Kalmak ve direnmek.
İyi de, gidersek nereye gidecektik?
Ermenistan’a mı?
Peki, benim gibi haksızlıklara dayanamayan biri oradaki haksızlıklara ne kadar katlanacaktı? Orada başım daha büyük belalara girmeyecek miydi?
Avrupa ülkelerine gidip yaşamak ise hiç harcım değildi.
Şunun şurasında üç gün Batı’ya gitsem, dördüncü gün "Artık bitse de dönsem" diye sıkıntıdan kıvranan ve ülkesini özleyen biriyim, oralarda ne yapardım?
Rahat bana batardı!
"Kaynayan cehennemler"i bırakıp, "Hazır cennetler"e kaçmak herşeyden önce benim yapıma uygun değildi.
Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık.
Türkiye’de kalıp yaşamak, hem bizim gerçek arzumuz, hem de Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.
Kalacaktık ve direnecektik.
Son yazısına göz atıp az da olsa Hrant Dink’i tanıdıktan sonra şu meşhur 301.madde nedir ve neden muhalif olmuştur birlikte gözden geçirelim. MADDE 301.– Maddenin birinci fıkrasında, Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılamak, suç olarak tanımlanmıştır. Peki, ne demiş Hrant ,hangi sözü onu adliye koridorlarına taşımış belki de hedef tahtasına koymuştu? Kendi ağzından dinleyelim…
“Çocukluğumdan beri sizlerle birlikte İstiklal Marşı söylüyorum. Son zamanlarda bir noktası var, oraya geliyorum ve susuyorum. Sizler söylüyorsunuz, ben sonra katılıyorum. ‘Kahraman ırkıma bir gül’ Neresi kahraman ya. Yurttaşlık kavramını ulusal bir bütünlük ve kahraman bir ırkla sağlamaya çalışıyoruz. Mesela laf ‘çalışkan bir halkıma bir gül’ olsa hepinizden daha fazla söylerim ama öyle değil. ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ söyleminin ‘doğruyum ve çalışkanım’ yanını çok seviyorum, bağıra bağıra söylüyorum. ‘Türküm’ bölümünü de ‘Türkiyeliyim’ diye söyleyerek algılamaya çalışıyorum.”
İşte burası..Tam burası “Kahraman ırk” ve “Türküm” kelimeleri tepkilerin odak noktası, altını çizmeye çalıştığı nokta farklı etnik kültüre ait kimlikler..Evet Türkiyeli Ermeni
bir vatandaş var karşımızda… “ırk” derken; Osmanlı tebaasından olan pek çok, bu devletin varlığına gönül vermiş vatandaşı reddetmenin anlamsızlığına dikkatleri çekiyor.1. Dünya harbi, Çanakkale, Kurtuluş Savaşı… Sanır mısınız ki sadece Türkler bu coğrafyada savaştı… Arabından, Çerkezine; Kürdünden Türküne; Romanından Arnavutuna pek çok ırktan insan o gün bu devletin bekası için savaştı..
Aslında ırk ayrımını en ateşli ret edenlerden biridir Akif… Belki Hrant bunu bilse bu kısma da tepki göstermezdi..Haydi; Hrant, Akif’i anlayamadı peki biz onu anladık mı? Anlayamadık tabii..Arif bu konuda kendini bakın nasıl izah ediyor;
Seni tahrik eden üç beş alığın ma´rifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezil âkıbeti?
Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
"Arnavutluk" ne demek? Var mı şerîatte yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri!
Arabın Türke; Lâzın Çerkese, yâhud Kürde;
Acemin Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlık´ta "anâsır"mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel´în ediyor Peygamber.
Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene !” derken neden “Ne mutlu Türk olana” demedi.Atatürk’ün bu ince nüans farkından haberi mi yoktu?..Ah bizim Atatürk’ü yazık ki diline dolayıp O’nu anlamaktan ziyade Hrant’ın dediği gibi yaygara çıkaran insanlar;İşte onlar Hrant’a yargı kapısını açtı..Hani bir laf vardır,”Delinin biri bir kuyuya taş atar kırk akıllı çıkaramaz” diye…Bakın kaç yıl oldu…O taşla dava bitmedi, taş yerinden çıkarılamıyor…
Atatürk “Ne mutlu Türküm Diyene” derken her ne olursa olsun bu ülke topraklarını vatan bellemiş, bu bayrağı kendi bayrağı bilmiş ve bu ülkenin refahına geleceğine ve çıkarlarına kendi geleceğinin ümitlerini bağlamış insanların bir Türk kadar kendini Türk hissederek kabullenmeleri halinde duyulacak mutluluğu ve hoşluğu kastetmişti. Yoksa önüne gelene söylet söylemeyeni de cezalandır dememişti… Çoğu zaman olduğu gibi biz yine Atatürk’ü yanlış anladık, anlattık…
Peki Hrant’ta bu hoşnutluk mutluluk var mıydı Türkiyeli olmaktan mutlu muydu? Sonuna kadar vardı ve bu ülkede yaşamaktan Türkiyeli olmaktan mutluydu... Ermenistan’a gidebilirdi. Gitmedi çünkü kendini orada çok daha büyük haksızlıkların içinde bulacaktı. Bu ülkeyi seviyordu, bu ülke, bu millet için ileri geri konuşmalara dayanamazdı .
Dediğini yaptı kaynayan bir ortamda kalarak mücadeleyi seçti."Kaynayan cehennemler"i bırakıp, "Hazır cennetler"e kaçmak herşeyden önce benim yapıma uygun değildi. “demişti hatırlarsanız…
Bu gün mahkeme kararına itirazlar var..Kim öldürdü örgüt mü, bireysel mi? Çok soru var. Hrant’ı belki bir ucuz kahraman tahrik edildi ve çekip silahı öldürdü. Belki diaspora, Türklerin üzerine dünya kamuoyunun tepkilerini çektirmek için öldürdü..belki denildiği gibi Veli Küçük ve derin devletin parmağı var bu işin içinde… Gerçek şu ki o eğer yaşasaydı sevgi dostluk barış adına çok şey anlatacaktı bize…
Bu gün “Biz Ermeniyiz” diye bağıranların karşısına o ana sütü gibi tertemiz Türkçesi ile dikilip “Biraz onurlu olun” diyecekti..Çünkü o yaşadığı müddetçe hep onurlu durdu.Türkü Türk, Ermeniyi Ermeni belledi. Ortama uygun kavmiyet kisvesine hiç bürünmedi…Birilerine hoş görünmek ya da çıkarları için kıvırmadı…Ve eminim ki ölümü üzerinden siyaset yapan Türk koministlerine söyleyecek çok sözü vardı..Tıpkı Atatürk ‘ü anlamayıp sadece yaygara yapanlara diyeceği gibi…
Ruhun şad olsun hemşerim fatihalarla anıyorum seni… Biliyorum ki sen herkesin kendi gönül duasının makbuliyetini anlayacak kadar onurlu ve bilinçliydin…
Perihan TUNÇOK KILIÇ
ESMİZE 18 Ocak 2012 İzmir
YORUMLAR
Yazınız yine çok çok güzel olmuş.
Duygulandım, bilgilendim. Allah razı olsun sizden.
Hrantın da çok doğru bilgiler üzerinde olmadığını düşünmekle birlikte dünya herkese yeter diye düşünenlerdenim.
Asla kraldan ziyade kralcı olmam.
Bazı insanları ise anlamam mümkün değil.
Nasıl olur da Hrant'tan ziyade ermeni olurlar.
Sağlıcakla kalın.
Selam ve sevgiler.
10 numara.
Engin Tatlıtürk tarafından 1/18/2012 3:25:52 PM zamanında düzenlenmiştir.
Esmize - Perihan Kılıç
Biz milletçe ölene ve doğurana aşırı saygı duyar, onlara yüklenmiş ne kadar isnat varsa anında siler, merhuma ya da lohusaya ak pak bir sayfa açarız. İşte Hrant'ta aynen böyle oldu.
Suçlu da olsa öldürülmeyi haketmez insanlar. Adamın delik ayakkabısını ise fakirliğine değil özensizliğine bağlıyorum. Çünkü DİNK ailesi ihtiyaç sahibi kimseler değilmiş.
Kavmiyet hakkında söylediğiniz herşeye katılıyorum sevgili hocam. Yumuşak bir üslupla, güzel bir anlatım her zaman olduğu gibi.
Sevgiler.
Esmize - Perihan Kılıç
Aynur Engindeniz
Değerli arkadaşım.
Ne zaman Hrant Dink'in adı geçse iki şeye üzülürüm hep 1- Hrant Dink'in kendisine. O'nu ben de anlayamamıştım ta ki öldürülene kadar. Öldürüldükten sonra ise hakkında o kadar çok yayın yapıldı ki sonunda utancımdan boynumu eğmek zorunda kaldım. Meğer benim bir hain olarak bellediğim o kişi benden çok daha fazla vatansevermiş. O en azından Ermani Diasparosunu karşısına dikilebildi. Ben ise belki üç beş kişinin, bir kaç öğrencinin huzurunda ''Biz soykırım yapmadık'' dedim. Bu arada Hrant Dink'e küfürler etmeyi de iihmal etmeden tabii ki. Ama yine ne yazık ki onun devrimci(!) fikirleri uğruna ''hepisi Ermeni '' olan bazı güruh kendi gazetelerie buyur edip de tek satır yazı yazdırmadılar o adama. Kendisini ve fikirlerini anlattırmadılar. 2- Ogün Samasta, Yasin Hayal'e üzülürüm. Hayatlarının en verimli olabilecekleri çağında kalleşçe , kahpece tuzakların eline düştükleri için. Sıralarımda oturup benden Atatürk'ü ve onun mücadelesinin anlamını öğrenecekleri çağda ellerine kirtap yerine silah almalarına üzülürüm.
Ama bir de hınç dolar içim: 1- Ben de dahil bu ülkede yaşayan pek çok insanı yanlış yönlendirerek sebepsiz düşmanlıklar yaratanlara 2- Sırf bu ülke devletler arasında itibar kaybetsin diye yollara dökülüp '' Hepimiz Ermeniyiz '' pankartları taşıyanlara 3- Gençlerimizin eline silah verip, robotlaştırdıkları o zavallılara '' Öldür '' komutunu verenlere.
Çok özel, güzel ve öneml bir yazı olmuş yazınız. Kutlarım.
Selam ve saygılarımla.
Esmize - Perihan Kılıç
sami biberoğulları
Bu sitede fikir yazısı yazan yazar çok nadir. Biraz da olumsuz eleştiri almaktan çekiniyoruz sanırım. ( Örneğn ben ) Ama siz cesaretle yazıyorsunuz. Hem de çok anlamlı, düzgün, açıklayıcı tarzda yazıyorsunuz. Sizin yazılarınızdan pek çok şey öğreniyorum. Siz okumayıp da kimi okuyacağım? Her gün bildiriler baktığımda ilk görmek istediğim sizin yazılarınız oluyor.
Allah vucudunuza sağlık ve sıhhat, kaleminize kuvvet versin.
Selam ve saygılarımla.
Esmize - Perihan Kılıç
Atatürk bu halkı çok sevdi baş tacı etti...Ve yeminle söylüyorum en hızlı Atatürkçü çıkıp doğudaki adamın oyu bir oy benim ki iki oy sayılsın ben okumuşum aydınım diyor buna defalarca şahit oldum..işte o zaman bu nasıl sevmek diyorsun... bana göre o adamın Atatürkle işi bitti çıkarlarının peşinde adaleti tek koluyla devirdi insanların haklarını gaspetti....bu adam Atatürkçü olamaz..Bu halkla neler yapıldı hiç mi gözün ardına dönüp bakmaz sen okulda o harabatta öğrenir nasıl bilmezsin...
ben de tıpkı Atatürk gibi bu millete Anadolu halkına sevdalıyım ve çok seviyorum ..Çalışkanlığını azmini birlik bütünlüğünü ve hedeflerini çizdi ..ben kelimelerin ardına saklanmak yerine icraatlerle birileri çıksın karşıma ç isterim ... oturduğu yerden ahkam kesenler oluyor malum siz de biliyorsunuz.Atatürk'ü sevmek heykellerini dikmek değil onu anlamak bu ülkeye sevdalı olmak bu ülke için çalışmaktır diye düşünüyorum ne ise Malatya güncelde bayağı bir yorum canımı sıktı galiba içimi döktüm..
Fikir yazıları biraz da atılacak taşlara siper olmayı bilmekle alakalı galiba..kızsalar da bana, beğenseler de o gün ne gelir doğrum nedir... yazacağım.. sizin gibi bilinçli doğru okuyucularımdan güç alıyorum eksik olmayın ..gribim bu aralar o da geçer İnşallah tekrar teşekkür ederim saygımla