- 1023 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YASAKTIR BULUNMAK ARADIKLARINA
BİRİNCİ BÖLÜM
1
Güller zamanı gelince solarlar, zamansız solan güller de var. Koparmak zordur benim için, koparmam; ben gülleri dalında isterim. Her yaprağı ayrı sevinçtir güllerin. Ufacık bir umut da olsa içimde, güllere koşarım. Kimi zaman sevincimi, sevgimi, kimi zaman da hüznümü, üzüntümü paylaşırım güllerle. En büyük sırdaşımdır güller, bir bahardan, bir bahara taşırlar sırlarımı. Her açan gül beni yeniden dinler ve bir ırmaktır coşkularım yeniden dağılır her birine.
Her mevsimin tadı başka gelir dillere. Her sevinç ayrıdır, her hüzün ayrıdır. Yaşanan her duygu ayrı ayrı yargılar sahibini, ne kadar artsa da duygularımız, her an başkadır tadı; kimi acı, kimi tatlı. Susturur kimi duygular, kimi duygular da gözyaşlarıyla belli eder kendini. Ben sussam da tanır beni güller.
Zamanı gelmeden solar bazı güller. İçimde çoğalan onca heyecan birdenbire acıya dönüşür, boğar zalimce hayallerimi, gözlerimden düşen damlalar tane tane tüketir sırlarımı. Etrafıma baktığım gözlerim pusludur artık. Bu halde nasıl göreyim istediğim bütün sevgileri?
Elimden alınmış her ne varsa en çok sevdiğim uğruna her şeyimi verdiğim ve yalancı gözlerden hep sakındığımdı.
Hayatın acı yüzü hep bilindik bir sır gibi işlemiş umutlara, arayışlara ve bu körpe sevdalara hayatın, zamanın acı yüzü dönmüş, ne kusursuz yalanlar eklenmiş, bir damlası haram sanki mutluluğun, tükenmiş! En acısı tükeniş ve beraberinde getirdikleri… Benden götürdükleri gibi acıdır canın zulmü.
Bir taze heves, bir nefes gibi tutsak, zamansız sızı aslında, en belirgini güller yalan oldu. Ben koparmam gülleri, bir mazlum sır oynaşır bedenimde, yok sayamam gülümseyişi.
Her gördüğün insan farklı hayatların belgesidir: Kimi mutluluğun temsilcisi, kimi talihsiz, kimileri inat, kimileri mülâyim. Bazı mutlulukları bozar kimileri, bazı mutluluklarla coşar kimileri de. İçi içine sığmaz ve gördüğü mutluluklardan mutluluk duyar kimileri de. Bunları görmek en güzel duygulardır. Ve bunları görüp mutlu olmak erdemdir.
Bitmesin isterim böyle güzellikler içinden filizlenen gülücükler. Ama ya bozanlar mutluluğu! Her şeyi bir anda acıya dönüştürenler! İşte bunlar mutluluklarla mutlu olanları da yasa boğmuş olurlar. Ayaklar altında onlarca hayatlar harcanmış olur. İnsanlığa zıt insanlar çaba gösterirlerken, bütün çabaları kötülük adına, kötülükten yana. Ne yapsın gülücükler zafer kötülüğünse! Bize zaferi kazanmak düşer, sevince dönüştürmek için hüzünleri... Kötülüğün o şehvetli kahkahalarını bizler iyilik adına sonsuz tebessümlere dönüştürmek için en büyük gücümüzü, yani içimizdeki sevgimizi sunmalıyız. Her yeni sevgi filizi için yarınlara ışık tutmalıyız.
Bile bile dehşet katamam sevgime. Zehirli bahçelerden gül çalamam senin için, zehir düne damga, yarına yok oluş katar damarlarıma. Yaşadığım günleri nasıl atarım aklımdan? Benim mutluluklarım oldu, dolu dolu duygularım oldu. İçime dolup taşan hüzünlerim oldu. Ben yaşadıklarımla bu günümdeyim. Bitmesini istemediğim o kadar güzel günler ve o güzellikler için yaşadığım iyi olmayan günlerim de oldu. İyi kötü benimdir yaşadıklarım.
Bugün sana geri dönmüşsem ne güzel. Seni sevmişsem, her gün sana kendimden söz etmişsem mutluyum ben. Sen vardın o küçük yaşıma rağmen en büyük isteğim, sen! Ben sendeki güzelliğin sahibine aşığım. Sendeki güzellik için gözlerime minnettarım. Senin güzelliğin ruhuma yansıyor. Senin güzelliğin ömrüme ömür katıyor. Sana her bakışımda gözlerim seni içime saklıyor, sana bakıp kendimi seviyorum. Bütün isteklerim bugün daha çok benden yana, hepsi sadık, hepsi yanımda. Sahibi sensin bu isteklerin, amacı sensin. Yanımda ol yeter ki, bugün olduğun gibi.
Yaşadıkça bitmez rüyalarım, uyurum, uyanırım, şöyle çıkar biraz gezinirim, sokaklar dolusu gördüklerim, eve gelir sana gördüklerimden bahsederim. Sana hislerimi, bildiklerimi, gördüklerimi anlatırım. Sana bakarım uzun uzun ve seninle konuşurum, seninle dertleşirim. Sana seninle geçen günlerimi anlatır, senden de tebessüm etmeni beklerim. Senden birlikte olduğumuz her gün için duyduğun mutluluğu ve hissettiğin her şeyi benimle yeniden paylaşmanı isterim. Dudaklarımızda izi kalmış o sevgi sözcüğünü bana her defasında biraz daha coşkulu, biraz daha yüreğinden koparak söylemeni isterim. Benim sana uzanan hayallerime karşılık senden ayrı ayrı sadakat beklerim. Benim vefalı yârim hiç gitmedin yanımdan. Ben seninle büyüdüm. Ben de sevginde olduğu gibi sana karşılık sevgini içimde büyüttüm. O çocuk kalbimle sevdim seni ve çocuk kalbimde yerin ve sen de benim gibi büyüdün. Sana olan sevgim gibi büyüdün.
Seni ilk sevdiğim çocukluğum benim ilk aşk günlerimdi. Çocukluğum ilk aşk günlerimdi. Çocukluğum kar beyaz günlerimdi.
Seni seven çocuk benim, senin sevdiğin çocuk yine benim. Bazen aynanın karşısına geçip gözlerimi ovuşturuyorum. Sanki ben değilim gördüğüm, ben görmek istemediğimi görüyorum. Senden sonra hep böyle oluyorum, gözlerim kamaşıyor, kendimi yanlış görüyorum. Ben bu değilim desem de, aynadakinin ben olduğumu biliyorum.
Seni hâlâ saklıyorum odamın duvarında. Orası kalbim kadar gizli, kalbim kadar güvenilir olmasa da seni saklıyorum. Odamın duvarından bana bakıyorsun. Senin bakışlarınla başlıyorum sabaha. Senin bakışlarınla bütün gün, bütün gece... Seninleyim.
Senin resmin çocukluk resmin ama ben senin bildiğin çocuk değilim. Yüzümdeki kırışıklıklar, ak saçlarım şaşırtmasın seni. Uzun zamandır sana anlatıyorum. Artık beni tanıyorsun, ayrıca karşında duran adam, yani ben, kim diye düşündüğün de olmuştur. Biraz anlatıp, biraz ağlayan, biraz susup, biraz gülen bu ihtiyar kim demişsindir. Belki bana acıyıp üzüldüğün de olmuştur. Ya da sinirlenip benden sıkıldığın bile olmuştur. Ama artık biliyorsun beni, tanıyorsun senli geçen yıllarımı. Ayrıca benden sıkıldıysan yapacak bir şey yok. Yıllardır aynı duvarda durmaktan sıkıldıysan yerini değiştireyim. Ama gözlerini benden kaçırma, yine bakışların üzerimde olmalı, gözlerin gözlerimde…
İşte yerini değiştirdim. Şimdi bahanen yok değil mi?
Ama bu şekilde hiç olmadı; yatağımın karşısında değilsin. Sabah uyandığımda gözlerin gözlerimde olmaz. Ben yatağımın yerini de değiştireyim…
Kalbimdeki yerin asla değişmedi ve değişmeyecek, sen de biliyorsun ve biliyorum ki sen de sıkılmadın kalbimden. Seni kalbime mühürlediğim o günleri sana defalarca anlattım ama biliyorum yine duymak istiyorsun.
Şimdi yine karşımdasın, gözlerin yine gözlerimde. Biliyorum anlatmalıyım benden duymak istediklerini. Bunun için senin yaşına gitmeliyim. Zor olacak sanma, unutmadığım her şeyi sana anlatacağım.
Sana dair sırlarım oldu, senli sırlarım. Bu sırlarımı güllerle paylaştım, sen yoktun hepsini güllere anlattım. Senin üzülmene dayanamam biliyorsun!
Hep seni bekledim; sana anlatamadığım her şeyi sana anlatacaktım. Bütün ayrıntılar yıllara dağılmış, hepsini bir bir toplayıp sana sunacaktım. Sana içimdeki fırtınaları, başlangıçları, başlamak zorunda kalmaları, bu günlerimi, zorunlu yalnızlığı anlatacaktım. Yalan söylemiyorum. Yalnızca içimdeki ümidimi kırmamıştım. İçimdeki rüzgârı durduramamıştım.
Seni beklemek hata mı söyle? Seni her gün Tanrı’dan defalarca dilemek hata mı? Biliyorsun senle dolu odam, senle dolu ömrüm; sen hep bendeydin. Ama sen bunu bilmiyorsun, seni bekledim sırf geleceksin diye ve gelip sen de çocukluğunu odamda göreceksin diye. Sana, seni anlatmak istediğim yüzünü beklediğimi söylüyorum. Sen de şimdi beni bilmiyorsun, beni merak ediyorsun, en az benim seni merak ettiğim kadar…
Ve sen, karşımdaki yüz! Büyüdüğün hâlini görmek isterdin değil mi? Öyle o duvarda asılı kaldın ama biliyorum sen de şimdiki seni görmek istiyorsun. Karşında ben varım yaşlı bedenimle ve ben bu yaşa kadar özlediğim yüzünü ve gizlediğim sevgimi sana anlattım. Senin yüzün karşımda ve ben o yüze yakın yaşadım. Özlediğim yüzünün çocukluğusun sen. Sana ulaşmak için bugünkü yüzümle çocukluğuma dönüyorum. Sana adım adım, an an yaklaştığım o güne dönüyorum. Bir başlangıçta, bir başlangıca doğru gidiyorum. Bütün hayatımla senin için sevdiğim, çocukluğumu istiyorum...