BEN DAĞLARIN OĞLUYUM
Dağlar dağladı beni’’ der kentliler kimileyin.
Kimi dağlamış ki dağlar, kentlilerin birbirlerini dağladığı gibi? ..
Ben görmedim.
Hiç göreniniz oldu mu?
Ne dağlar dağladı beni, ne ıssız dağ bucakları, derin vadileri…
Ve ne de karanlıkları ormanların..Kentte yittiğim gibi, yitmedim dağlarda. Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Irmakları, pınarları, dağlara özgü ürünleri aç, susuz ve açıkta bırakmaz kişiyi, bilen olursa eğer.
Üşütmedi beni karı, kışı, fırtınası dağların. Orada güç bendim…
Sadece ben!
Rüzgar eker, bulutlarla yağardım sağnak sağnak…
Yakmazdı beni dağ yamaçlarının güneşi. Dağ esintilerince korunurdum. Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Gökleri avuçlardım doruklarda… Yıldızları toplardım; mızıkçı yıldızları bir bir… Turaçlar, kelebekler sevgililerimdi dağlarda… Ve dağ meltemleri özgürlüğümdü, alabildiğine…
Dağlardı erinçliğim, dağlardı esenliğim…
Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Ayıp yoktu dağlarda. Daha günah bile girmemişti.
Oraları apayrı bir dünya ve yaşamın ta kendisi idi…
Sevmek, sevilmek sonsuz ve genişti…
Yaratan’a daha yakın, yalana dolana çok daha uzak…
Her şey kendi doğasınca özgür, varlığınca yaşardı orada… Ve orada bilmek bulmanın yasasıydı sadece.
Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Bildirmeceye yer yoktur dağlarda. Tanımak, görmek, yaşamak en kutlu yasaydı…
Şu kaya, o yamaç, şu ağaçlar, çiçekler… Ürkek marallar, keklikler, saldırgan kurtlar ve şahinler… Mis kokulu çayır-çim, pınarlar…
Yasa belli…
Dağlar yar yar, dağlar oylum oylum…
Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Kimler taşıdı kente beni, dağlarımdan bilmem ki, kentin şu karmaşık kalabalığına? ..
Yürüyen bir orman gibi insanlar.
Duygusuz duyarsız…
Ezip geçen bir yığın ayak izleri…
Herkes bir tek şeyin peşinde… Para! ! ! Yaşatan erk ve erek bu… Totem ve tabu hep bu…
Paraya yer yoktur dağlarda. Tek erek yaşamaktır…
Dağlarda toplumları yutan uygarlık canavarı da yok…
Alın başınıza çalın uygarlığınızı, felsefenizi, tekniğinizi…
Kentin habis ruhuna uyamıyorum…
Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Yıldızlarla körebe, ışık kuşlarıyla saklambaç oynamak ve mehtapla kucaklaşmayı istiyorum, gökçek sularda…
Ötüşken böcekler ninnilerini çağırsınlar bana…
Serinliği okşasın beni uykularımda dağların…
İlk ben içmeliyim tan basımlarında soğuk sularını pınarların.
Kuşların sabah şarkılarını ilk ben dinlemeliyim…
Salın beni dağlarıma, ben dağların oğluyum.
Yıldırdı kentin kimyasal kokusu, sosyolojik dokusu…
Ben, ben olmak istiyorum…
Yapaylıktan, sanallıktan, metalik – mekanik bir varlık olmaktan…
Yalandan, yolandan yıldım…
Ben artık dağlarıma gidiyorum.
Kartallarla yarışmak, karacalarla konuşmak
ve marallarla buluşmak istiyorum…
Salın beni dağlarıma, ben oralarda ölmek istiyorum.
Çünkü ben,
Ben dağların oğluyum.
KÖMEN-Haydar Okur